HAZİN

562 56 8
                                    


Sabah herkes uyurken evden dışarı çıktım. Bulutlar gökten düşmek istercesine birbirlerine çarpıp hiddetlenerek toplaştılar. Yağmur damlaları yere düşmek için sabırsızlanıyordu. Arabanın kapısını açıp içeri girdim. Telefonumu çıkartıp Meriç'i aradım. Şile'de ayarladığım evi bulmam için Meriç yardım etmişti bana ve eğer olmazsa elinde başka bir ev daha olduğunu söylemişti. Telefon az sonra açıldığında Meriç'in uykulu sesi karşıladı beni.

"Yaman? Nerelerdesin oğlum?" 

"Meriç ormanlık alanda bulduğun şu ev hala duruyor mu?" 

Telefonun ucundaki hışırtılar Meriç'in yavaşça yataktan kalkıp odadan çıktığını anlatıyordu bana. 

"Yaman saat sabahın beşi ve onca gün yokluğundan sonra diğer evi mi soruyorsun? Yoksa rüyada mıyım?"

Meriç şaşkınlığını gizleyemez olmuştu. Ben de durumun kötülüğünün farkındaydım ama her şeyi toplamam için önce kontrolü ele almalıydım. 

"Meriç rüyada değilsin bize ayarladığın evde birkaç problem çıktı şimdi diğer evin adresine ihtiyacım var. Mesaj olarak atar mısın?"

Zor bir şey istemiyordum ama arkadaşım yeni uyandığı için biraz afallamıştı. 

"Merak etme bu akşam size uğrayıp her şeyi anlatacağım. Yalnızca bana şu evin adresini at ve uykuna geri dön" diye ekledim. Meriç telefonu kapattıktan sonra mesaj atacağını söyledi. Birkaç dakika sonra yeni evin adresi telefonumdaydı.






*





İstanbul'un biraz dışındaki ormanlık alana doğru arabamı sürmeye başladım. Dolambaçlı yollar, kayalıklar ve denize kıyısı olan birçok yol geçtikten sonra Meriç'in bana ayarladığı ikinci eve ulaştım. Burası otel alanı olarak kullanılacak bir bölge iken devletin izin vermemesi sonucu unutulan bir araziye dönüşmüş. Ardından yeni mühendis olan bir adam gelip bölgeye gönlünce bu evi yaptırmış. Fakat çok geçmeden adam ölünce de ev oğlunun elinde kalmış. Merkeze çok uzakta olmasından dolayı ve etrafında hiçbir yaşam alanı bulunmadığından bir an önce satılmak isteniyormuş. 

Üst katında devasa pencereleri olan bu eve bakarken içimden bu ev kesinlikle benim olmalı, dedim. İçeri girmek ve evi gezmek için sabırsızlanıyordum. Kim bilir beni nasıl bir dizayn bekliyordu. Şimdiden evin tüm odalarının manzarasının harika olduğunu görebiliyordum. Bu ev benim kalem olacaktı. Buraya kendi krallığımı inşa edecektim!

Tam içeriye girmek için adım attığımda kapıyı genç bir çocuk açtı. Siyah saçlı, siyah gözlü, buğday tenli bu genç zayıf bir görünüşe sahipti. Üzerine beyaz bir gömlek ve kahverengi yelek giymişti, altında da şalvara benzeyen geniş bir pantolonu vardı. Çocuk beni uzunca süzdükten sonra "Kime bakmıştın abi?" diye kendinden beklenmeyecek kalın sesiyle sordu. 

"Eve bakmaya gelmiştim ben, sen kimsin?" diye yanıtladım. Verdiğim yanıtı çok soğuk buldum fakat iş işten geçmişti. 

"Benim adım Kani. Bu evde doğdum ben. Burayı yaptıran ağanın adamıydı babam. Ağa ölünce annemde babamda köye yerleşti. Bana da ev satılmadan dönme dediler. Arkadaki ahırda hayvanlara bakarım. Evi havalandırırım. Çiçekleri sularım" dedi. 

Karanlıktan Sonra (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin