31. Bölüm ║ ''Bıçak kalbe saplandı, hayallerin kanı aktı.''

3.6K 321 196
                                    


Keyifli okumalar diliyorum. ♣

Oy ve yorumlarınızı bırakmayı lütfen unutmayın. ♥


••• 31. Bölüm ║ ''Bıçak kalbe saplandı, hayallerin kanı aktı.'' •••


Bulut'un bizi almaya gelişinin ardından iki saat geçmişti. Hastane koridorunda koltuklara yığılmış bir biçimde izne ayrılmış olan doktorumun gelmesini ümit ediyorduk. Sekretere başka doktorun ilgilenmesini rica ettiğimde alanında uzman böyle bir doktor daha olmadığını belirtmiş ve doktorumu aramıştı. Mecburen de olsa onu beklemek zorundaydık. 

Bulut, ''Sıkıntıdan ruhum bedenimden çıkacak resmen. Hazır gelmişken beni morga atıverin size zahmet.'' diyerek yanaklarını şişirmişti. Şu an bu durumdan kimsenin memnun olmadığına emindim. Buna ben de dahil.

Barkın bakışlarını Bulut'a yönelterek, ''Gitsene sen. Ben kalırım Meva'yla.'' diyerek koridorun çıkış kapısını gösterdi. Bulut direkt kafasını iki yana sallayarak itiraz etti.

''Benim yerim, Meva'nın yanı.''

Barkın oturduğu koltukta elleriyle iki yanına gezdirmişti bir süre, sonrasında kaşlarını çatarak ayağa kalktı.

''Fırlatacak bir şey de yok. Sabah sabah asabımı bozma benim.''

 Bulut, ''Uğraşılmaz seninle. Kafeteryaya iniyorum, bir şey istiyor musun Mevacığım?'' diyerek yanımdaki koltuktan kalkarak ellerini beline yerleştirdi. Barkın onu hiç umursamayarak kalktığı koltuğa geri oturdu.

Başıma iki yana sallayıp, ''Teşekkür ederim. Şu anlık aç hissetmiyorum.'' diyerek gülümsedim. O da aynı şekilde karşılık vermişti. 

Barkın'a dönerek, ''Sen istiyor musun? Neyse, istesen de almam.'' diyerek hiç istifini bile bozmadan koridorda ilerlemeye başladı. Yürürken aynı zamanda parmaklarını saçlarına daldırıp karıştırdı. Bulut'un gidişini izlemeye devam ederken kucağıma koyulan kıvırcık bir kafayla kaşlarım yay gibi kalktı.

''Ne yapıyorsun?''

''Dinleniyorum.''

''Bu şekilde mi?''

''Evet, hem kalbimi hem de bedenimi dinlendiriyorum.''

Şaşkınlıkla yüzüne bakakaldım. O ise benim aksime halinden gayet memnuncasına gözlerini kapattı. Hiçbir şey demedim, hoş ki desem de pek umurunda olabileceğimi zannetmiyordum. Çok masum görünüyordu. Şu an laf edip anın büyüsünü bozmayı asla istemiyordum. 

Gözlerini açmadan, ''Bu şehrin çok büyük olduğunu göz önüne alırsak eğer doktorun gelmesi en az bir saati bulur. Trafiği de hesaba kattık mı, etti iki saat. Çok yorgunum. Kıskançlık ve uykusuzluk bir arada hiç çekilmiyor. İki saat boyunca asla kaldıramazsın beni buradan.'' diye mırıldandı, kafasını kaldırıp tekrar aynı pozisyonu aldı. Ona laf eden zaten olmamıştı. Belki de şu an bunu sorun ettiğimi düşünmüş ve açıklama gereksinimi hissetmiş olabilirdi. 

''Bulut yanlış anlayacak.'' diye sordum. Tedirgin hissetmiştim.

Ben ne kadar gerginsem o da aksine bir o kadar rahattı. 

''Hmm.. Uçak moduna aldım ben kendimi, sen yaparsın açıklamayı.'' diyerek gözlerini iyice yumdu. Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu? Ah, doğru ya. Arabada gelirken her şeyi bir güzel ortaya dökmüştü. Şu anda Bulut ve ben bilmek istemesek bile her şeyin farkındaydık. Barkın'ın en ufak bir jesti veya iltifatı bile kimsenin gözüne batmayacaktı. Bu durumda rahat davranması da gayet olasıydı.

UMUTSUZ VAKA  ღ uçmayı bilmeyen kelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin