Scars to Your Beautiful - Alessia Cara
22 Aralık 2017
Sırtımı geriye yaslayarak kafamı hafifçe kaldırdım ve tüm sınıfı izlemeye başladım. Gözlerimi Aleyna'nın üzerinde gezdirdiğim sırada Aleyna bir anda ayağa kalkarak koşmaya başladı. Hızla sınıftan çıktığında hoca şaşkınca bize doğru baktı. Ardından bir şeyler anlatmaya etti. Kızlara döndüğümde Şinda mırıldandı.
"Onun sorunu ne?" Şinda'nın bakışları bilmediğini ama bilmek istediğini fazlaca ortaya çıkarıyordu.
"Kusacak gibiydi, bilmiyorum," dedim yavaşça. Bir süre sessizlik aramızda hüküm sürdü ama bunu Ada'jın sesi bozdu. "Biriniz gidip kontrol etsenize."
Ada'ya kafamı çevirip dalga geçer gibi cevap verdim. "Neden sen gidip bakmıyorsun kardeşim?"
Ada göz ucuyla sınıfı süzerek güldü. "Ders her zaman önce gelir kardeşim de ondan."
Şinda kalktı. "Ben giderim sorun yok." Üşeniyormuş gibi hafif adımlarla sınıfı terk ederken arkadan onu izliyorduk. Dakikalar dakikaları kovalamıştı ama Şinda hala geri dönmemişti. Ders bitmişti. Ada Şinda'nın çantasını aldı, bana bakarak, "Sen de Aleyna'nın çantasını al," dedi. Elimde aldığımda çanta bir anlık dalgınlıkla çanta düştü ve içindeki birkaç kitap ve ilaç şişeleri dışarı çıktı. Ada elindeki çantayı masaya bırakarak yavaşça eğildi. "Bu ilaçlar da ne?"
İlaç kutularından birini elime aldım. "Bu kadar ilaç kullandığını bilmiyordum." Birini Ada'ya çaktırmamaya çalışarak cebime attım. Gözlerimi kaçırarak,"Belki de hastadır," diye mırıldandım.
Ada incelerken mırıldandı. "Bunlar antidepresan türü insanı uyuşturan ilaçlar..."
"Boş ver."
"Melissa bu hiç sağlıklı değil. Dozunu birazcık kaçırdığı anda bunlar onu öldürür."
"Belki de doktoru yazmıştır ve hepsini aynı anda kullanmıyordur."
Ada kutuları incelemeye devam ederken bana korkuyla baktı. "Bunların birçoğunun yarısından fazlası boş."
Üşenmiş bir tavırla hepsini çantaya doldurdum ve çantayı omzuma astım. "Yine de bence bunu sorgulamamalıyız, sadece boş ver," diye mırıldanarak kapıya doğru yürüdüm. Ada cevap vermemişti, umursamadan adımlarımı hızlandırarak gördüğüm ilk kızlar tuvaletine girdim.
Şinda ve Aleyna birinci sıradaki kabindeydi, Aleyna klozetin kapağını kapatmıştı ve onun üstünde oturuyordu. "Sonunda sizi buldum." Gözüm Şinda'nın eline takıldı. Şinda, Aleyna'nın sırtını okşuyordu. "Siz... Ne yapıyorsunuz?"
Şinda hızla ayağa kalkarak kolumdan tuttu ve beni koridora çıkardı. "Bak bunu sana anlatmalıyım..."
"Neyi?"
"Aleyna'yı bulduğumda tuvalette yediklerini çıkarmaya çalışıyordu."
Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Neden bu kadar zayıf olduğuna şaşırmamalı."
"Bu sağlıklı değil." Gözyaşları yüzünün her bir köşesini ıslatmıştı, ağlıyordu... "Durumu hiç iyi değil bence."
"Yediği bir şeydendir," diye mırıldandım. Şinda geriye çekildi ve kollarını kavuşturarak arkamda bir yerlere baktı. Ada'nın sesi kulaklarımı doldurdu. "Çantanı getirdim..." Gözleri üzerimizde gezindi. "Neler oluyor?"
Bir şeyler söyleyecekken Şinda ile göz göze geldiğimde sustum. Söylemememi istercesine bana bakıyordu. Hızlıca tuvalete girdim.
"Aleyna..."
Sessizlik.
Aleyna yavaşça yerinden kalkmaya çalıştığında elini kavradım ve onu kaldırıp yüzüne iyice baktım. "Ç-Çok mu kötü görünüyorum?" Sesi çok yorgundu. Bir an duraksayıp sol tarafa doğru göz gezdirdim ve cevap verdim. "Hayır... Sen çok... Güzelsin."
Burukça gülümsedi. "Teşekkür ederim." Tuvaletten çıkarken içimdeki suçluluk duygusunu susturmaya çalışırcasına ona bakmıyordum. Çıkış kapısına yürürken hızlıca etrafı taradım. Ada ve Şinda ortalarda gözükmüyordu. Daha fazla ayakta kalacak gücüm kalmamıştı. Tam kendimi bırakacakken birisi arkadan bana kollarını doladı ve heyecanlı bir ses duydum.
"Selam Melissa!" Arkama yavaşça dönüp ona baktım. Kızıl saçları her iki yandan da örülmüştü, üzerinde her zamanki tişörtlerinden biri olmasına rağmen sıradan gözükmüyordu. Gözleri hala güneşten sıcak o yeşil pırıltılarla kaplıydı.
"Selam... Seni tüm gün göremedim."
Derin bir nefesi ciğerlerime doldurdum. "Ben de bütün gün okulda seni aradım." Konuşurken bir yandan birlikte yürüyerek okuldan çıkmıştık. Zaman ve yer kavramı benim için gittikçe silikleşiyordu ama o hala dimdik ve diriydi. Bir süre birbirimize bakmadan, nereye gittiğimizi bilmeden dolaştık. Sonra bir anda önümde durdu ve güneşin etkisiyle daha da sıcak, daha da yeşil gözlerini mavi gözlerimin en derinine dikti. Bana bakabileceği en masum bakışla bakıyordu. "Cem ile olman gerekmiyor mu?"
Ağzımdan bir şaşkınlık nida çıktı. "Ha?"
Ruhumu bile görebildiğini düşündüğüm gözlerini üzerimden çekerek yerde dolaştırdı. "Bilirsin," dedi ve açıklama yapmaktan hoşnut değilmişçesine devam etti. "O senin "sevgilin", bu yüzden birlikte gezmeniz çok daha olası. Hem belki onunla planlarınız vardır, beraber takılırsınız-"
"Hayır." Sesim düzdü ve o kadar keskindi ki kaşlarını kaldırarak gözlerini tekrar gözlerime dikti.
Bir süre baktıktan sonra mırıldandı. "Anladım o zaman belki beraber bir şeyler yapabiliriz..."
"Ihm... Bilmiyorum." Yanaklarımın kıpkırmızı olduğunu hissediyordum. Utanmıştım. Gizlemek istercesine başımı eğdim. Ona bakmak istemiyordum, gülümsemesi her zamanki gibi canımı yakıyordu.
Yanaklarımda o sıcacık parmaklarını hissettiğimde içimdeki her şeyi tutuşturduğunu bildiğim ateş daha da harlandı. Muhtemelen yanaklarım düşüdüğümden de kırmızıydı.
"Bana bak." Kısık sesli, hoş tınısını duyabilmek için her şeyi yapabileceğim kahkahası kulaklarımı doldurdu. Başımı hafifçe kaldırdığımda gözlerimin üzerinde oyalanmasına izin vermeden ona iyice yaklaşıp parmak uçlarımda hafifçe kalkarak boylarımızı eşitledim. Bir öksürük sesi duyduğumda Ada'nın Aleyna'yı dirseklediğini gördüm. Aleyna ve Ada'yı nasıl fark edememiştim ki? Üstelik arkadan gelen Şinda ve Cüneyt de görmüştü. Yanaklarım iyice alev alırken düşünmemeye çalıştım.
"Selam gençlik!" Cüneyt gülüyordu.
Cüneyt Şinda'nın yanından uzaklaşarak Aleyna'ya arkadan yaklaştığında Aleyna kasıldı. Bu yüzden cümlesininin sonlarına doğru sesi titredi. "Bir an öpüşeceksiniz sandım, kalbime indi." Gözlerini Cüneyt'in üzerinde gezdirdi ama bu dikkat çekmek istemediğini belli edercesine saliselikti. Şinda bunu farketmemişti.
Ada telefonu bize doğru tuttu. "Her yerde sizi arıyordum. Burhan gelmediği için onunla tüm gün görüntülü konuşuyoruz." Yatakta yatan Burhan bizi gördüğünde kahkaha atmaya çalıştı ama hasta olduğu için sesi boğuk bir hırıltıya dönüştü. Bize doğru bakıp gülümsemekle yetindi.
Ada kahkaha attı. "İyileşmeden okula gelme! Ben seni bütün gün ararım ponçik." Sonlara doğru sesi alaycılaşmıştı ama hala içten şekilde gülüyordu. Başımı hafifçe yana çevirdiğimde dibime girmiş Aleyna'yı gördüm. Mavi gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Güneşte parlayan sarı saçlarına bakıp iç geçirdim. "Hadi gidelim..." Yutkundu. "Yemek yiyelim." Gözüm istemsizce aşağı doğru iniyordu, eteği oldukça kısaydı. Tam cevap verecekken Merve ani bir hareketle elimi tuttu ve beni çekiştirmeye başladı. Yüzüm yeniden yanmaya başlamıştı. Güneş batıyordu ve kızıl saçlarının parıltıları gözlerininkini aratmıyordu. Gülümsedim. Gün batımına doğru beş arkadaş -Burhan'ı da sayarsak altı- birlikte yürüyorduk... Hayat her şeye rağmen güzeldi.
"49 27 6d 20 66 61 74 2e 20 49 27 6d 20 77 6f 72 74 68 6c 65 73 73 2e 20 49 27 6d 20 73 74 75 70 69 64 2e 20 49 20 64 6f 6e 27 74 20 6b 6e 6f 77 20 77 68 61 74 20 74 6f 20 64 6f 20 61 6e 79 6d 6f 72 65 2e 2e 2e 20"
![](https://img.wattpad.com/cover/70342957-288-k777286.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümle 7 Gün #wattys2019
Mystery / ThrillerBir katilin hikayesine ne kadar güvenebilirsin?