2 ﻬa

4.4K 182 6
                                    

Kalktığımda yüzümde büyük bir gülümseme vardı. Gördüğüm rüyadan dolayı olmalıydı. Saate baktığımda alarmımın çalmasına beş dakika olduğunu gördüm ve daha fazla uyuyamayacağımın bilincine vararak dudağımı büzdüm. Çalışma masasına ilerlerlerken bir yandan bugünkü programımı gözden geçirdim, telefonu elime aldım.

Gelen mesajları umursamadan sadece bir tanesine, dikkatimi en çok çekmiş olana tıkladım.

Cem: Melissa konuşmalıyız. Beni boş yere bıraktın, bana hala aşıksın. Ben de sana... Kalplerimiz her zaman yan yana, tek kalp olarak çarpmalı; senden ayrı kalamıyorum, kalbim parçalanıyor. Ben sana bir şey yapmadım. Lütfen, sevgine ihtiyacım var.

Melissa: Sana seni sevdiğimi ya da erkeklerden hoşlandığımı kim söyledi?

Cem: Yoksa sen...

Melissa: Dağ evine gel.

Hızlıca üstüme bir şeyler geçirdim ve inci çiçeği kokan parfümümü üstüme bocaladıktan sonra telefonumu kot pantolonumun daracık cebine sokuşturdum. Kapıyı kitledikten sonra arabama ilerledim ve Aleyna'yı aradım. İnci çiçeğinin kokusu hep çok hoşuma giderdi, bu yüzden içinde beni geçmişe götüren bazı şeyler vardı.

"Alo?" Aleyna'nın sesini duyduğumda ona odaklandım.

"Nerede buluşuyoruz?"

"Melodi'deyiz," dediğinde arkadan gelen seslerden kafenin kalabalık olduğunu anlamıştım. Üniversitenin yakınlarında olduğu için genelde orada takılırdık ama yine de emin olmak istemiştim.

"Tamam orada buluşuruz." Telefonu kapatıp arabamı kafeye sürdüm, yarım saatlik bir yolculuktan sonra oradaydım. Herkes zaten beni orada bekliyordu, boş olan sandalyeye oturdum.

Merve sıkıntılı bir ses tonuyla, "Melissa eminsin değil mi?" diye sordu.

"Evet, neden olmayayım?"

"Hiç işte..." Gelmek istemiyordu.

"Kısa bir tatil yapıp döneceğiz işte," dedi Ada elle tutulamayan gerginliği tümden sonlandırmak istermiş gibi.

Aleyna şakacı bir şekilde, "Merve sen gelmek istemiyorsan sosyolojiden bir Merve daha var Altınok diye, onu çağıralım," dedi. Güldük.

Garson geldiğinde gülümseyerek kırmızı kadife keki ve bir limonata istedim ve Merve'ye göz kırptım. Kafenin tamamıyla cam olan duvarlarından yansıyan ışık kızıl saçlarına vuruyor ve gözlerim için eşsiz bir manzara sunuyordu. Yeşil, camsı gözleri işte varlığını unutturmak istemezcesine kızıl saçlarına tezatlığıyla kendini belli ediyordu. Bir yandan kekimi yerken bir yandan da çaktırmadan onu izliyordum.

"Melissa?" Beni girdiğim tuhaf ruh halinden uzaklaştıran şey Aleyna'nın seslenmesiydi. "İki saattir sana sesleniyorum."

"Hm?" Gözlerim Ada'ya iliştiğinde tüm bu süre boyunca ne yaptığımı fark etmiş olacak ki sırıtıyordu. Yutkundum. "Efendim Aleyna?"

"Artık gitsek mi diyorum. Dört beş saatlik yol, hava kararmadan yola çıkalım artık." Gitmeye bu kadar hevesli olduğunu bilseydim planımı daha önceden uygulamaya koyardım.

Sahte bir gülümseyle, "Hesabı alıp kalkalım o zaman," dedim ve ayağa kalktım.

"Ödeme sırası bende, siz arabaya gidin geliyorum," dedi Ada.

Merve beni süzdükten sonra, "Ben de lavaboya gidiyorum, beş dakikaya gelirim," dedi.

Aleyna ile birlikte arabaya bindiğimizde
Aleyna'yı süzerek, "Dağ evinde etek mi?" diye mırıldandım.

"Nereye gidersen git zevkinin olması önemli."

"Sen öyle diyorsan..." Cümlemi tamamlamadan araca bindim. Yaklaşık beş saatlik bir yolculukla gideceğimiz yere varmıştık.

Aleyna bütün yol boyunca bizle muhatap olmamış, mesajlaşmaya dalmıştı; omuz silktim. Arabamı büyük, eskiden gardenya ve açelyalarla dolu olan bahçeye park ettim. Büyük ağaçlar solmak bir yana daha da devleşmişlerdi sanki ve tüm haşmetleriyle orada dikilmeye devam ediyorlardı. Eve doğru yürüdüm ve çocukluğumun hatıralarının zihnime doluşmasına izin verdim.

Ölümle 7 Gün #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin