Company

115 15 13
                                    

Demi

"Demi?"

Yutkundum. Bu oydu. Sesini nerede duysam tanırdım. Huzur bulmamı sağlıyordu. İçimde mutluluğu hissedebiliyordum. Gülümsemek istiyordum ama bunu yapamayacak kadar korkaktım. Hangisi daha korkutucuydu bilmiyorum. Herşeye rağmen hala bana hissettirdiklerinin üstesinden gelemiyor olmam mı, yoksa burada olması mı? Yavaş yavaş arkamı döndüm.

Mavi gözleri bu gün bana daha bir güzel gelmişti. Daha derin bir maviydi. Sarı saç tellerinin arasına artık kahvelerde iyice karışmıştı. Değişik görünüyordu. Kilo almıştı ve kas yapmıştı. Kolları daha kalındı ve kol kaslarını rahatlıkla görebiliyordum. Kısacası daha dayanılmaz olmuştu ki bu benim için durumların daha da zorlaşması demekti.

Gerçekten buradaydı. Karşımdaydı. Bunun olmaması gerekiyordu. Şok geçiriyordum. Hayır, hayır hayır. Böyle olmamalıydı. O dışarıda olmamalıydı. Burda olmamalıydı! Bunlar kafamdaki bütün denklemleri mahvediyordu. Ayrıca oradan çıkmayı nasıl başarmış-... Kendi kendime, içimden yorumlar yapmaya ve beni delirtecek cevapsız sorular sormaya devam ediyordum ki, bana sarılması ile kas katı kesildim. Çenemi kapadım. Bi kolunu belime bi kolunu da boynuma dolamıştı.

Tanrım. Altı ayın ardından, sonunda o mükemmel puding kokusunu aldım. Ve bu beni uçuyomuş gibi hissettirmişti. Ya da yumuşacık yastıkların üzerine düşüyürmuş gibi. Her şekilde kalbim resmen midemin üzerinde dans ediyordu. İster istemez başım göğsüne düştü ve burnum boynuna temas etti. Aynı zamanda kalp atışını da duyabilmiştim böylece.

Ritmi olağanüstü bir harmoniye sahipti. en çok sevdiğim müzikti. Duymayı en sevdiğim ritim. En sevdiğim ses. Şey belki de bana 'seni seviyorum'dediği andaki ses tonundan sonraki favori sesim olabilir. Neyseki ben daha fazla yıpranıp mest olmadan geri çekildi. Onu inceleme fırsatı verdi bana.

Değişmişti. Kilo almıştı, sarı saç tellerinin arasına artık daha çok kahve karışmıştı, kas yapmıştı. Ama bakışları değilmemişti. Hala lanet olsun ki çok sevgi dolu ve hipnotize ediciydi. Yavaşça elini yanağıma koydu. Ve ben...b-buna engel olamıyordum. Teninin tenime temas ettiği her nokta gıdıklanıp ürperdi. Bununla beraber bütün tüycüklerim diken diken oldu. Silkelendim ve kendime gelip geri çekildim. Kaşlarını çatıp bana baktı. Kendimde konuşacak cesareti ve enerjiyi bulamıyordum. Bana ne yaptığını bilmiyordum.

"Niall, ne zaman çıktın sen?!"diye sordum sesimi biraz yükselterek.

"Üç hafta oldu. Şey masum olduğum kanıtlandı. Ama tam olarak sayılmaz. Yani...sana on metreden fazla yaklaşmam yasak. Bu yüzden ziyaretine gelemedim. Aslında şu anda kuralları çiğniyoruz ama...senin iznin olduğu sürece sorun yok"diye açıklamada bulundu. Elimi tuttuğunda birden hızla geri aldım.

Hayır hayır. Buna bir son vermeliydim. Zorundaydım.

"B-bak ben...ben..." Hadi! Cesaretli ol! Söyleyebilirsin. "Bunu yapamayız"

"N-ne? Neden?!"diye sordu birden şiddetle. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Dişlerimi de öyle. Pekala. Herşeyi o minik, güzel Kalbini kırmadan söylememin tek bir yolu vardı.

"Bak Niall, S-Selena-..."beni deli zannetmeyeceği umarak devam edecektim ki atıldı. "Yaşıyor. Biliyorum"

"Hayır. Niall O ölme-dur. Ne? Biliyor musun?"

Niall hafifçe başını aşağı yukarı salladı. Nasıl yani?

"Çıktığım günden beri ona yardım ediyorum, Demi". Şey o halde bu işimi daha da kolaylaştırıyordu değil mi? Ve tabi Selena nın işini de. Derin bir soluk aldım.

"Niall, Selena benim oradaki ikinciayımda geldi ve ben...altı aydır oradayım."diyebildim yalnızca. Daha fazla konuşmak istemiyordum çünkü kalbinin kırılmasından korkuyordum. Yere baktı. Yüzündeki o mükemmel gülümseme kaybolmuştu.

"Anladım. Sebebi benim. Ve sen orada yaşadığın onca şeyi, çöpe atmak istemiyorsun. Sorun değil. Çünkü haklısın. Önemli olan senin sağlığın, hem...dostta kalabiliriz"

                          ***

"Tanrıya şükür! Seni iki kere aradım Demi nereler-"...Ve teyzem yanımda duran Niall ı görünce sustu. Önce onu süzdü. Daha sonra da yeniden beni buldu gözleri. Ve sesli bir şekilde soluklandı.

"İçeri gelin"

Eve girdik. Teyzem arkamızdan kapıyı kapatırken ben, Liam ın buna nasıl tepki vereceğini düşünüyordum. Yani Niall ın bana verdiği zararı en iyi bilen ve anlayan kişi oydu. Büyük ihtimalle beni bayağı bi azarlayacaktı. Haketmiyor değildim. Sadece bana biraz güvenmelerini bekliyordum. Gerçi ben bile güvenmiyordum.

"Demi nerede kal-..."dedi Zayn ve tıpkı teyzem gibi Niall'ı fark ettiğinde durdu. Az önce teyzemin bana attığı yargılayıcı bakışın aynısını attı.

"Hahaha şaka yapıyorsunuz değil mi?"diye sordu güldükten hemen sonra. Yine o yargılayıcı gülüş.

"Hey neler o-"Antreye gelen Harold teyzem ve Zayn gibi Niall'ı görünce durdu. Aynı bakış. Aynı ifade.

"Dur dur dur."dediğinde Harold, antreye Louis ve Liam da geldiler. Ve hepsi bana aynı yargılayıcı ve şok barındıran bakışı attı. "Onun sana on metreden fazla yaklaşması yasak değil mi?"diye sordu.

"'O' mu?"diye mırıldandı Niall.

"İznim olduğu sürece sorun yok"

"Aslına bakarsan hepimizin izni gerekli"dedi Liam. Kaşlarımı çattım. Tam ona saçmalığından dolayı bağaracaktım ki teyzemin ellerini çırpması ile hepimiz durup ona baktık.

"Pekala herkes sakin olsun! Evde yiyecek hiçbir şey kalmamış bu yüzden markete gideceğim. Geldiğimde bu tartışma bitmiş ve masa hazırlanmış olsa iyi olur!"deyip yüksek sesle, eşyalarını da aldıktan sonra evden çıktı teyzem. Derin bir nefes aldım. Sanırım bu evde Teyzemin sözü üzerine söz söyleyebilecek biri yoktu. Her şekilde Niall'ı, arkadaş kalmaya karar verdikten sonra benimle gelmesi için ikna etmiştim. Tek başına yaşamasını istemiyordum. Bir süre bizde kalmalıydı. İtiraf edeyim, onu özlemiştim ve bütün sebep buydu.

"Birbirinize deliler gibi aşıkken arkadaş kalamazsınız"dedi Zayn. Neyseki bu kez sesi alçak çıkmıştı. Şey buna karşı bir savunmam yoktu. Kabul etmek istemesemde o haklıydı. Niall a deliler gibi aşıktım. Ama artık duygularımı kontrol edebilecek kadar olgunlaştığımı düşünüyordum.

"Belkide aşık değilizdir."dediğinde Niall kalbime bir ok saplanmış gibi hissetmiştim. Kaşlarımı hafifçe çattım. Hayır hayır. Bana aşık olmasa yarım saat önce öyle şeyler yaşamış olmazdık değil mi?

"Hah evet. İkinizinde gözlerinden aşık olmadığınız okunuyor zaten"diye ekledi. Bu beni rahatlatmıştı.

"Neden böyle davranıyorsun Zayn?!"diye çıkıştım ona. Bir adım atarak bağırdı Zayn. Beni korkutmuştu.

"Çünkü Selena ya olanlar Niall'ın, onun saçma sahte ilişkisinin suçu!"

Kaşlarını yumuşatıp yere baktı.

"Sadece...aynı şeyin sana da olmasını istemiyorum. Şimdi izninizle. Biraz yürüyeceğim"

Kapıdan çıkarken Zayn in gözlerinde yaşlar gördüğüme yemin edebilirim.

Evet. Selena ya 'olanların' sorumlusunun Niall olduğunu bana, rehaptaki görüşmelerimizde yüzlerce defa söylemişti. Ona göre, Niall başını belaya sokmasaydı ve Zayn ile Selena bize yardım etmek zorunda kalmasalardı, hiç o markete gitmeleri gerekmiycekti. Dönüş yolunda Selena ya hiç tır çarpmayacaktı. O hiç 'ölmeyecekti'.

Bu böyle yürüyemezdi. Selena ile bir çözüm bulmalıydık. Aksi taktirde Zayn hem hep Niall'ın üzerine yürüyecek, hem de acısına acı katacaktı. Kapıyı kapatmadan önce dönüp bana baktı Zayn.

"Onu ziyaret edersem daha iyi hissedeceğimi düşünüyorum. Y-yani mezarını."

Gençler yorum ve oy sayımızda büyük bi düşüş görüyorum :(( lütfen yorum yapın

HOME •» zaylena+diall -tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin