Ada koltukları, masayı ve akla gelebilecek her türlü eşyayı yakmak üzere dışarı taşımıştı.
"Ada... Sen bir çılgınsın. Bu bir saçmalık."
"Büyük babanın içki koleksiyonundan kurtulduğum için bana teşekkür etmelisin Melissa." Bana kınayan bakışlar atıyordu. Viskiyi dökerek eşyaların üzerinde gezdirdi. Sonra Merve'ye şişeyi vererek içerden çakmağı getirdi. Onları uzaktan merdivenlere oturup izliyordum.
"Bu kadar yeterli. Merve lütfen geri çekil." Elinden içki şişesini aldım ve içeri geçerken Merve bana masumca bakarak konuştu:
"Onları yerine koyacaksın değil mi?"
"Hıhı kesinlikle öyle yapacağım." O görmesin diye kapıyı yavaşça örttükten sonra ocağı açmaya çalıştım. Aldığım tedbirler sonucu hala çalışıyordu. Camı kapatıp bir süre bekledikten sonra kafamı iki yana sallayıp salona yürüdüm. Tam dışarı çıkacakken Cüneyt bana bakarak seslendi.
"Hey, dışarıda ateş yakıyorlar değil mi?"
"Ah... Evet bu sayede etraftan geçen uçakların dikkatini çekiceğiz." Cüneyt hafif kalkmaya çalışınca onu yerine yatırdım.
"Ben de dışarı çıkmak istiyorum böyle oturamam... Zaten buranın havası biraz tuhaf gibi." Etrafa baktı.
"Sana öyle gelmiştir, Cüneyt. Sadece yat, uzan." Cüneyt'in üstünü el çabukluğu ile örttüm. "Üşütmeni istemem," dedikten sonra arkamı dönüp çıkmak üzereyken kısık bir sesle arkamdan "Teşekkür ederim," deyişini duyabilmiştim.
Dışarı çıktığımda Ada kibritlerle uğraşıyordu, yanına oturdum. "Cem nerede?"
"Yığın için ormanda odun arıyor."
"Oh..." Bir süre etrafı inceledikten sonra ortamdaki sessizliği bozmak için harakete geçtim.
"Neden şimdi ateşi yakmıyorsun?"
"Akşam olunca daha çok uçak geçiyor ve bizi görmeleri karanlıkta daha kolay olur."
Ellerimi kavuşturarak somurttum. "Bizi görürler mi dersin bu ateşle?" Bana uzun uzun bakarak soğuk bir sesle cevap verdi. "Neden olmasın?"
Ayağa kalktım gözlerimi göğe diktim. Gün batımının etkisiyle turunculaşıp batmak üzereydi bile. Aniden Merve koluma girdi. "Hayatımda ilk defa hissediyorum." Gözlerimin en derinine baktı. Gözlerinin rengi güneş ışıklarının etkisiyle iyice açılmış, biraz da kızıla dönmüştü. Ama hala camsı yeşilliğini koruyordu.
Çok güzeldi.
"Neyi?
O da gözlerini tıpkı benim az önce yaptığım gibi göğe dikti. "Özgürlüğü." Gülümsüyordu, dudaklarının kıvrımından bile umut akıyordu...
"Buradan kurtulacağız.""U-Umarım." Hissettiklerimin ağırlığı ile titrek çıkan sesimi unutturmak için başımı öne eğmeden hemen önce Ada'nın ayağa kalkıp yığınlara ilerlediğini görmüştüm. "Hadi git sen de ateşle ilgilen... Ben gelirim," dedim Merve'ye hitaben.
"Ateşin orada görüşürüz." Merve kolumdan çıkıp uzaklaşınca ışık hızında eve girdim. Cüneyt'e baktığımda öksürüyordu. "Korkma, birazdan bunların hepsi bitecek," diye mırıldandım.
Umut dolu gözlerini bana dikti. "Geliyorlar mı?"
Öksürmesi daha da yoğunlaştığında ona bakıp cevap verdim. "Neyin gelmesini istediğine bağlı." Sert sesim ona verdiğim umutların bir bir kırılmasına neden oldu. Bu tıpkı Merve'ye yaptığı gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümle 7 Gün #wattys2019
Bí ẩn / Giật gânBir katilin hikayesine ne kadar güvenebilirsin?