Harun'un müziği kulübü inleterek son hız devam ederken, kızlar aşırı neşelilerdi. Kerem, İpek yeni gelmiş olduğu için onunla ilgileniyor ve sohbet ediyordu. Çağatay'sa masaya dayanmış zaman zaman kızları, zaman zaman Harun'u izliyordu. Karakterinin verdiği ağırlıktan kaynaklı öyle pek hoplaya zıplaya dans edecek isteği olmazdı onun. Kerem bazen ayak uydururdu kızlara fakat Çağatay'ı öldürseniz öyle delirerek dans etmezdi.
Tabii asıl Harun çalışmayıp onlarla eğlenebildiği zamanlarda kızlara taş çıkaracak kadar iyi dans edip eğlenirdi. Gecelerin adamı olmak bunu gerektiriyordu çünkü.
Çağatay içkisini alıp Keremlere haber verdikten sonra, Harun'un yanına gitmek için üst katta bulunan DJ'e ayrılmış kısma doğru yöneldi. Merdivenlerin başına geldiğinde korumaya Harun'un arkadaşı olduğunu söyleyerek adını adama verince, koruma geçmesine izin verdi.
Harun'u kulağında yamuk takılmış bir kulaklıkla başını ritme göre sallarken bulmak hiç şaşırtmamıştı Çağatay'ı. Gülerek arkadaşının yanına geldiğinde; Harun, Çağatay kendisini korkutmadan onu fark etti. Kulaklıkları çıkarıp sırıtarak Çağatay'ı süzdü.
"Şu kurumsal kimliğini evde bırakıp gelseydin keşke... Ne bu oğlum ceket giymişsin yine?!" diye çattı Harun. Çağatay üzerindeki koyu gri ceketi inceleyip "Ne var ki? Spor ceket bu. Resmi bir şey değil ki," diyerek kendini savundu. Harun 'bana yediremezsin bunları' der gibi gözlerini devirip önüne döndü. Önündeki sette Çağatay'ın anlamadığı bir takım işler yaptıktan sonra bilgisayarında da ayarlamalarını yapıp kulaklığını çıkardı. Bira şişesini bıraktığı yerden aldı. "Aşağı inelim beraber, gel hadi."
"Çalacak mı bu kendi kendine?" diye sordu Çağatay. Harun bir kez daha gözlerini devirdi fakat bu sefer güldü. "Yok, müzik duracak koskoca kulüpte. Sonra yüzyılın rezaleti yaşanacak."
Çağatay Harun'un iteklemelerine maruz kalarak merdivenlerden inerken alınganlık yapar gibi başını çevirip arkaya baktı. "Kalbimi kırdın... ama gönlümü alabilirsin... Şeyi çalsana, şu Losing My Religion mix'i var ya?"
"Tamam dönünce eklerim, anons da yapayım mı sıradaki şarkı biricik aşkım Çağatay Demiral'a geliyor diye?"
"Yap yap."
Beraber gülüşerek ve itişerek aşağı inip arkadaş gruplarının yanına gittiler. Harun'u abartılı neşeleriyle karşılayan kızlar hemen onu yakalayıp aralarına aldılar ve danslarına dahil ettiler. Harun onları hiç üzmeden kızlara ayak uydurdu.
Bir süre onlarla orada dans ettikten sonra içkisini tazelemeyi bahane edip, özellikle Ekin'i de koluna takarak barın olduğu yere gitti.
Ekin neden Harun'la beraber sürüklendiğine anlam veremese de bu durumu sorgulamamayı tercih etti. Kendisi daha saat gece yarısını yeni geçmiş olmasına rağmen çok içmişti ve daha içmemesi gerektiğini hissediyordu. Çünkü birkaç yudum daha; sert bir içki falan içerse, saçmalama evresine geçiş yapacaktı. Sarhoş Ekin hiç de hoş olmuyordu. Aslında kendi kendinin bilincinde oluyor ama beynine söz geçiremiyordu. Sanki normalde beyninde bir filtre vardı ve sarhoş olduğunda o filtre otomatikman devre dışı kalıyordu.
Harun barmenlerden biriyle erkeksi bir el çakıştırması selamlaşmasından sonra "Benimkinden versene bana," dedi. Akabinde hemen Ekin'e döndü. "Sana votka mı, cin mi?"
"Yok yok! Ben şu an daha içmeyeceğim. Biraz ara vereyim, zaten başım çok dönüyor."
"Saçmalama be! Gelmişsin şurada iki dağıtmaya, ne demek içmeye ara vereceğim?" Harun, Ekin'in omzuna tutunarak çekiştirmelerini ve küçük enişte gibi zıplamalarını göz ardı ederek arkadaşı için de bir votka-tonik söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEL GÜNLER KULÜBÜ
RomanceKerem: İyi bir avukat, deli dolu bir insan, mükemmel bir arkadaş. Bahar: Enerjik kişilik, sabırlı karakter, mükemmel bir arkadaş. Çağatay: Keza iyi bir avukat, esrarengiz sempatik, mükemmel bir arkadaş. Ebru: Süper anne, daimi bekar, mükemmel bir ar...