Uykumun en derininde vücudumdaki sarsıntıyla gözlerimi açmıştım. Onun kucağında kapıdan girmek üzereydim.
"Ben uyandım, indirebilirsin beni."
"Farkındayım uyandığının."
"O zaman neden indirmiyorsun?"
"Adet yerini bulsun karıcım, değil mi?"
"Ne adeti?"
"Hani evliliğin ilk günü damat gelini kucağında eve sokar ya."
"Hııııııı" derken çok utanmıştım.
Kapı açık, bavullarımızda kapının yanında olduğundan taşımak için beni en sona bıraktığını anlamıştım. Evden içeri girdiğimizde
"Tamam, ben ineyim artık, belini ağrıtacağım."
"Merak etme, belimi ağrıtmadın. Emin ol annemin hazırlattığı şu bavullardan daha hafifsin." dediğinde gülümseyivermiştim. Biliyordum yengemi kim bilir neler koydurmuştu o bavullara. Bakışlarımı evin içerisinde gezdirdiğimde hayranlıkla etrafa bakakalmıştım. Etraftaki herşey ahşaptandı.
"Zeynep, ben bavulları yukarı bırakıyorum, sen de mutfakta birşeyler atıştır."
"Ben aç değilim."
"Annem tembihledi, düğündede hiçbirşey yememişsin, hadi bir şeyler ye."
"Tamam."
Mutfağa girip buzdolabına baktığımda çeşit çeşit yapılmış tencere yemeklerinide farketmiştim. Bu saatte yemek yemeyi istemediğimden peyniri çıkarıp ekmek arası bir sandviç hazırlamıştım. Yanına da portakal suyu alıp mutfak masasında yemeye başlamıştım. Gelinlikle çok rahat edemesemde mutfağın genişliği, sandalyenin büyüklüğü oturmamda kolaylık sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEPSİNDEN ACI
SpiritualDuyduğu şeyler yutkunmasına engel oluyordu. Yeterince acı yaşamamış mıydı? Onu kaybederse ne olacaktı. Boğazı düğüm düğümdü. Gözyaşları oluk oluk akmaya başlamıştı. Gözleri karardığında düşündüğü şey bu acının hepsinden acı olduğuydu.