AHİRET
Günler hızlı geçiyordu. Artık neredeyse yazın sonuna gelmiştik. Ben bir taraftan mutfakta vakit geçirirken diğer yandan Safiye hocanın verdiği ezberleri yapmak üzere çalışıyordum. Zaman zaman ise Rana'nın getirdiği kitapları okuyordum. Tatil boyunca çok az dışarı çıkmıştım. Bu vakitlerde de yanımda Mehmet abim veya amcam oluyordu. Bana olan dikkatleri son haddindeydi. Zira karşı taraf tehditlerini gerçekleştirmeselerde ortaya attıkları laflarla bizi tedirgin etmeye devam ediyorlardı. En son Fikret hanım ve kızı Leyla oturmaya gelmiş, yengeme Saim beyleri övmüşler, Serhat'ın ne kadar iyi bir eş olabileceğinden bahsetmişlerdi. Yengem bunları duyduğunda oldukça sinirlenmiş, konuşmalarına devam etmelerine müsade etmeyip, lafları ağzına tıkmıştı. Usulünce bu konudan bir daha bahsetmemelerini söylemiş, onları yolculamıştı.
Bugünde yine ağustos ayının sıcak günlerinden biriydi. Ayşeyi sabahtan beri görmüyordum. Birazdan yengemle öğle yemeğine oturacak olmamıza rağmen bizim yaramaz hala ortalıklarda yoktu. Bahçeyi onu aramaya çıkacakken antreden eve girdiğin görmüştüm.
" Ayşe!!! Kaç saat oldu nerdesin sen?"
" Abla, bahçedeydim."
" Yine sen ağaca mı tırmandın? Üstün başın kirlenmiş, bak kaç kere söyledim ama sana. Çok düşüncesizce hareket ediyorsun, ya düşüp bir yerini kırsan? "
" Aaa, ama azarlama ufaklığımı benim. "
diyerek Ayşe'ye sarılan Mehmet abimiz karşımdaydı. Hangi arada derede gelmişti ki bu. Gündüz evde olmazdıki.
diye düşünürken" Hadi ufaklık, elini yüzünü yıkada masaya geçelim, kurt gibi acıktım." diyivermiş, yemek masasına ilerleyivermişti.
Nihayet masaya oturduğumuzda sabah kahvaltıda 3 öğüne yetecek kadar yemiş olan Mehmet abimizin daha neresine yiyeceğini düşünürken, o tabağını doldurmaya başlamıştı bile.
Bu arada söze başlayan Ayşe
" Yenge, bir kız kaç yaşında evlenmeli?"
dediğinde şaşırıvermiştim." Ayşecim nerden çıktı bu soru?"
" Berra okulda bir çocuğa aşık oldu. Evlenmeyi istiyor. Ben de ona henüz erken olduğunu söyledim ama o erken değil diyor. 8 yaş erken değil mi?"
dediğinde kahkahalarımızı koyvermiştik.
Yengem" Ayşe kızım, tabi erken en azından evlenmek için genç kız olmalısın, büyümelisin, ev işlerini öğrenmelisin, yemek yapabilmelisin, bir evi çekip çevirecek, çocuklara bakacak hale gelmelisin. Eee, bunlar için de baya bir büyümek gerekiyor."
" O Zaman ablam evlenebilir, yemek yapıyor, büyüdüde, temizlikten de anlıyor, hem Berra bana (senin ablanın evlenmesi yakındır) dedi, ablamın çok isteyenleri varmış, çok Zaman geçmeden evlenirmiş."
bunları duyduğumda utancımdan yerin dibine girmiştim. Yediğim yemek boğazıma oturmuştu. Sıkıntıdan ne yapacağımı şaşırmıştım. Bir taraftan Ayşeyi uyarmak istiyor, bir taraftan bunu Nasıl yapacağımı kestiremiyordum.
" Abla bencede evlenmelisin, hem sen evlenince sıra bana gelir, ben de evlenirim."
dediğinde Mehmet abim ve yengem kahkahaları paylatıvermişti.
Mehmet abim
" Ayşe yoksa düşündüğün biri mi var?"
dediğinde" Aslında seninle evlenirim diye düşünüyordum Mehmet abi. Hem uzağa gitmemiş olurum hem de çok yakışıklı biriyle evlenmiş olurum. Berra da senin yakışıklı olduğunu düşünüyor. Özellikle göz rengini çok beğeniyor."
Artık dayanamamış
"Yeter artık Ayşe, lütfen böyle şeyler konuşma"
dediğimde gülmeye devam eden yengem ve Mehmet abime de kızgın bakışlarımı yollamıştım. Zira ben ne kadar otorite kurmaya çalışsam da onlar Ayşeyi şımartıyor, her yanlış hareketini göz ardı ediyorlardı.
" Ufaklık sen büyü biraz daha, bunlar için çok erken tamam mı? Hem sen Berraya söyle böyle şeyleri konuşmaktan vazgeçsin seninle. Tamam mı?"
" Tamam mı?" diye tekrar ettiğinde
" Tamam Mehmet abi" cevabını almıştık.
*************
Günün en güzel saatindeydik artık. Safiye hocam gelmiş Kuran'ı Kerim dersimize başlamıştık. Hocamı çok seviyordum. Sabırla her sorumu dinliyor, sıkılmadan cevap veriyordu. Zamanı geldiğinde bir anne şefkati gösteriyor, bazen de bir hoca gibi davranıp dersimizi verimli kılmayı sağlıyordu. Bugünkü ilmihal konumuz ahiretti.
" Zeynep ahiret sonraki ebedî hayattır. Ahirete iman, İslâmın itikadi temellerinden birisidir. Ona inanmayan insan kâfir olur. Ahireti inkâr edenler Allah'ı Peygamberleri ve diğer iman esaslarını inkar etmişler demektir.
İslâma göre herkesin iyilik ve kötülüğü ile hesaba çekileceği ilahi mahkemenin kurulup ceza veya mükafaatların dağıtılacağı bir ahiret günü vardır. Ölümden sonra başlayacak olan bu hayat ebedidir. Asıl olarak kıyamet koptuktan sonra başlar."" Hocam, ahiret gününün varlığını nerden biliyoruz?"
" Bakara Sûresi'nin 28'inci ayetinde: "Allah'ı nasıl inkar edersiniz ki, ölüler iken sizi diriltti. Sonra öldürüp tekrar diriltecektir. Daha sonra da O'na döneceksiniz" buyurularak ahiretin var olduğu açıklanmıştır. Daha bir çok ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerle ahiret hayatının varlığı belirtilmiştir. Allah her şeyi yoktan var ettiği gibi nihayet onları öldürüp yeniden dirilterek, huzurunda toplamaya kadirdir. O, kurumuş kemiklere can verecek, kullarını bir bir ve hiç bir haksızlığa uğratmaksızın hesaba çekecektir."
" Peki hocam biz bu hesabı nelerden vereceğiz? Nasıl olacak?"
"Aslında biliyor musun? Dünya hayatı ahiret hayatının tarlası gibidir. Ebedi ve asıl hayat kıyametten sonra başlayacaktır. Ahiret gününde mizan ve sırat köprüsü kurulacak, herkesin amel defterleri dağıtılacak ve insanlar Cennet veya Cehenneme gireceklerdir. O yüzden biz kullara düşen bunu bilip ona göre yaşamak. "
" Anladım hocam, bu inancın olması bizim açımızdan çok önemli"
" Evet Zeynep çünkü ahirete inanmak dünya hayatında da huzur ve saadetle yaşamanın ilk şartıdır. Ona inanmayan kimseler hiç bir ahlâkî kayıt tanımayan, fert ve cemiyetlerin huzur ve güvenini bozan zavallı kimselerdir. Ahirete inanılmayan bir cemiyette yalan, hırsızlık, zina, hayasızlık ve adam öldürme gibi akla gelen her türlü fenalık rahatça işlenebilir. Böylece toplumlar yıkılıp giderler. İnsan oğlunun yaratılışında ahirete iman duygusu mevcuttur. O yüzden bizlere düşen ahireti düşünüp, her daim ona göre yaşamak."
"Evet hocam, bunu hiç unutmayacağım."
Medya:Ayşe
😊❤️😊❤️😊❤️
👇
👇
👇
🌟🌟🌟
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEPSİNDEN ACI
SpiritualeDuyduğu şeyler yutkunmasına engel oluyordu. Yeterince acı yaşamamış mıydı? Onu kaybederse ne olacaktı. Boğazı düğüm düğümdü. Gözyaşları oluk oluk akmaya başlamıştı. Gözleri karardığında düşündüğü şey bu acının hepsinden acı olduğuydu.