14. Bölüm

6.9K 565 177
                                    

Nedense hastalığının ilk gününde takıldığı şeyi bir türlü kafasından atamıyordu. Şimdi İpek evinde oturmuş, kucağındaki Themis'i severek bugünkü çekimlerini anlatırken; aklına sürekli hastayken kendisini nasıl yalnız bıraktığı geliyordu. Üzerinden günler geçmesine ve iyileşmiş olmasına rağmen hala İpek'in bu yaptığına alınıyordu. Yaşlı bir dede misali huysuzluk mu ediyordu, yoksa otuz beşe yaklaştıkça iyice ilgi manyağı mı olmuştu bilemiyordu ama bir türlü unutamıyordu işte. Bir kere içerlemişti bu durumu.

O gecenin sabahına koltukta gözlerini açtığında Bahar çok kızmıştı. Bir saat boyunca Kerem'i azarlamıştı hastayken gidip koltukta yattığı için. Bir de o güçsüz haliyle kendisini taşıdığı için kızmıştı Kerem'e.

"Biliyorsun ki ben sıradan çinko karbon pillerden değilim. Enine boyuna geniş bir insanım. Beni taşımak normal bir kadını taşımaktan daha fazla efor gerektiriyor. Ve sen hastayken böyle bir şey yapmamalıydın! Beni kendi yatağına yatırıp gidip salonda uyumak nedir!?" diye Kerem'i kahvaltı boyunca sürekli azarlamıştı. Hala Bahar'ın o komik kızgınlığını düşündükçe gülesi geliyordu Kerem'in.

İşte Bahar bu kadar ince düşünürken İpek'ten biraz da olsa bunu bekliyordu. Oysaki o ertesi gün de gelmemişti. Hastalığının üçüncü gününde ancak gelmişti. Onda da basitçe halini hatırını sormuş, sonra bütün gün Kerem'i lafa tutmuştu. Hazır bir çorba bile yapmaya cesaret edemediği için dışarıdan yemek söylemişti. İpek'in yemek yapma konusunda başarılı olmadığını biliyordu ve bunu sorun etmiyordu ama kaç tane insan hazır çorba bile yapamazdı ki?

Ve o günlere dair en önemli detay olan rüyasını düşünmediğini düşünerek kendini kandırıyordu ama o rüya günde en az otuz kez aklına düşüp duruyordu. Alelacele başka şeyler düşünmeye çalışıp kafasını dağıtmaya uğraşıyordu fakat olmuyordu. Bahar bir anda kafadan silip atılamayacak kadar akılda kalıcı ve güzel bir vücuda sahipti. Her zaman öyle olmuştu. O her ne kadar kendisini balıketli ve biraz iri olarak nitelendirse de boyu hesaba katılınca vücut hatları mükemmeldi.

Gençken çıktıkları dönemde sadece iki ayrı seferde birlikte olmuşlardı Bahar'la. İkisinin de ilk seferleri olduğu için pek de başarılı deneyimler sayılmazlardı. O deneyimler de ayrılmadan kısa bir süre öncesindeydi. Kerem erken boşalmış, ufaklığını tekrar canlandırana kadar Bahar heyecanını kaybetmişti ve sonra da onu tekrar sekse hazırlamaya uğraşmışlardı. Yani romantik bir sevişme yaşamayı planlayan iki sevgiliden ziyade, bilmedikleri bir şeyi keşfetmeye çalışırken işi ellerine yüzlerine bulaştıran iki çaylak olarak nitelendirilebilirlerdi.

Başka bir akşam tekrar denediklerindeyse ilki kadar başarısızlık yaşamamış olsalar da, yine de çok parlak sayılmazdı. Bu başarısız girişimlere rağmen Kerem Bahar'ın vücudunu daha dün çıplak görmüş gibi hatırlıyordu. Ki o zamanlarda da Bahar hep çarşafın altına kaçıp saklanmaya çalıştığı için fazla görememişti ama elleri vücudunun her zerresinde gezip keşfetmişti. Elinin altındaki tenin her kıvrımını, her dokusunu hala hissedebiliyordu.

Bahar'ın göğüsleri o zamandan sonra biraz daha büyümüştü sanki. Ona o gözle bakmayı bırakmış olsa da, onun güzel bir kadın olduğunu göz önünde bulundurarak onu gözlemlediğinde bunu görebiliyordu. Birkaç santim daha uzamıştı. Arkadaşları arasında uzamayı en geç bırakan kadın o olmuştu. Eskisinden birkaç kilo daha fazlaydı. O birkaç kiloyu da yirmi beşinden sonra almıştı. O kilolar poposunu bir güzel kıvrımlandırmıştı.

Yine İpek konuşurken Bahar'ı düşünmeye başladığını fark ederek başını iki yana salladı. Hızla oturduğu yerden kalkıp mutfağa doğru gitti. İpek hala konuşuyordu içeride.

Ellerini tezgâha dayayıp derin nefesler alırken "Yok ben yapamayacağım," diye mırıldandı. İpek'ten duygusal anlamda soğuması, libidosunun feci derecede Bahar'a yönlenmesine sebep olmuştu. Zaten son zamanlarda paso Bahar'ı düşünüp duruyordu. Buna da bir son vermeliydi. Bunlar gelip geçici şeylerdi, her erkeğin başına gelebilirdi.

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin