♡Back To Her♡

712 74 133
                                    

Kalabalığın sesinin geldiği yöne doğru ilerlerken tek düşündüğüm böyle bir hatayı nasıl yaptığımdı. Çenemi iki saniye kapalı tutsaydım eğer,Niall tekrar ona dönecekti ve yıl sonunda o çok istediği ödülü kazanacaktı ama ben salak gibi,gereksiz bir kıskançlığa bürünüp her şeyin içine ettim. Neden her seferinde dramadan dramaya koşuyordum? Neden bu lanet döngü bir son bulmuyordu?

"Stella!" diye seslendi Niall,tekrar. Ayağının altında ezilen kuru yaprakların sesi eşliğinde koşar adımlar ile yürürken,peşimi bırakması adına hızımı arttırdıkça arttırıyordum fakat planımın işe yaradığını söylemezdim çünkü inatla beni takip etmeye devam ediyordu.

"Yaklaşık üç dakikadır yürüyoruz ve ya-"

"Bırak peşimi! Ben..ben sana yalan söyledim tamam mı?! Debby bir halt yapmadı!"

Derin derin nefes alırken öfkemi kontrol altında tutmaya çalıştım. Adımlarımın hızı hâlâ aynıydı ve Niall bağırmalarıma rağmen beni dinlememeye devam ediyordu. Sanki hiçbir şey dememişim gibi,sanki itirazlarım onun için bir anlam ifade etmiyormuş gibi...

"Siktiğimin ergen triplerinden vazgeç ve benimle yüzleş Deseare!"

Bileğime dolanan parmaklar beni aniden geriye çektiğinde,istemsizce kendimi gittiğim yönün tersine bakarken buldum. Bir çift öfkeli mavi iris ile çatılmış kaşlar yüzümü incelediği sırada, bileğimdeki parmaklar yerini boşluğa bırakmıştı. Hızla inip kalkan göğsüm de aynı zamanda yavaş yavaş düzene giriyordu. Onun yüzünü bu kadar yakından görmek ilginç bir şekilde beni sakinleştirmişti. Ya da girdiğim duygu karmaşıklığı beni sakinleşmeye sürüklüyordu,bilmiyorum.

"Konuşmak istemiyorum çünkü Debby'ye geri dönmen gerekiyor." dedim arkaya doğru adımlayı sürdürürken. Diğer yandan söylediklerim kalbimi acıtmıştı ama bunu yapmazsam tüm anlaşma çöpe gidecekti,biliyordum.

"Ben sadece gerçeği bilmek istiyorum Stella. Ciddiyim çok yoruldum."

Adımlarıma sekronize olmuş şekilde ilerlemeye devam ettiğinde beni rahat bırakmayacağından emindim artık. Her ne kadar kaçarsam kaçayım bir şekilde yakayı ele verecektim ve gerçekler tokat gibi suratımıza çarparken az hasar almanın yollarını arayacaktık. Gerçi şöyle durup bir düşününce,az hasar almanın imkansızlığını görebiliyordum. Her zaman incinmek zorundaydık.

"Stella,lütfen daha fazla gitme." dediğinde yanıma ulaşmıştı. Ses tonundaki ısrarcılık ile incinmişlik duygusunun verdiği negatif his etrafımı sararken dolmuş gözlerimi saklamaya çalıştım. Kollarını omzuma doladığında ise geriye gitmeye devam ediyorduk,kendimi durduramıyordum. Bir an önce kamp alanına geri dönüp onu Debby'ye teslim etme düşüncesi yüzündendi bu acelem belki de. Hazır her şeyi düzeltmeye yaklaşmışken bunu kendisine yapmasına izin veremezdim.

"Yanlış yöne gidiyorsun." dedi, düşüncelerimle boğuştuğumdan dolayı oluşan sessizliğimi es geçip. Söyledikleri üzerine "Ne?" diyerek tepki versem bile ayağımı boşlukta bulmam sadece bir sayemi aldı ve bu bir saniye,olanları anlamam için yeterli bir süre değildi. Hissettiğim ani panikle çığlık attığım zaman ikimiz de yere düşüp yumuşak çimenler üzerinde yuvarlanmaya başlamıştık. Eğim yüksek olmasa dahi korku hissinin tüm bedenimi sarması sonucu sıkıca gözlerimi kapattım. Kendimi tam tamına dört kere Niall'ın göğsünde bulmamın ardındansa düz zemine ulaşmamız bir ağacın sayesinde olmuştu ve sırtımın açık kalan kısımları serin çimenliğe değerken onun yüzünün dibimde bulunuyor olması hiç iyi hissettirmiyordu.

İkimizin amaçsız bakışmalarından oluşan iki dakikanın ardından "Sanırım düşmeye alışmak zorundayım." diye mırıldandığımda ironik bir şekilde kıkırdıyordum. Kötü olaylar yaşamaktan o kadar bıkmıştım ki,verebildiğim tek tepki gülmekti artık. Diğer yandan,Niall'ın hâlâ üzerimde duruyor olması kalp ritmimin düzene girmesini engelliyordu. Gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki yaşadığı duygu karmaşasını iliklerime kadar hissediyordum sanki.

MoonlightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin