Gözlerini kapatıp açarsın yok. Ellerini ararsın da bulamazsın yanında. En çok da güvenmek istersin ona. Sözlerine güvenmek, sadakatine güvenmek, gözlerine güvenmek. Sana bakan, sadece seni gören gözlerine güvenmek. Kokusunu özlersin. Hep onun kokusuna yakın kokulara denk gelirsin ama o değildir işte. Onun gibisini çok bulursun ama onu bulamazsın. Gibisini de aramıyorsun zaten ama bilmezler...
Hep aynı konuşmalar, hep aynı arkadaşlıklar. Hep aynı sohbetler...
Dönüp durur etrafında. Seni o anlığına başka bir yere götürür ama geri bıraktığı yer eski durumundan daha kötü olur. Döngü gibidir. Suyun buhara, buharın yağmura, yağmurun kara dönüşmesi gibi. Hiç durmadan onu ararsın. Hiç durmadan onu beklersin. Hissettiklerin ve içinden geçen şeyler sana ondan başkasının olmayacağını söyler. Bunu ilk karşılaşmada bilirsin ve üzerine tek kelime yazamazsın bir daha. O sana ait olmalıdır ve öyle de kalmalıdır. Başka bir şey düşünemezsin. O olmak istersin. Onun ruhunu özlersin. Sesinin tonundaki merhameti, kokusunun boynunda biriken yerini, gülüşünün sadece sana özel olmasını özlersin...
Özlemek uzayıp giden bir işkenceye döndüğünde ise sadece acıdan zevk almaya başlarsın. Çünkü onun acısıdır. Sadece o...
*
Nurgül annemin uyuduğundan emin olur olmaz kendimi sokağa attım. Arabayı çalıştırmak için anahtarı çevirdiğimde soğuktan benzinin donduğunu fark ettim. Direksiyon bile buz tutmuştu. Vaktim yoktu ve bu gidişi durdurmam gerekiyordu.
Arabadan inip montun şapkasını başıma geçirdim ve siyah spor ayakkabılarımı kontrol ettikten sonra koşmaya başladım. Bütün nefesimi, bütün enerjimi ve gücümü şu an isteseler benden bırakır giderdim. Sanki günlerce koştum gibi geldi bana o dakikalar. Sanki ciğerimin yerinde kocaman bir dağ yanıyordu. Nefesim kabarmıştı ama değerdi. Huzursuzluğum geçmemişti. Nil'e kötü bir şey olacaktı ve ben bunu en derinimde hissediyordum.
Koştum...
Olga'nın evine hala yaklaşamamıştım.
Olga'ya güvenmiştim ama o bana verdiği sözü tutamamıştı.
Koştum...
Nil'in yeşil gözlerinde boğulur gibi koştum.
Onu orada bulmak umuduyla koştum.
Korumak, onu alıp kollarımda sarmak için koştum.
Koştum...
Nil...
Uzaktan gördüm önce onu. Siyah küt saçlarını zarif parmaklarıyla kulağının arkasına soktu. Bu soğukta dükkanın önünde öylece oturuyordu. Terkedilmiş bir kedi gibiydi. İçim ferahladı. Hayattaydı. Nefes alıyordu. Bu iyiydi işte.
Ama ben daha on adım atıp yanına gelmeden siyah maskeli bir adam Nil'in kolundan tutup çekiştirmeye çalıştı. Çok sonradan arkasında duran kamyoneti fark ettim. Yine o etiket işte. KOZA GRUP. Bunların derdi de neydi yine? Tam yavaşlayım derken ellerime konan küçük kuşu tekrar uçuracaktım.
Derin bir nefes daha alıp Nil ne olduğunu anlayamadan adamın boynunu bir çırpıda kırdım. Arabada bekleyen diğer adam gazı hızla kökleyip oradan uzaklaştı. Nil donup kaldı ve titrediğini sallanan ufak omuzlarından görebiliyordum. Adam ölünce elinde tuttuğu koca bıçak yere düştü. Hemen yanına eğilip kafasına geçirdiği siyah maskeyi çıkardım. Tanıdık değildi ve olmamasına da sevinmiştim.
Nil kekeleyerek
"Neden yaptın?" dedi.
Yerde yatan adamın başına maskesini tekrar geçirip bıçağını da cebine yerleştirdim. Nil hala kaldırımda oturuyordu. Bacaklarının çözüldüğüne emindim.
"Buradan gitmeliyiz. Sana benden ayrılma demiştim" dedim kızarak.
Çoktan ölmüş olan adamı omzuma atıp etrafta herhangi bir kanıt bırakıp bırakmadığımı inceledim.
"Hadi kalk gidiyoruz"
Nil sendeleyerek ayağı kalktı ve gözlerini ovuşturdu. Sanki gördüğü şeylerin bir rüya olmasını istiyor, sanki tekrar uyandığında kendini yatağında bulacağını sanıyordu. Kekeleyerek
"Nereye gidiyoruz? Adam ne olacak?" dedi.
"Biraz daha geç kalsaydım seni öldürüp herhangi bir yere atacaklardı farkında mısın? Ama ben merhametli bir insanım onu ormana gömeceğim" dedim.
Nil'in küçük gözleri büyüdü ve benim karanlığıma gittikçe daha da fazla bulandığının farkındaydı. Karanlık kötüdür ama bilinir ki bazı hayvanlar kendilerini karanlıkta güvende tutarlar. Bazen karanlık en iyi savunma ve korunma alanıdır. Nil'e döndüm ve
"Korkma benimle olduktan sonra asla düşmezsin" dedim.
Kafası çok karıştı ve ne dediğimi daha sonra anlayacağından emindim. Omzumda tanımadığım bir katil yanımda sıska bir kız ormanın derinlerine doğru yürüdük...
*
Evin anahtarını sessizce çevirdikten sonra yavaşça kapıyı ittirip başımı içeriye uzattım ve tanıdık bir ses duymayı umdum. Keskin kulaklarımı genç bir kurt misali dikip Nurgül annemin düzenli nefes alışverişlerini nihayet yakaladım. Sabah olmak üzereydi ama saat henüz çok erkendi. Nil'in kırılgan bileklerinden yakalayıp hızla onu odama götürdüm.
Nil biraz daha rahatlamış gözüküyordu çünkü o ormanın başında beklerken ne olduğunu anlayamadan hemen adamı gömüp yanına gelmiştim. Sonrada hırsız gibi evime girmek zorunda kaldım, o ayrı...
Nil hiçbir yere oturmadan "Üstüm başım ceset gibi kokuyor. Odanı kirleteceğim" dedi.
İkimizde odanın ortasında dikilip kalmıştık.
"Nil sen benim sözlerimi neden ciddiye almıyorsun?"
Birden sorduğum soru karşısında istemsizce ellerini kollarına götürdü. Ne zaman kendini güvensiz hissetse böyle yapıyordu.
"Yaman ben sana yük oluyorum"
"Yük ne demek Nil? Senin canının hiç mi kıymeti yok. Ben sana benden gidersen öleceksin, diyorum. Bu kadar mı kıymet vermiyorsun kendine. Gencecik insansın" derken dişlerimi sıkıyordum.
Nil'in buğulanan gözleri yağmaya hazır yağmur bulutları gibi dolup sonra da taştı. Hiçbir şey söylemeden ağlaması ve yüzünde tek bir mimiğin oynamaması içime dokundu. Odama sabah aydınlığının mavisi dolarken Nil karşımda kıpırdamadan sessizce ağlıyordu. Kaşmir gibi ipek saçlarını dayanamayıp elimle okşadım ve Nil'i kendime çekip göğsüme bastırdım. Yıllardır bir insanın ona sarılmasını bekler gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti.
Gün ışığı henüz odama dolmamıştı ve biz sessizce sarılıyorduk. İçimde tuhaf bir şarkı başladı ama kimse duymuyordu. Nil'in amber kokusu ciğerlerime kadar doldu. Ben kimseye bu kadar yakınlaşmamıştım. Sanki bana muhtaç gibi sarılıyordu, sanki yaşam enerjimi söküyordu içimden.
Nil'i omuzlarından tutup ittirdim.
"Bir daha asla sözümden çıkma!"
Oylar , kalpler, yorumlar havada uçsun mu?
Öptüm güzel kalbinizden ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Sonra (TAMAMLANDI)
Genç KurguKatledilen Ekin ve Can'ın biricik oğlu Yaman. Kendini bildi bileli yalnız. Ağzında hep bir acı tat. Aklında intikam alevleri. Henüz gücünün farkında değil. Hala kalbi buzdan...