41. BÖLÜM

8.1K 485 65
                                    

İthaf ❤️@writer293

10 GÜNÜN VAR

Aradan geçen birkaç günde düşüncelerim biraz daha normale dönmüştü. Ömer'imin yanımda olması her şeyi kolaylaştırıyordu benim için. Oğlum, bebeklere özgü rahatlıkla yeni evine ve kardeşlerinin varlığına uyum sağlamıştı. Bu büyük evde yaşamak ona oldukça ilginç gelmişti. Amcamın ve yengemin yoğun ilgisi, çalışanların el üstünde tutmasıyla keyifli günler geçiriyordu. Her gün kollarımın arasında uyuyor,  yemeklerini yiyor, oyunlar oynuyordu. Özellikle sabah saatleri oğlum için çok kıymetli hale gelmişti. Kahvaltıdan sonra Mehmet Ömer'le birlikte bahçeye çıkıyor, bir saat kadar dışarıda oyun oynuyorlardı.

Bütün eşyalarımız daha önce kaldığımız evden getirilmişti. Eşyalarımızla birlikte temelli buraya yerleşmiş gibiydik. Tüm olanları düşününce karamsar düşüncelerin içerisinde buluyordum kendimi. Gururum hiç olmadığı kadar ayaklar altına alınmıştı. Ne zaman Mehmet'le bu konuyu konuşmaya çalışsam beni susturuyor, sanki hayatımızda hiç ayrılık olmamış gibi davranmaya devam ediyordu. Hayatımızın o bölümünü tekrar açılmamak üzere kapatmaya çalışıyordu. Israrla etrafımda olmaya çalışıyor, ikizler ağladığı zaman benimle kalkıyordu. Yatakta bile bir an olsun beni yalnız bırakmıyordu. Her ne kadar Ömer aramızda uyusa da onunla uyumak beni rahatsız ediyordu. Aslında tüm düşüncelerim oğullarıma odaklanmıştı. Eve gelişimin ertesi günü o küçük evdeki yaşantıma dönemeyeceğimi anlamıştım. Amcam ve yengem mutlulukla gelecekle ilgili planlarından bahsetmişler, yeni doğan torunlarının sevinciyle türlü türlü bahis açmışlardı.

"Kızım bebeklere isim koymadık. Düşündünüz mü bir isim?"

"Hayır amca. Siz ne koymak istersiniz?"

"Birine babanın ismini koyalım ne dersin?"

Mutlulukla bakmıştım. Yengem de araya girerek  "Aynı zamanda dedenin de ismi kızım."

"Olur yenge. Çok sevinirim."

"O zaman Bilal de anlaştık." demişti amcam. Diğerinin adına da siz karar verin dediğinde

Mehmet bana bakarak "Hamza olur mu?"

onaylayarak başımı sallamıştım. Ben de seviyordum Hamza ismini. Arslan demekti, azametli demekti. Peygamberimizin kıymetli amcasının ismiydi. İsterdim bu ismi de. Gülümseyerek bakmıştım.

"Hadi o zaman getirin de okuyalım, minik aslanlara isimlerini." demişti amcam.

"Ömer, kurban kestirmeliyiz hemen. Adağım vardı biliyorsun. Bebekler içinde 2'şer tane akika olacak. 40 tane yetimi de giydireceğim demiştim."

"Tamam hanım, yarın çocuk esirgemeye bağış yaparım."

"Olmaz Ömer, giydireceğim diye adamıştım."

"Onu nasıl yapacağız? Bilmiyorum Fatma. Ben bir nasıl oluyor öğrenirim. Olmadı bir mağazayla anlaşırım. Oraya götürüp giydirirler çocukları."

"Ömer, ben 40 dedim ama yurtta ne kadar çocuk varsa giydirelim."

"Tamam Fatma."

"Adağımı şimdi hemen kestirip dağıttıralım. Akikalar içinde mevlidi bekleyelim. Bebeklerin kırkında kestiririz olmaz mı?"

"Olur hanım, sen ne dersen olur." dediğinde tatlı atışmaları da başlamıştı. Bense düşüne düşüne bebekleri almak için yukarıya çıkmaya başlamıştım. Anlaşılan benim dışımdaki herkes hayatıma dair benden önce karar verebiliyordu. Ne kadar düşünsem de çıkış yolu bulamıyordum artık. 

HEPSİNDEN ACI        Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin