Bölüm ithafı👉❤@hazaldemir1234
Bahçede ağaçların altındaki masaya oturduğumuzda oldukça keyifliydim. Yemyeşil çimenleri, kuş sesleriyle cennetten bir köşe gibiydi bahçemiz. Hava oldukça sıcak olsa da ağaçların dalları serinlik sağlıyordu oturduğumuz yere. İçeriden limonata ve kurabiyeler geldiğinde ise keyfimiz daha bir artmış gibiydi. Ömer; minik elleriyle tabağa uzanmış, tatlı kurabiyeleri kemirmeye başlamıştı bile. İkizler de ağabeylerine imrenmiş olacaklar ki aynı anda tabağa daldırmışlardı ellerini. Hoş bir sohbete dalmıştık yengemle. Kitaplardan, politikaya, evdeki tadilatlara kadar pek çok konudan bahsetmiştik.
"İyi oldu kızım tadilat esnasında burada kalmamız. İyi ki yaptırdık zamanında bu evi. Havası da çocuklara çok iyi geliyor. Hem yakın da. Gelmesi gitmesi de kolay."
"Evet yenge. Burayı gördüğüm ilk anda sevmiştim."
"Güzel tabi buralar. Şehirden uzaklaşmak hepimize iyi geliyor. Bizimkiler kaçta gelecekmiş?"
"Erken çıkacaklarmış. 7'de orada oluruz dedi Mehmet."
"Aman iyi kızım. Bugün de Cuma. Çok trafik olur. Erken çıkmaları iyi olmuş."
"Baya bir sıkıntı yaşadılar yaz boyu. Ben diyorum Mehmet'e hafta içi gelmeyin diye. Ama yine geliyorlar."
"Biz olmadan ev ıssız geliyordur onlara. Çocukları da özlüyorlar. Ne yapsınlar gelmeyip? Neyse ki yazın bitmesine az kaldı. Evin tadilatı da bitiyor. Döneceğiz nasıl olsa."
"Çok şükür yenge. Boyaya başlamışlar şimdi. Çok az iş kaldı."
Çocukların büyümesiyle her birine ayrı oda yaptırmaya karar vermiş, evi de tadilata sokmuştuk. Gerçi ben henüz erken olduğunu söylesem de yengem ve Mehmet ısrar etmişler, tadilatı başlatmışlardı. Bir de mutfak tarafından açılan bir kış bahçesi yapmaya karar vermişlerdi. Beni en çok keyiflendiren bu olmuştu.
Kışında bahçenin içerisindeymiş gibi olmak hoşuma gidecekti şüphesiz. Kartepe'den ayrılırken her zaman mahzun olsam da bu defa eve heyecanla geri döneceğimi biliyordum. Yengem dinlenmek için içeri girdiğinde Ömer'in konuşmaya başlamasıyla dikkatim bu sefer ona kaymıştı.
"Anne babam ne zaman gelecek?"
"Akşam oğlum."
"Kaçta anne?"
"7'de."
"Telefon edebilir miyiz anne?"
"Oğlum; şimdi işi vardır babanın. Rahatsız etmeyelim. Hem Bilal ve Hamza da konuşmak ister. Sonra vaktini almış oluruz babanın.
"Anne; baksana onlara.İşleri güçleri yaramazlık. Şimdi salıncaktalar. Buraya şimdi gelmezler."
Demesiyle başımı ikizlerden yana çevirmiştim. Hakikaten Ömer'in dediği gibi salıncakta sallanmakla ilgili gibiydiler. Ömer ne kadar uslu ise ikizler bir o kadar yaramazdı. Bütün günü bahçede oyun oynayarak geçirmek istiyorlardı. İçeri sokmak için büyük çaba sarf etmem gerekiyordu. Yalnızca babalarından çekiniyorlardı. O ne derse yapıyorlar, sözünü ikiletmiyorlardı. Tabi bunlar Mehmet'in evde olduğu zamanlarda gerçekleşiyordu.
Bu sene anaokuluna başlayacakları için oldukça umutluydum. Sosyalleşmek için fırsat bulacaklarını biliyordum. Normalde kendilerinden başka kimseyle ilgilenmiyorlardı. Başka çocuklarla oyun oynamak dahi istemiyorlardı. Ağabeylerine bile uzaktılar.
Ömer'in benden cevap beklediğini gördüğümden
"Tamam, oğlum arayayım." demiştim.
Telefonu alıp aradığımda hemen cevaplamıştı telefonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEPSİNDEN ACI
SpiritualDuyduğu şeyler yutkunmasına engel oluyordu. Yeterince acı yaşamamış mıydı? Onu kaybederse ne olacaktı. Boğazı düğüm düğümdü. Gözyaşları oluk oluk akmaya başlamıştı. Gözleri karardığında düşündüğü şey bu acının hepsinden acı olduğuydu.