♥ Keyifli okumalar diliyorum, ♥
••• 17. Bölüm ║ EŞİT ŞARTLAR •••
''Ne yani? Beni neden sevdiğini bilmiyor musun?''
''Hayır, sadece seni sen olduğun için seviyorum.''
Nefesimin kesildiğini iliklerime kadar hissetsem de duymamış gibi yapıp ellerimi tekerleklere yerleştirdim. Söylediği cümle kalbimi yerinden edecek kadar heyecanlandırmıştı beni. İçimden deli gibi gülmek, kocaman sarılmak geliyordu ama bunları faaliyete dökmek için çok erkendi.
Sandalyeyi ilerletmeye başladığımda ne yaptığımı anlamış olacak ki ellerimi tutup kucağıma koydu.
''Adamlığın ikinci kuralı; Sevdiğin kişiyi yormamaktır.''
Gözlerimi tekrardan parıl parıl parlayan gözlerine çevirip, ''Kaç kuralı var bu adamlığın? Adam olmak bu kadar zor mu?'' diye sordum. Sandalyenin kollarına ellerini yerleştirirken aynı oranda ilerlemeye başlamıştık.
Gözlerimi gözlerinden alarak önüme döndüm, kendi bahçemizden çıkıp anayol kaldırımına çıkmıştık. Bizim evin bahçesinden, onların bahçesine geçebilirdik. Yolu neden uzattığına anlam verememiştim, hoş ki yaptığı en ufak bir şeye bile anlam vermekte güçlük çekiyordum.
''Adam olmak zordur elbette, her yiğidin harcı değildir.'' diyerek yutkundu, sonrasında ekledi. ''Kaç kuralı olduğunu boşver, adamlık insanlıktır demiştim sana. İnsan olmayı kavrayan adamlık merdivenlerini uçarak bile çıkabilir.''
Başımla onaylıyordum ki tekrar konuştu.
''Ama günümüzde insanlar, insan olmaktan bi' haber.''
Haklıydı, bu konu hakkında denecek tonlarca kelime, kurulacak tonlarca cümle vardı lakin kurduğu son cümle hepsinin özeti niyetindeydi.
Tekrar başımla onaylamıştım. Gülümseyip, ''İşte geldik!'' diye haykırarak sandalyemi durdurdu. Salıncağa gelmiştik tabii, daha doğrusu onun deyimiyle salıncağımıza. Yanıma geçip kucağına aldı, kucağına alırken bir o kadar heyecan yapmıştım. Öncesinde benden hoşlandığını bilmediğim için bu kadar takmıyordum ama şimdi.. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu!
''Neden nefesini tutuyorsun?'' diye mırıldandı, ağzının içine konuşuyordu resmen. Hızla nefesimi havayla buluşturdum, ''Yok, tutmadım.'' diyerek inkar etmiştim. Halen kucağındaydım, kafasını eğip kafama yaklaştırdı. Heyecandan ölüp gideceğim şu genç yaşımda!
''Tutuyorsun yine,''
''Yok, öyle bir şey.'' diye itiraz ettim tekrardan. Başını iki yana sallayıp onaylamadığını belli eder sesler çıkardı, sonrasında salıncağa adımlayıp oturağa bıraktı nazikçe. Kendini çimlere atarken, ''Dediğin gibi olsun.'' diye mırıldanıp yeşilliklerin arasına uzandı. Üzerinde iş kıyafeti varken ne bu rahatlık? Basketbol şortu gibi bundan da tonlarca mı vardı?
Öyle olsa bile şaşırmazdım, Barkın'ın annesini tanıdıktan sonra Barkın'ın yaptığı hiçbir hareket veya huy tuhaf gelmiyordu.
Doğrulup bağdaş kurmuştu, ellerini bacak dirseklerine yerleştirip, ''Burası artık ciddi şeyler konuşacağımız bir kuruluş yeri.'' dediğinde tebessüm ettim. Ciddi şeyler konuşmak için buluşacağımız bir kuruluş yeri? Vay be.
''Hmm..'' diyerek düşünüyor gibi yaptım. ''Bugünkü konuşmamız gereken ciddi mesele ne öyleyse?''
Elini yanağına koyup kaşırken, ''Bugün staj yaparken çok düşünme vaktim oldu.'' dediğinde gülümsedim.
''İşsizsin yani,'' dediğimde somurttu.
''Sensin işsiz. Koca koca dosyalara baktım ben.''
Göz devirmeyi ihmal etmemişti, sanki çok saçma bir şey demiştim. Düşünmeye çok vaktim oldu diyen kendisiydi.
''Tamam ya, çok işlisin sen. Söylesene ne düşündün?'' deyip gözlerimi kırpıştırmaya başladım. Birkaç saniye öylece bana baktıktan sonra, ''Yapma şöyle, aşk krizi geçireceğim.'' dediğinde öylece kaldım. Bu kadar açık sözlü olması gerekmiyordu cidden.
İşaret parmağıyla yuvarlak çerçeveli gözlüğünü burnuna doğru iterken, ''Neyse, arada nefes almayı unutma.'' deyip gözlerini kıstı. ''Neyi düşündüğüme gelirsek, bu sıralar dengede kalman için hiç uğraşmıyoruz. Sana olan aşkımdan dolayı bacaklarını unutmuş olabilirim birazcık.'' diye ekledi.
Benim yaşadığımı yaşamadığından dolayı ayakta durmak onun için çok güç bir şeymiş gibi görünmüyordu fakat benim için fazlasıyla yorucu ve kıdemli bir işti.
''Benim durumumda değilsin, ne kadar zor olduğunu bilmiyorsun.''
Biçimli kaşlarını kaldırıp, ''Senin durumunda değilim demek, '' diyerek bir hışımda ayağa kalktı. Bana doğru adımlayıp önümde diz çökmüştü. Sıralı dişleri bana göz kırpıyordu. Tek gözünü kırpıp, ''Şartları eşit hale getiririz o halde.'' dediğinde şaşkınlıkla ağzım açıldı.
''Nasıl yani?''
''Ayağımı kıracağım.'' dediğinde ellerimden biriyle ağzımı kapattım. Ne saçmalıyordu bu?
Kaşlarımı çatıp, ''Ne saçmalıyorsun? Kafayı mı yedin sen?'' diye sordum. Yanağını kaşıdığı eliyle bu seferde dalgalı saçlarını karıştırdı.
''Evet, aşktan kafayı yedim. Yarın tekerlekli sandalyeyle yanına geleceğim. Tabii biraz zor geleceğim ama alışırım diye düşünüyorum, ne dersin?''
''Delisin.''
''Hiçte bile, sadece şartları eşitliyorum.'' deyip tekrardan göz kırptı.
''Kendine zarar vermiş olacaksın ama?''
''İnanır mısın bilmem ama senin için değer.''
•••
BÖLÜM SONU ♥
Bölüm hakkında duygu vee düşüncelerinizi buraya alalım.
Barkın bunu cidden yapar diyenler?
Yapamaz o kadar da değil diyenler?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTSUZ VAKA ღ uçmayı bilmeyen kelebek
Romanzi rosa / ChickLit''Umutsuzluğun uçurumuna siyah güller serilmiş bir aşk hikayesi.'' ••• Yayımlanma tarihi: 08.06.2019 Genç Kız Edebiyatı #4 29.12.2020 Klasikler #1 24.05.2020 Spiritüel #1 02.08.2020 Aksiyon #10 09.09.2020 Rastgele #1 25.12.2020