H ஓ 婞

803 29 0
                                    

28 Eylül 2017

Kapıdan çıkıp kendimi gecenin karanlığına atarken içimde beliren özgürlük hissini, boğazımdaki çığlık atma istediğini görmezden gelmeye çalıştım. Ellerimi üşümemesi için ceplerime koyup boş sokaklarda yürürken bir sesin, "Uh, Melissa?" deyişini duydum. Ses Cem'e aitti. Duymamış gibi yapmam imkansız görünüyordu bu yüzden yavaşça arkamı dönerek yanına yürüdüm. Yüzümde iğrenmiş bir ifade olduğuna, adımın Melissa olduğuna emin olduğum kadar emindim. Sokak lambasının cılız ışığı altında gecenin bir saati yere her an yığılmak üzere duran her insan gibi kötü görünüyordu ama, "İyi misin?" diye sormama engel olamadım.

Bir süre sessizliği dinkedikten sonra tekrar sordum, "Yardıma ihtiyacın var mı?" Elindeki bira şişesini kaldırarak yüzünü örtmeye çalıştığında gözlerimi devirerek şişeyi aldım ve kaldırıma koydum. Tiksinerek elini tutarak onu ayağa kaldırdığımda kahkaha attı. "Sağ ol..." Elini yanağıma koyarak daha çok güldü. "Aşkım."

Gözlerimi devirerek geri çekildim. "Seni istemediğimi ne zaman anlayacaksın acaba?"

Ayakta durmaya çalışarak üzerime yürüyerek, "Seni sevmek..." diye mırıldandı. Gözleri dudaklarıma kayıyordu, beni öpmeye hazırlandığı belliydi. "Kötü bir karardı Melissa..." İyice bana eğildiğinde onu sertçe ittim. Yere düştüğünde acıyla inleyerek gökyüzüne baktı.

Gördüğü tek şey karanlıktı, yıldızsız gece tıpkı içim gibi zifiri boşluktu.

"Seni evine götürmekle ben uğraşamam. Burhan'ı arıyorum." Burhan'ı arayıp konum attıktan sonra bir süre ıssız sokaktaki sessizliği dinledik. Belki de ona haksızlık yapıyordum, belki de kötü bir kızdım ama onu sevmem imkansızdı. Bunu her seferinde kırılmasın diye içimde tutmaktan, kendi içimde paramparça olmaktan ve kendi gerçeğimi bağıramamaktan yorgun düşmüştüm.

Cem aniden tekrar ayağa kalktı. Hala sarhoş muydu bilmiyordum ama az öncekine göre dengesini çok daha kolay sağlıyordu. Kafasını aracın birine yasladı. "Bana bu kadar mı kızgınsın?"

İç çektim. "Sana kızgın değilim Cem... Sadece sana bir şey hissetmiyorum, başkasını seviyorum ben."

Yüzünde tehlikeli bir gülümsemenin tohumları atıldı. "Şanslı bir erkek olmalı..." Gözlerimi kıstım.

"Belki de değildir." Cem ondan beklemediğim bir atiklikle ayağa kalktı. "Beni sevmezsen zorla sevdiririm."

Gözlerimi şaşkınlıkla açıldı. "Ne diyorsun sen?" Beni araçların arasına sıkıştırırken bir yandan onu itmeye çalışıyordum. Kesinlikle az öncekine göre çok daha güçlüydü. Çığlık atarken bir yandan tekmeliyordum ama beni tutmayı bırakmıyordu.

Beni duyabilecek bir kişi bile yoktu ama içimdeki çırpınma isteği ses tellerimin parçalanması uğruna bana çığlık atma gayreti veriyordu. Yapabildiğim kadarıyla tırnaklarımla Cem'in yüzünü çizerken, beni daha çok sıkıştırdı. Kaçacak yer yoktu. Bu lanet sokakta birisi bile yoktu. Benim de sonum diğerleri gibi mi olacaktı? Ailemin yanına mı gidecektim sonunda?

Bacaklarımın bağı çözüldüğünde, üstümdeki yük de bir anda gitti. Yüzümün ıslandığını hissediyordum, Cem'in sıktığı, hatta elinin değdiği her bir uvzum zonkluyordu.

Kulaklarımı sert bir ses doldurduğunda ellerimi kulaklarıma daha çok bastırdım. Yine de ses öyle yüksekti ki, "Ne yapıyorsun sen!?" diye bağırdığını duymuştum. Ses Burhan'a aitti.

Bir erkek çığlığı ile sıkıca kapattığım gözlerimi aralarken Cem'in kocaman açılmış gözlerini gördüm. Burnundan oluk oluk kan akıyordu ve yüzü vahşi bir kedi tarafından tırmalanmış gibiydi. Ada Cem'in karın boşluğuna sert bir tekme atarken çığlıklar arttı. Beni kurtarmışlardı. Son anda kurtulmuştum. Peki ya onlar olmasaydı?

Cem bana ya tecavüz edecekti ya da öldürecekti.

Burhan kendini iyice salmış Cem'i kucağına alarak arabaya bindirdi. O kadar korkmuştum ki gelen arabanın sesini bile duyamamıştım. Sanki kendi benliğimi yitiriyor gibiydim, kulaklarım uğulduyordu. Burnumu çektim, Ada yavaşça yanıma oturdu. Saçlarımı okşarken ben hıçkırıyordum. Burhan arabadan inip gözlerini üzerimizde gezdirdi. "İyi misin?"

"E-Evet." Sesim o kadar titrekti ki, basit bir kelimeyi söylerken bile zorlanmıştım. Herkes iyi olmadığımı biliyordu.

"Sarhoştu sana her şeyi yapabilirdi, biliyorsun..."

Derin bir iç çektim. "Burhan biliyorum... Söylemene gerek yok."

"Cem sarhoş olduğu zaman tekin biri değil. Buna şahit oldum... İlk kız sen değilsin. Sarhoş olduğunda çevresindekilere, özellikle de kızlara karşı tehlike haline geliyor." Sesi nefret doluydu. Ama sonuç olarak tüm bunları bile bile susmamış mıydık? Engel olabilecekken sineye çekip bir de üstüne arkadaş kalmamış mıydık? Devam etti. "O tacizci bir piçin teki kısacası." Gözlerini Ada'nın üzerinde gezdirdi. "Melissa onunla aynı arabaya binmese daha iyi olur. Onu tek başına eve götürebilecek misin?"

Ada'nın yüz ifadesini göremiyordum ama hiç olmadığı kadar nefret dolu olduğuna emindim. Saçlarımı okşamayı sürdürerek, "Ben Melissa'yı eve götürürüm, sen o şerefsizi bırak evine," dedi. Cem'in yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Onun da bu acıyı, kızlara çektirdiği acıyı çekmesini isterdim. Sürünmesini, acı çekerek ölmesini. İçim fokur fokur kaynıyordu.

"Eve varır varmaz beni arayın." Burhan son kez bizi tembihlerken yavaşça ayağa kalktı. Arabaya binip sürmeye başladıktan sonra bir süre daha arabanın ışıklarını izledim.

Sokak gittikçe daha da karanlık oluyordu, karanlık beni yuttukça minik aydınlık noktalar gökyüzünü sarıyordu, yıldızlar. Hoş bir melodi kulaklarımı doldurduğunda hırkamın cebinden telefonumu çıkardım. Apricity arıyor...

Merve arıyordu. Onun gözlerimin önüne gelen çehresiyle tüm gücümü yitirdim ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ada bana sarılırken mırıldandı, "Şşşt hepsi geçecek. O piç kurusuna dersini vereceğiz."

-
Apricity: Kış gününde ortaya çıkan güneş ışığı veya kış güneşinin sıcaklığı.

Ölümle 7 Gün #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin