♥ Keyifli okumalar diliyorum. ♥
••• 20. BÖLÜM ║ Özlem •••
Yarım Saat Sonra;
Barkın'ın kan aldırırken kendini aşırı sıkması sonucu kolu mosmor olunca ufak çaplı bir baygınlık geçirmesiyle beraber yarım saatlik bekleyiş beni ve bedenimi yormuştu.
Parmaklarımın uyuştuğunu hissettiğimde elimde duran karton bardaktaki fındık aromalı kahvemi uzanıp masaya bıraktım. Barkın önümde sedyede yatıyor bense uyanması için onu bekliyordum. Ne zaman uyanacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu, pek uyanacak gibi de durmuyordu.
Basık duvarlar, nefes kesici ilaç kokuları, tavanda bulunan ortamı hafif aydınlatan floresan lambalar.. Burada bulunan en ufak bir tılsım bile o kötü olarak anımsadığım günlerime geri götürüyor, içimdeki küçücük çocuğu üzüntüye boğmaya çabalıyordu. Doğruyu söylemek gerekirse görevini de layığıyla yerine getiriyordu.
Vücudumda bulunan onca dikiş izi bile bana her daim o günleri hatırlatıyor ve yalnızca tebessüm etmeme müsaade edebiliyordu. Önceden nefesim kesilene kadar gözyaşı dökerdim, böyle şeyleri sadece benim yaşadığımı düşünürdüm fakat bu düşüncem sadece hastaneden uzak olduğumda aktif oluyordu, buraya her geldiğimde kendi halime şükreder vaziyete geliyordum. Ve de alışıyor insan zamanla, gerçi neye alışmıyor ki?
''Burası neresi?''
Barkın'ın sesi kulağımın içinden geçerek titrememe sebep olurken gözleriyle karşı karşıya geldiğimde ise başımın dönmesi bir olmuştu. İçten içe ölüyormuş gibiydim, ona her baktığımda içim bir hoş oluyor, ruhum beni dinlemeden kendi elleriyle ona teslim oluyormuş gibiydi.
Tekerlekli sandalyemi biraz ilerletip sedyede uzanan Barkın'a eğilip, ''Aşırı merak ettiğim bir şey var.'' diye fısıldadım. Başını iki yana hızlıca sallayıp 'Ne?' dermiş gibi bana bakmıştı.
''İlk defa senin gibi birini görüyorum.'' dediğimde ufak bir tebessüm etmişti. Başını yasladığı yastığa saçları sanki özenle serpiştirilmiş gibiydi. Özgüvenle kolunun tekini kafasının arkasına yerleştirip zevkle sedyede iyice yayılırken bende lafıma devam ettim.
''Bir insan nasıl kolu morardığı için bayılabilir?''
Sorduğum soruya karşılık gülüşü yüzünde solmuş, kolunu başının arkasından çekip bakışlarını hastane koridorundan gelip geçen insanlara çevirmişti.
Elinin tekini cebine atıp, ''Öhöm.. Ben kolum için değil yani.. Şey için.. Bende senkop var.'' derken aynı zamanda sanki söylediği parlak bir fikirmiş gibi solan gülüşü tekrar yüzüne yayılmıştı.
''Barkın?''
''Efendim Meva?''
Yüzüne yayılan gülüşü ile gözümün içine bakarken uzun ve kıvrımlı kirpikleri iç çekmeme neden oldu.
''Senkop zaten bayılmak demek.'' dediğimde tekrar uzun bir süre yüzüme öylece bakakalıp sonra yavaşça yüzü tekrar koridordaki hastalara dönmüş, gözlerini de benden aynı yavaşlıkta alıvermişti.
Dudaklarını birbirine bastırıp, ''Tıp dilinde bildiğim tek kelime senkoptu, onu da yanlış zamanda kullandım.'' diye hayıflanarak gözlerini devirmişti. Yazık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ VAKA ღ uçmayı bilmeyen kelebek
ChickLit''Umutsuzluğun uçurumuna siyah güller serilmiş bir aşk hikayesi.'' ••• Yayımlanma tarihi: 08.06.2019 Genç Kız Edebiyatı #4 29.12.2020 Klasikler #1 24.05.2020 Spiritüel #1 02.08.2020 Aksiyon #10 09.09.2020 Rastgele #1 25.12.2020