Başında texting var. Multideki müthüş şarkıyla okuyun lütfen!!
DEMİ
Nialler: Lovato
Nialler: Lovato
Nialler: Lovato tanrı aşkına neredesin?
Nialler: Selena ile olacağını söylemiştin
Nialler: Sel i aradım. Yanına hiç gitmediğini söyledi.
Nialler: Demi bizi korkutuyorsun.
Nialler: Demi!
Demi: Mesaj atmayı kes Horan
Nialler: Tanrım!
Nialler: İyi misin? Neredesin?
Nialler: Demi aramama cevap ver.
Demi: Hayır.
Demi: Konuşmak istemiyorum.
Nialler: Demi saçmalama. Saatlerdir ortalarda yoksun.
Nialler: Babam ve Bayan Gomez akıllarını kaçırdılar
Nialler: Polisi aramayı düşünüyorlar
Nialler: Demi endişeleniyorum
Nialler: En azından iyi olup olmadığını ve nerede olduğunu söyler misin?
Demi: İyiyim. Ama nerede olduğum seni hiç ilgilendirmez.
Nialler: Bana kızgın falan mısın sen?
Demi: Konuşmak istemiyorum dedim.
Nialler: Sen sarhoş falan mısın? Konumunu paylaşmışsın. Bak sakın daha fazla içme hemen yanına geliyorum
Demi: Eğer buraya gelirsen yüzüne bir yumruk yersin Horan. Şimdi bana mesaj atmayı kes!
Nialler: Geliyorum.
***
"Erkeklerin hepsi böyle mi?"diye sordum kısa süredir havadan sudan konuştuğumuz barmene. Omuz silkti. İkinci kadehimin de son yudumunu bitirmiştim. Ne yazık ki Niall sarhoş falan olmama engel olmaya yetecek kadar kısa bir sürede buraya gelmeyi başaracaktı.
Sanırım hayatımın en berbat günlerini geçiriyordum. Bu gün meşhur Celine dört ay sonra gelipte Niall dan özür dilemeyi akıl edebilmişti. Pişman olduğunu söylemişti ve zaten dünden hazır olan Niall da hemen onu affetmişti.
O an...tanrım mahvolmuştum. Kalbim parçalara ayrılmıştı. Bir boşluğa düşmüş gibi hissetmiştim. Param parçaydım. Selena nın mesaj attığını ve yanına gitmem gerektiğini söyleyip çıktım evden.
Artık biriyle beraberdi. Kahretsin. Oysa ben beraber olabileceğimizi düşünmüştüm bir anlığına. Demek istediğim sabah olanlar ve dün akşam ve hepsi...agh! Ona delicesine aşık olmuştum. Bunu kabullenmeye ve kendimi ona söylemek için cesaretlendirmeye başlamıştım ki Celine çıkıp herşeyi berbat etmişti.
Ah Niall...onu çok seviyordu. Ve birbirlerine sarılmaları bile beni sinir krizlerine sokmuştu. Tenler her temas ettiğinde tekrar tekrar ölmüştüm ben. Yutkundum.
"Yani hepiniz kızlara umut verip sonra yüz üstü bırakmaya ve asla sizi bizim kadar sevemeyecek kızlara gitmeye bayılıyor musunuz?"diye sordum yeniden.
"Sana nasıl davrandığına bağlı"dedi barmen. Somurttum. Şey evet biraz kötü davranmıştı ama bir sürü de güzel şey söylemişti.
"Bana ateşli olduğumu söyledi."dedim yalnızca çünkü verebilecek başka bir güzel örnek bulamamıştım. Başımın üzerinde yanan ampül ile atıldım. "Ah ve bir kere benden özür dilemişti ve çatıda baş başa zaman geçirmiştik"diye ekledim. Barmen dudaklarını büktü. Bende onun gibi olanlara anlam veremiyordum. Herşey yoluna iken birden yokuşa yuvarlanmıştık.
"Ve biliyor musun bana-"devam edecektim ki içeri giren Niall ı görmemle kalp krizi geçirmem bir oldu. Bütün ihtişamı ile bardaki bütün bakışları üzerine çekti. Tanrım o cidden mükemmeldi. Kesinlikle kusursuzdu. Aşık olduğum mavi gözleri benim gözlerimi bulduğunda heyecandan kalbim çıkacakmış gibi oldu ve bende gözlerimi kaçırdım.
"Tanrım geliyor"dedim anlımı tezgaha koyarak. "Bana kalırsa söylemelisin"diye fısıldadı barmen hızlıca. Yanımda beliren gölgeden gelmiş olduğunu anladım. Yanımda olan varlığını bilmek bile beni heyecandan öldürüyordu diyebilirim. Sık nefesler alıp veriyordum.
"Gidiyoruz Lovato"dedi Niall. Ses tonu karnımda kelebekler oluşmasına sebep oldu. Ama sesi sinirli çıkmamıştı ve bu beni şaşırtmıştı. Niall sevecen olduğu zamanlar bana Lovato diyordu. Bunu anlamıştım. Derin bir nefes aldım. "Hiçbir yere gitmiyorum"dedim sert olmaya çalışarak.
Niall ın soluğunu duydum. Başımı kaldırdım. Bana biraz daha yaklaştı. Tezgaha yaslandı.
"Pekala sorun nedir? Yine kalbini kıracak ne yaptım?"diye sordu. Barmen e baktım. Dudak büktü ve herhangi bir şey demedi. Belki de o haklıydı. Yani belki de Niall a söylemeliydim. Ama bu aramızdaki ilişkiyi daha da berbat edebilirdi. Bu yüzden,
"Konuşmak istemiyorum"diyerek geçiştirdim onu. Niall iç çekti. "Tamam yeter artık."dedi ve beni kucaklaması bir oldu. Neler olduğunu anlayamadan kendimi Niall ın sırtından aşşağı sarkarken bulmuştum.
"Horan! Horan indir beni!"diye ciyakladım. "Hayır"dedi Niall sertçe. "Artık eve gidiyoruz"
Ve bardan çıkıp arabasına vardığımızda beni arabadaki ön koltuğa oturttu. Benim yapmama fırsat bile bırakmadan kemerimi taktı ve kapıyı hızla kapattı. Yan koltuğa oturup arabayı çalıştırdı. Hala gözlerine bakmamak için büyük bir özen gösteriyordum.
"Konuşmayacak mısın?"diye sordu yumuşak ses tonu ile. Burnumu çektim. Kollarımı göğsümde dolayıp tek kelime bile etmedim. Söyleyecek çok şeyim vardı aslında. Ama hiçbirine cesaretim yoktu.
"Bir şey mi yaptım?"diye sordu yeniden. Cevap vermedim. "Tanrı aşkına sorun ne?!"dedi bu kez şiddetle. Gözlerimi yola yönelttim. Derin bir nefes alıp "Celine"diye mırıldandım. Bana baktığını hissettim.
Üzerimde bıraktığı etkiden nefret etmeye başlamıştım. Heyecan, panik, uyangaçlık, kalp krizleri ve öfke. Bir o kadar da kıskançlık.
"Sana bir şey mi dedi yoksa?"diye sordu. Tanrım salağın tekiydi. Ne olurdu ki beni sevse?! Ne kaybederdi? Beraber zaman geçirsek harika olmaz mıydı? Beraber buz pateni yapsak, çılgın partilere gitsek, Londra yı gezsek ya da en basitinden yalnızca birbirimize sarılarak uyusak!
"Dinle o iyi biridir". Kaşlarımı çattım. Ah sinirden kuduruyorum ve onun ettiği her kelime benim yalnızca daha da öfkelenmeme sebep oluyordu. Ve elimde olmadan ona bağırdım.
"Hiç bir şey demedi Hpran!"
"O halde soru ne?!"diye atıldı en az benim kadar yüksek sesle. Sonrasında dudaklarımdan dökülen kelimelerin kontrolü kesinlikle bende değildi. Hepsini ister istemez söylemiştim.
"Seni seviyorum! Sorun bu salak!"
Bence ilk yarı texting bölümümüz güzel oldu. Sizce?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HOME •» zaylena+diall -tamamlandı
Fanfic"Çok güzelsin Lovato"dedi büyüleyici sesiyle. Eşsiz gözlerine baktım. Kızardığımdan emindim. Güldüm. "Hah bu senden duyduğum ilk pozitif şeydi"dedim hafif kıkırtımla. Gülümsedi. Elini yanağıma yerleştirdiğinde teninin temas ettiği her nokta kavruldu...