16.BÖLÜM

9.7K 473 53
                                    

Medya:Zeynep

ÖLÜM

Odanın penceresinden gözüken ağaçlar doğanın canlılığının bir göstergesi değil, beni kapana kıstırıp içinde Ayşeyi gizleyen bir kafesin parmaklarıydı. Ciğerlerini yırtan soluğu içindeki keder ve acıyla beraber ıstırap veriyordu. Parmak uçlarından saç diplerine kadar her yeri buz gibi olmuştu. Sonbaharı müjdeleyen yağmur, değişmeyen tınısıyla rüzgarla salınan dallar ağaçların kabuklarında mekan tutmuş toprak zemine sanki bütün dünya Ayşe için ağlıyormuşçasına susuzluğu dinene kadar, durmayacakmışçasına yağıyordu.

Zeynep neredeydi kimdi herşeyi unutmuştu artık. Tek bildiği herşeyin ona fazla geldiğiydi. Tam bir hafta olmuştu Ayşeyi kaybedeli. Hastaneden bilinçsizce getirilmiş, şimdi yattığı odaya yatırılmıştı. Uyandığı her an ağlama krizine girdiğinde vurulduğu iğnelerle sakinleştiriliyordu. Şimdi de olacakları biliyordu. Yeni yeni uyanmaya başladığı için henüz ağlamaya başlamamıştı. Birazdan yeniden ağlamaya başlayacak belli amcasının belki yengesinin omuzlarında sakinleştirilmeyi bekleyecekti. İğneleri sevmeye başlamıştı. Onu alıp başka yerlere götürüyor, herşeyi unutmasını sağlıyordu. Ama işte yeniden başlıyordu hatırlamaya.

Üzerini kaplayan saçları karmakarışık olmuş her yanını sarmıştı. Saçlarıyla en çok Ayşe oynamayı severdi. Her zaman saçlarının güzelliğine dair laflar ederdi. O da hem küçüğünün sevdiğini bildiğinden hem de annesi gibi saçlarını uzatmak istediğinden saçlarını hiç kestirmez, onlara ilgisini eksik tutmazdı. Şimdi düşünüyorduda Ayşe yok ise bu saçlarında olmaması kendisi için daha iyi olacaktı. Yavaşça yataktan kalkıp odayı araştıran gözlerle bakmaya başlamıştım. Kalbim hissiz değildi ama beynim işlevini çoktan sonlandırmıştı. Saçlarımı kesebilmek için, makas bulmak için nerelere bakmam gerekli onu bile bulamamıştım. Odanın içinde bulunan banyoya doğru yürümüş ve kapıyı arkamdan kapatmıştım. Aradığımı çekmecelerden birinde bulduğumda makası alıp aynaya bakmadan kesmeye başlamıştım. Saçlarım git gide kısalırken içimde dehşet bir rahatlama hissetmiştim. Bu beni bir yandan korkutsa bile diğer yandan onun sevdiği birşeyden kurtulduğum için rahatlamıştım. Aynaya baktığımda saçlarım kasaptan çıkma bir kesimle karşımdaydı. Bir kısmı omuzlarımda bir kısmı ense kökümde kalmıştı. Bunların hiçbirini önemsememiştim. Kendime bakıp saçlarıma dokunduğumda gözümden yine yaşlar damla damla düşmeye başlamıştı. Boynuma doğru yol alan damlalar aslında canımın acısının kanıtıydı. Artık tamamiyle şuursuzdum. Sol yanımdan göğüs kafesimin altında hızlı bir şekilde atan kalp gittikçe yavaşlamaya başlamıştı. İçimde yayılan bir yangın hissetmiştim. Önce kalbimdeki kıvılcımlar etrafa sıçrıyor, yetmediğini fark ettiğinde kanıma karışarak bedenimi esir almak için hücum ediyordu. Artık takatim kalmamıştı. Uzaktan geliyor gibi duyduğum halbuki kapının önünde olan ses adımı tekrarlıyordu.

Mehmet abi

"Zeynep, Zeynep, içeride misin? İyi misin? Ses ver bana, ne olur Zeynep, iyi misin Zeynep? Bak kapıyı açmazsan içeri gireceğim, Zeynep duyuyor musun beni?"

Seni duyuyorum ama takatim yokki sana cevap vermeye, ben artık ben değilimki, beni bıraksalar bir başıma keşke, doya doya yaşasam acımı.

Banyo zeminine düşmüş sırtımı duvara vermiş, boşluğa bakıyordum. Bir müddet sonra kapının açıldığını görmüştüm.

" Zeynep,Zeynep!!! Sen ne yaptın?"
diyen Mehmet abi kucağına aldığı gibi beni içeriye yatağa taşımıştı.

"Niye yaptın bunu, niye, kendine niye zarar veriyorsun? Hepimiz ne kadar üzülüyoruz senin bu haline biliyorsun değil mi? Artık toparlanman lazım. Nereye kadar ilaçlarla ayakta kalabileceksin? Bir haftadır ağzına su dışında birşey koymadın, kimseyi yanına kabul etmiyorsun.Aşağıya inmiyorsun. Zeynep, bak böyle yapma, akşama Ayşe için Kuran'ı Kerim'ler okunacak, dualar edilecek, aramızda olmak istemez misin? Hep birlikte olsak, birlikte yad etsek?"

"Ben yalnız kalmak istiyorum, odama dönmek istiyorum."

"Hayır, artık bundan sonra yalnız kalmanada o odaya geri dönmenede müsade etmiyorum, orada kendini daha çok harap edeceksin, şimdi banyoyu toparlayayım ben, daha sonra Nermin teyzeyi çağıracağım, onunla güzel bir şekilde hazırlanıyorsun, sonrada aşağıya yanımıza iniyorsun, itiraz kabul etmiyorum ona göre, başka sözde istemiyorum, eğer kendi rızanla gelmezsen seni zorla indiririm haberin olsun" dedikten sonra banyoya girmiş, bir müddet sonra çöp poşetiyle dışarı çıkmıştı. Bana kısa bir bakış attıktan sonra dışarı çıkmıştı.

Dediği gibi Nermin teyzeyi arkasından göndermişti. Nermin teyze beni zorla banyoya sokup banyo yapmamı sağlamış, üzerimi giymeme yardım etmiş, arkadan getirdiği çorbayı zorla içirmişti. Bir haftadan fazladır yemek yemediğimden midem zorlukla kabul etsede mideme giren iki kaşık çorba gözlerimin açılmasını sağlamıştı.

"Aferin kızım, sen böyle yapınca Nasıl üzülüyoruz bir bilsen, amcan, yengen, küçük bey herkes perişan ama sen böyle olunca daha beter oluyorlar, Mehmet oğlum iyiki seni zorladı bak, yoksa bu odadan çıkmayacaktın, hadi aşağı inelim, yengenin yanına."

"Tamam, Nermin teyze, sen in aşağıya ben başımı bağlayıp geliyorum."

"Peki kızım"

O gittikten sonra kalan saçlarımı bonenin altına sıkıştırmış, giyindiğim gri elbisemin üzerine uygun şalımı takıp ev ayakkabılarımı ayağıma takıp, koridora çıkmıştım. Bulunduğum oda 3. katta olduğundan, merdivenleri inmektede zorlanacağımı bildiğimden, yengem için özel olarak yaptırılmış asansöre binmiş, en alt kata inmiştim. Asansörden indiğimde yengemin odasından gelen sesler beni kapı önünde durdurmuştu.

Amcam
" Ne yapalım bilmiyorum, Zeynep'i nasıl toparlayacağız gerçekten bilmiyorum."

"Baba, ben diyorum ki bir psikolog ayarlayalım, eve gelir Zeynep'le konuşur, ne dersin?"

"Olur, iyi gelir mi Zeynep'e?"

" Ben bir arkadaşımla konuştum, işinde çok iyi bir uzman varmış, herkes çok memnunmuş, onunla görüşüp ayarlama yapayım."

Yengem
"Ben de Safiye Hocayı aradım, o da daha sık gelecek, Zeynep'le daha çok ilgilenecek. Zeynep onunlada çok mutlu oluyor, iyi gelir ona."

"Ahhh, İnşaallah, Rabbim Zeynep'e yardım etsin, güç versin, sabır versin ona."

"Baba, gerçekten bugün çok korktum, saçlarını kesmiş, şuursuzca banyo zemininde oturuyordu. Onu yalnız bırakmayalım, Nermin teyze sürekli peşinde olsun, kendisine zarar vermesinden korkuyorum."dediğinde artık içeri girmem gerektiğini düşünmüş, ayaklarım geldiğimi belli edercesine hareket ettirip adım atıp içeriye girmiştim. Beni gördüklerinde hepsi gözlerini bana çevirmişti. Amcam hızla yanıma gelmiş, kollarının arasına alarak beni yengemle kendisinin ortasına oturtmuştu.

Yengem
Benim için teselli sözcüklerinin yetersiz olduğunu bildiğinden

"Zeynebim, biraz Yasin okuyalım, ne dersin? Mehmet bir hatim okudu, akşam okudunuz Yasin'lerle birleştirip duasını yaparız. Hem biliyor musun? Birçok hatimler okundu Ayşe için, vakıfta dağıtıldı, eş dost herkes okudu, meleğim için."

"Allah razı olsun okuyan herkesten yenge."

"Amca birşey sorabilir miyim? Ayşe nereye gömüldü? Mezarına gidebilir miyim artık?"

"Aile mezarlığına gömüldü, annemle babamın yanına, Beykoz'da, yarın hep birlikte gideriz olur mu? Şimdi saat geç oldu, yarın gideriz, tamam mı?"

"Peki amca, dedikten sonra artık konuşmanın bittiğini anlatırcasına yerimden kalkmış, masanın üzerinde olan Kuran'ı Kerim'i alıp, okumaya başlamıştım. Farkındaydım aslında bana bakan üç çift kederli gözün ama onların içine su serpecek birşey yapmakta gelmiyordu içimden.



Hafifçe nefes alan ve her uzvunda hayatı duyan saf bir çocuk ölümü ne bilir ki?

HEPSİNDEN ACI        Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin