22.BÖLÜM

9.9K 484 47
                                    

Medya:Zeynep

SEN BİR YÜKSÜN BUNDAN SONRA OMUZLARIMDA TAŞIYACAĞIM

"Biz yengenle;  senin ve Mehmet'in evlenmesini istiyoruz."

Bakakalmıştım amcama, düğüm düğüm olmuştum adeta. Bu kadar büyük bir yıkım olabilir miydi benim için? Olmazdı bu kadarıda olamazdı.

"Zeynep; birşey söylemeyecek misin?"

..............

"Bak kızım; istemiyorsan seni zorlayacak değiliz. Biliyorum ki aklından hiç böyle birşey geçmemişti. Ama bir düşün kızım. Bizi bizden başka kim mutlu edebilir? Siz amca çocuklarısınız. Evlenmenize bir mani yok. Şimdiye kadar Mehmet'e hep abi dedin. Onu her anlamda abin gibi gördün. Ancak nikahta keramet vardır derler. Biz inanıyoruz ki zamanla  seversin. Hem istemez misin, alıştığın, bildiğin herşeyine vakıf olduğun bu evden, bizlerden ayrılmamak. Bu evlilik bizi daha güçlü bir aile yapacak. Dışarıdaki tehlikelerden seni koruyacak. Sen benim kızımsın, kardeşimin emanetisin. Senin mutlu olmanı herşeyden çok isterim. Bu söylediklerimi düşün olur mu?

Utanç içerisindeydim. Gözlerimi kaldırıp amcama bakamıyordum. İçimdeki sessiz çığlık büyüyordu gitgide. Cevap vermemi beklediğini bildiğimden

"Tamam amca" demiştim.

"Ha, bu arada Zeynep, senden önce Mehmetlede konuştuk bu konuyu. O da bu evliliği istiyor. "

dediğinde kapıyı kapatarak çıkmıştım. Koridorda gözlerimin dolmaya başlamasıyla koşarak odama ilerlemeye başlamıştım. Düşünmek, rahatlamak en önemliside ağlamak için odama gitmem gerekliydi. Nihayet odama geldiğimde kendimi yatağa atmış, içimde tuttuğum hıçkırıkları bırakmıştım.

Şimdiye kadar abi bildiğimle nasıl evlenirdim. Hem de gönlümün kapılarını başkasına açmışken.  Onun Lale'si vardı hem. Nasıl olurduda evliliği kabul ederdi. Anlamıyordum bir türlü. Anlayamıyordum. Sabah ezanı okunana kadar durmaksızın ağlamıştım.

Kapının çalmasıyla  dikkat kesilmiştim.

Nermin teyze "Zeynep, sabah namazına geliyor musun?"

Nasıl inerdim, nasıl bakardım yüzlerine. Amcam benden bir cevap beklerken nasıl yapardım.

"Zeynep, duyuyor musun?"

"Tamam, Nermin teyze, abdestimi alıp iniyorum.

Aşağı inerken merdivenlerden geri geri çıkmak istiyordum. Ama biliyordum ki ne kaçabileceğim bir yer ne de gidip de sığınabileceğim bir limanım vardı. Kabul etmekte zorlandığım noktada buydu. Ailem dediklerimdi hepsi. Herşeyden öteydiler benim için. Herşeyimi paylaştığım sevdiklerimdi.

Güçlü olabilirdim, olmalıydım da, amcamın bakışlarıyla karşılaştığımda hüzün vardı gözlerinde. Ağladığımı anlamış olmalıydı. Yumuşak, şefkat dolu, canlı-hassas yanı eksik olmayan yengemin yüzündeyse buruk bir bakış vardı. Seccademe uzanırken bana bakan mavi gözleri farketmiştim. Bakışlarına maruz kalmamak için sünneti kılmaya başlamıştım hemen. İmamımız oydu yine , farzı kıldırırken sureleri okurken coşturmuştu yine içimizdeki iklimi. Tespihten sonra yengemin ısrarıyla koltuklara oturmuş, Onun sesinden Kuran'ı Kerim'i dinlemeye başlamıştık.

İçimdeki dinginlik beni başka yerlere sürüklüyordu. Duayı beni neredeyse yerimden sıçratan bir coşkunlukla yapmıştı. Gözlerimi kapamıştım bu ahenge kendimi kaptırınca.

Korkusuz muydum ben? Değildim, çok korkuyordum. Derin bir nefes alıp vermiştim. Gözlerimi açtığımda herkesin baktığını farketmiştim. Utanarak başımı eğdiğimde yengem

HEPSİNDEN ACI        Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin