VAZGEÇTİM
Yeniden aynı durumdaydım işte. Her zaman başa dönüyorduk biz. Artık mücadele etmekten yorulmuştum. Anlamadan dinlemeden yargılamasından bıkmıştım artık. Oturduğum yerde ağlarken bu sefer olmaz dedim kendi kendime. Konuşmama bile izin vermemişti. Ani bir kararla ayağa kalkıp onu bulmaya karar vermiştim. Odamdan çıkar çıkmaz gözlerimle etrafta onu aramaya başlamıştım. En sonunda terasın kapısının açık olduğunu görünce oraya girmeye karar vermiştim. Başını ellerinin arasına almış, oturuyordu.
Yanına yaklaştığımı fark ettiği anda
"Beni dinlemelisin. Hiçbir şey söylememe müsaade etmedin. Ama bu sefer beni dinlemek zorundasın."
"Beni yalnız bırak, konuşacak bir şey yok."
"Hayır, konuşacağım dedim sana." Sesimi yükseltmemle şaşırmış olmalıydı ki gözlerini benden ayırmadan öylece bakakalmıştı.
"Ben senin onurunu yere düşürecek bir şey yapmadım."
"Sen beni ezip geçtin. Sakın o kadına gitme dediğim halde gittin. Bu adam ne yapar, el alem duyarsa ne olur diye düşünmeden gittin, yalvardın o kadına. Benim onurumu, gururumu, şerefimi ayaklar altına aldın. Başımı yere eğdirdin."
"Yeter artık, ben kimseye yalvardım, bizimle uğraşmayın dedim yalnızca. Amcam ve yengem benim yüzümden sıkıntı çekerken ne yapsaydım, oturup beklese miydim?"
"Hadi beni hiçe saydın gittin, bunca saat ne konuştun da bu kadar geç eve döndün sen?"
"Biz kapıdan çıktığımızda Rana'nın doğum sancısı başladı. Yanında kimse yoktu. Onu hastaneye götürdüm. Ailesine telefon edene kadar yanında bekledim. Biliyor musun? Onun kızı oldu. Kucağıma aldım.Pembe, minicik çok tatlı bir bebekti. Benim kızım da yaşasaydı ben de şimdi kucağımda onu tutuyor olacaktım."
"Kendin bile isteye acı çekmek için gitmişsin oraya."
"Ne yapsaydım, sokakta bir başına mı bıraksaydım? Ama sana göre önemli olan senin gururun, el alem ne der. Benim düşündüklerim, hislerim umurunda bile değil. Ben hala bebeğimin acısını yaşıyorum. Gelene kadar ağladım. Hiç geçmiyor biliyor musun acım? Sana söylemiyorum ama unutamıyorum onu kaybettiğim anı."
"Zeynep, bunları düşünüp de acını deşme."
"Düşünsem de düşünmesem de her şey aynı. Kaybettiklerim geri gelmiyor."
"Üzgünüm, tamam mı üzgünüm. Nasıl yanıyorum bir bilsen."
"Sana bunun için kızmıyorum. Benim düşündüğüm biz değiliz artık.
Biliyor musun? Fakir kalmak, parasız kalmak umurumda bile değil. Ben zaten bu eve fakir bir kız olarak geldim. Belki bir gecekonduda oturmak beni daha mutlu eder, bunu bilmiyorum. Ama yengem bunları hak etmiyor. Bunların hepsinin benim yüzünden olduğunu da iyi biliyorum. Tek gitme sebebim buydu. Gerçi bir işe de yaramadı. Devam edecekler yaptıklarına. ""İşte bunu bildiğim için gitmeni istemedim. Kırıldın daha fazla üzüldün."
"Bunlar seni ilgilendiriyormuş gibi davranma bana. Beni bu hayatta senden fazla inciten, kıran kimse yok. Sözlerin beni lime lime ediyor. Yakıp yıkıyorsun her defasında beni. Ben bittim artık. Bu sefer tamamen bitirdin. Vazgeçtim, yoruldum artık, senden anlayış beklemekten yoruldum. Ne olur bizim sonumuz nereye varır bilmiyorum, ama ben yoruldum. Amcam ve yengemin yanında onları üzecek bir şey yapmayacağım. Fakat yalnızken benden uzak dur. Senin beni daha fazla incitmene izin vermeyeceğim. Aşağılamalarından, beni her defasında ezip geçmenden yoruldum. Yatak odasında da bundan sonra yalnız yatarsın. Ben yokum bundan sonra senin yanında."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEPSİNDEN ACI
SpiritüelDuyduğu şeyler yutkunmasına engel oluyordu. Yeterince acı yaşamamış mıydı? Onu kaybederse ne olacaktı. Boğazı düğüm düğümdü. Gözyaşları oluk oluk akmaya başlamıştı. Gözleri karardığında düşündüğü şey bu acının hepsinden acı olduğuydu.