E ஓ Orange Roses

423 9 0
                                    

27 Ağustos 2017

"Biliyor musun, bu elbise beni cidden şişman gösteriyor."

Şinda sabahtan beri elbise deneyip duruyordu ve çoktan sıkılıp kafamı telefona gömmüştüm bile. Kafamı kaldırmadan başımı salladım. "Aynen." Onu umursamadığımı görünce elindeki giysiyi yatağa atmış olacak ki yanımda az önce giydiğini düşündüğüm elbise vardı. Bu sefer bıkkınlıkla ona baktım. Siyah, düz saçlarının bir ton açığı koyu kahverengi gözlerinde sinsi pırıltılar vardı. Yavaşça yatağın üstüne çıktı ve emekler pozisyonda bana yaklaştı. Nefesini yüzüme üflerken yüzünü iyice yaklaştırdı ve, "Sorun ne? Merve'yi mi özledin?" diye mırıldandı.

İsmini duymak bile kalbimi sıkıştırıp, bir yandan sıkıştığı o daracık karanlık köşede olağanca hızıyla atmasına sebep olmuştu. Yutkundum. Şinda nefesini yüzüme üflediği için falandı herhalde. "Bunu da nereden çıkardın? Özlemek falan değil sadece..." İnkar etmek için doğru kelimeyi aradım. Ama aralanan dudaklarım çoktan gerçeği fısıldamıştı bile. "Sadece o yokken bir şeyler eksik kalıyor."

Şinda gülümsemesini bozmadan yüzünü daha çok yaklaştırırken sol
elinin soğukluğunu yanağımda hissettim. Midem bulanıyordu. Dayanamayıp kendimi fırlatırcasına yana attığımda bile yüzündeki yamuk gülümsemeyi bozmadan geri çekilip tişörtünü giydi. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

"Sadece şakaydı... Hem sen de biraz teselli etmemi istemez miydin?"

"Hayır." Gözlerinin içine daha çok baktım. "Saçmaladın. Böyle şaka olmaz."

"Bir şey yapmadım bile sana. Abartma." Gülüşü yüzüne daha çok yayılırken tuhaf bir ses tonuyla sordu. "Yoksa utandın mı?" Cevap vermedim. Yanağımdaki kızarıklığı geçirmenin başka çaresi olmadığından yavaşça yataktan kalkıp kapıya yöneldiğimde Şinda beni durdurdu.

"Bana kıyafet seçmemde yardımcı olacağını sanıyordum."

Ona bakmadan konuştum. "Şu yatağın üzerindeki beyaz uzun kazağın altına bir kot... Ayakkabı olarak da bot. Fazla abartma, ben salonda olacağım." Salona gitmeden önce banyoya uğrayarak yüzümü soğuk suyla iyice yıkadım. Kendimi O'na karşı suçlu hissetmekten alamamıştım. Telefonum titrediğinde ellerimi kuruladım ve hızlıca aşağı, salona indim. Bir mesaj gelmişti. Güneş'imden. Gülümseyerek açtım ve hızlıca parmaklarımı ekrandaki klavyede gezdirdim.

"Ne yapıyorsun?" Bu kadar hızlı giyinmek Şinda için bir başarıydı. Yüzüne dikkatle baktığımda makyaj bile yapmamış olduğunu gördüm. Pekala, bu garipti. Sabahtan beri burada bir şeyler dönüyordu ama umursamadan telefonu kilitleyerek arka cebime koydum. Umarım Burhan ve Ada da orada olurdu. Yüzüme gelen saçı üfleyerek, "Merve'yle konuşuyordum," dedim.

"İyi konuşun! Zaten birkaç gün ayrı kalsan ölürsün sanki."

Bir şaşkınlık nidası dudaklarımdan döküldü. "Hm?" Güneş'imden ayrı kalma düşüncesi bile kalbimi parçalara ayırmaya yetmişti. Ay Güneş olmadan nasıl parlardı? Gözümün önünde beliren çehresi, güneş gibi parlayan saçlarıyla o, uçsuz bucaksız mavi gökyüzünün düştüğü bir avuç sudan farksızdı.

Şinda'nın dik dik bakmasıyla biraz toparlandım. "Yok bir şey. Sadece çıkalım mı dedim," dediğinde ayağa kalktım. Şinda çoktan evden çıkıp arabasına doğru yürümeye başlamıştı. Çok hızlı olmasına anlam vermeyerek evden çıktım, arabaya yürüdüm ve kilitlenmemesini umursamayarak şoför koltuğunun yanına kuruldum.

Bana bakmadan arabayı çalıştırdığında yavaş bir şarkı açtım. Derin bir nefesi içime çekerken dakikalardır aklımın köşesinde bulunan bir soruyu, dudaklarımdan dışarı yuvarladım. "Burhan ve Ada orada olacak değil mi? Peki Aleyna ve Cüneyt?"

Ölümle 7 Gün #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin