♡Drunk♡

1K 99 141
                                    

Saat kaçtı?
Gece yarısı mı?
Muhtemelen gece yarısını çoktan geçmişti.
Bir ya da iki?
Bilemiyordum. Tek bildiğim çok yorgun olduğumdu ve suratımdaki makyajı bir an önce çıkarmam gerektiğiydi.

Aynaya baktım. Tekrar,tekrar ve tekrar.
Aynalar ile aram olmadığını biliyordum ama bakmaktan da kendimi alıkoyamıyordum.
Bana yaşadıklarımı göstermesinden nefret etsem de dakikalarca izliyordum.

Elimdeki pamuğu yeniden suratıma sürttüğümde kendi kendime gülümsedim. Aklıma Niall ile geçirdiğim zaman gelmişti ve mutlu olmuştum. Sadece bir saat kadar birlikte zaman geçirmemize rağmen hayatımın en güzel anılarından birini elde etmiştim. Onun beni koruyuşu,bana değer verişi ve hissettirdiği duygular...
Onu çok fazla seviyordum.

Peki o şuan neredeydi?
Kalbimin atış hızını tek bir bakışı ile arttırmayı başaran o kişi,neredeydi?

Cevap basitti. Sevgilisini dünyanın en mutlu insanı yapmak ile uğraşıyordu. Belki de şuan sevişiyorlardı. Ya da Niall ona sarılıyor,onu öpüyor ve saçlarını okşuyordu. Ona dünyanın en güzel kadını olduğunu söylüyordu.

Bunlar güzel şeylerdi ama ben neredeydim?

Bu aptal aynanın karşısında kendimi izleyerek ağlıyordum. Herkes mutlu bir şekilde evine dönerken ben oyun biter bitmez aşık olduğum kişinin aramıza duvar örmesiyle karşılaşmıştım ve dünyanın bana cehennemi tattırışına izin vermiştim.

Teşekkür ederim tüm evren! Benimle çok güzel oynuyorsun!

Sinirle önümdeki masanın üzerindekileri tek bir hareketim ile sağ tarafıma fırlatırken kendimi serbest bırakmayı tercih ettim. Ağlamaktan utanmadım, hatta hıçkırmama bile izin verdim. Gerçek duygularımı daha fazla saklamaya ne gerek vardı? Tüm hayatım boyunca pozitif düşünmek beni yormamış mıydı zaten?

"Stell-"

Aniden açılan kapı ve benim görüntüm Niall'ın cümlesinin yarıda kalmasına sebep olu-

Niall mı?
Onun burada ne işi vardı?

"Aman Tanrım, ne oldu? İyi misin?" dedi koşarak yanıma geldiğinde. Harika,evin boş olduğunu düşünerek duygularımın beynime hükmetmesine izin vermiştim ama ev boş değildi.

"Beni değerliymişim gibi hissettirmekten vazgeç James. Beni sevmediğini biliyorum." dedim umursamazca.

Bir dakika,ne? Az önce ne demiştim ben? Sanırım duygularım hâlâ beynime hükmediyordu ve ben onları durduramıyordum!

Sözlerim Niall'ın bakışlarının durgunlaşmasına yol açtığında kafamı kollarımın arasına gömdüm. Çok utanıyordum,hatta şuan masanın içine girmek istiyordum.

"Şey,seni sevmediğim konusunda yanılıyorsun. Sevilmeyecek bir yanının olduğunu düşünmüyorum." dedi Niall şirin bir ses tonu ile. Kafamı kaldırmadan öylece durmaya devam ettim çünkü şuan aptal gibi sırıttığım için deli olduğumu düşünmesini istemiyordum.

"Ayrıca senin eşcinsel olmadığını biliyorum." diye konuşmasını sürdürd- Bekle,bekle. Onun ağzından çıkan sözcükleri doğru mu duymuştum?

Nefes almayı unuttum,yardım et yüce İsa!

Az önce suratıma yerleşmiş olan sırıtış, 'e biz artık kalkalım' diyerek yavaş yavaş yok olurken kafamı nihayet kaldırabildim. Her ne kadar korkudan bayılacak gibi olsam da Niall sinirli görünmüyordu. Aksine fazlasıyla anlayışlıydı.

Fazla bir anlayış.

"Niall,ben ne diyeceğimi bilm-" diyerek savunmaya geçecektim ki daha ne olduğunu bile anlamadan aniden dudaklarımı örten dudakları neredeyse çığlık atmamı sağlayacaktı. Neler oluyordu be?

MoonlightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin