♡Harry's Plan♡

664 68 183
                                    

Zaman her şeyin ilacıdır derler hep. Cidden öyle midir? Eğer öyleyse günde kaç kere almalıyız? Aç karına mı tok karına mı? Ya da yapıştırıcı olabilir mi mesela, kalbin çok kötü kırıldığında? Eğer bunların cevabı olumsuz ise, zaman hiçbir bokun ilacı değildir. Kalbin kırılmıştır bir kere, istersen çimento dökmeyi dene yine de eskisi gibi hissedemezsin.

İşte Niall'a bakınca aynen böyle bir karmaşanın içinde buluyordum kendimi. Taptığım mavi gözleri benim gözlerime takıldığı her saniye yeni bir tedavi arayışına giriyordum ama hep hayal kırıklığı ile sonlanıyordu. Gönlüm onu affetmeye hazırdı, aklım ise ondan nefret etmem gerektiğini söylüyordu. Nitekim ettim, anneme verdiğim sözlerin karşılığı niteliğinde ondan nefret ediyormuşcasına tavır takındım tekrar sevmek istediğim adama. Bu beni ne iyi hissettirdi, ne de kötü. Olay da buydu işte. Ondan nefret edemediğim gibi onu sevemiyordum da.

"İyi şovdu değil mi? Bir köşede Debby, diğer köşede eski sevgilisi. Ama Niall'ı taktir etmek lazım, doğru yolu buluyor gibi."

Harry'ye karşı belli belirsiz kafamı salladığımda bakışlarım önümdeki saksının içindeki sarı güldeydi. Taç yapraklarındaki rengin uçtan dibe doğru koyulaşması büyüleyici gözüküyordu ve diğer güller içerisinde en çok sevdiğim buydu. Bir de turuncu olanı sevmiştim tabii ama sarı renginin bana terkettiğim ayıcığımı hatırlatması yüzünden favorim o olmuştu.

"Biliyor musun, sen gelmeden önce bahçeye bir kez bile girmezdim ve şimdi en çok vakit geçirdiğim yer burası oldu. Burayı güzelleştirdin, Stella."

Gülün yapraklarından birini okşayıp ona veda etmemin ardından gülümseyerek Harry'nin oturduğu masaya doğru ilerlemeye başladım. Beni bahçenin bakımına dahil ettiği için çok mutluydum. Doğayla iç içe olmayı, bitkilerle vakit geçirmeyi çok seviyordum ne de olsa.

"Birlikte güzelleştirdik Harry. Senin paran ve benim dekor seçimim sayesinde burası güzel bir yer oldu." dedim gülerek. O da güldü. Önündeki bardağı benim önüme doğru iterken ise sandalyedeki yerimi almıştım ve o konuşmadan önce birkaç şey daha eklemek istedim.

"Ayrıca ışıklandırmayı yaptığını da unutmamak lazım."

Beni onaylarken gülmeye devam ediyordu. Kafasını kaldırıp evin kapısından bahçe duvarınına  kadar asmış olduğumuz minik lambalara baktığında ben de etrafı incelemeye karar verdim. Bana göre gayet geniş olan bahçenin sol köşesindeki yeni yerleştirdiğimiz güllere baktım önce. Harry bugün almıştı onları. Pembe, kırmızı, beyaz, turuncu, sarı ve birkaç pembe tonu daha vardı. Hepsi o kadar güzel duruyordu ki gözlerimi alamıyordum onlardan. Daha sonra bahçenin diğer köşesine baktım. Oradaki güller saksıda değildi, hepsi upuzundu ve bir kısmı ağaç şeklinde yetişmiş, bir sürü minik gül şeklinde etrafa yayılmıştı. Sarmaşıkların önüne ise bahçe salıncağı koymuştuk. Oturduğumuz masa da bahçeyi tamamen görebileceğimiz bir konumda, arkalarda bir yerdeydi. Masanın üstüne yerleştirdiğimiz tente ile ani yağmur baskınları sonucu mahsur kalmayı önlemiştik. Birkaç şirin detay daha eklememizin ardından bahçe cidden çok güzel bir yer hâline gelmişti.

"Niall seni kaybettiği için çok üzülüyor olmalı. Sen onunla birlikteyken her yere neşe saçıyordu ve sebebini şimdi anlayabiliyorum. Ufacık şeylerden bile mutlu olmaya çalışan bir insansın, etrafında bulunan her kim varsa onu da bu mutluluğun içine çekiyorsun."

Harry'nin söylediği şeyler üzerine bakışlarım ona döndüğünde ciddi bir konuya giriş yaptığımızı görebiliyordum. Çenesinin altına yerleştirdiği eli, cevap beklercesine gözlerime diktiği gözleri, diziyle tuttuğu ritim... Kesinlikle sorguya çekiliyordum.

"Söylediklerin çok tatlı Harry, ama onu affedemem. Eğer seninle ko-"

"Hayır,hayır, benimle konuşmadı. Ben sadece... Bak, biliyorum çok berbat bir şey yapmış ama bu çok eskidendi. En azından affetmeye çalışsan?"

MoonlightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin