Gözlerimi aydınlık bir sabaha açmayalı yüz yıl olmuştu sanki. Yüz yıldır uyuyamayan ben, bir kadının kollarında uyanıyordum şimdi. Nil beni göğsüne yatırmıştı ve elleriyle de sarmıştı her yerimi. Nasıl bu hale gelmiştik, ben ne ara uyumuştum hatırlamıyordum. Telaşla dirseğimin üzerinde doğrulup Nil'in ateşine baktım. Geçmişti. Evet o iyiydi şimdi. Beyaz pamuk elleri hala üzerimdeydi.
Elim alnına dokunduktan sonra uzun kirpiklerini kaldırdı ve yeşil gözleriyle beni süzdü. Abartısız güzeldi, doğaldı ve hiçbir şey yapmasına gerek yoktu. Heycansız ve korkusuz bakıyordu şimdi bana. Ürkek değildi ve memnundu halinden. Hala elleri kollarımda duruyordu.
Gülümseyerek kalın dudaklarını ıslattı ve "Bütün gece sana zorluk çıkardım değil mi?" diye sessizce sordu. Onu nasıl hayatta tutmaya çalıştığımı düşündüm. Önce boğulmaktan sonra sokaklardan en sonda da hastalıktan kurtarmıştım.
"Hayır" dedim düşüncelerimi toplayıp "Üzülürdüm seni iyileştiremeseydim"
Elini omzuma götürüp boynuma kadar okşadı. Bunu neden yapıyordu bilmiyordum ama kendine beni bağlamıştı artık ve çözülmeye niyetim yoktu.
"Teşekkür ederim benim için yaptığın her şey için teşekkür ederim" derken gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.
Ondan aldığım rahatlıkla siyah kaşmir saçlarını kulağının arkasına ittirdim "Artık kahvaltı yapalım mı? Ben çok acıktım" dedim.
Nil sanki beni taklit eden bir bebek gibi aynı şekilde saçımdan bir tutamı geriye doğru sevdi ve "Uzun zamandır hiç böyle rahat uyumamıştım, hiç kalkasım yok" dedi.
"Pekala, ama çağırdığımda mutfağa gel" dedim ve yanından kalktım.
Üzerime tişörtümü geçirirken Nil'in beni süzdüğünü gördüm ama belli etmedim. Bu ani yakınlaşma beni heyecanlandırmıştı. İlk defa yalnızca bir kadına ait olmak istiyordum ve o kadın da Nil'di.
*
Birce ve Meriç çoktan çıkmışlardı. Buzdolabına ilerlediğimde kapakta bir not buldum. Bu Birce'nin el yazısıydı. Notta: "Kendi eviniz gibi rahat olun, dolapta her şey var" yazıyordu. Ve notun her yerine binlerce kalp çizmişti. Gülümseyip kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Nil nelerden hoşlanırdı bilmediğim için hem çay hem kahve demledim. Masada her şey vardı. Ekmekleri doğrayıp masaya koyarken Nil'in beni izlediğini gördüm.
Kalkmıştı, karşımda masumca dikiliyordu. Ona aldığım bavuldan su yeşili ince bir kazak giymiş altına da siyah tayt geçirmişti. Su gibiydi işte. Elimde ekmekler öylece kalakaldım. Beni nereden bulmuştu bu kız. Nereden gelip girmişti hayatıma. Daha kaç gün olmuştu? Sayamadım.
Masaya yaklaştı ağzına peynir diliminden bir tane attı. Eli direk kahveye gitti. Bir yudum aldıktan olsa "Harika olmuş. Sen de kahve sever misin?" diye sordu.
Sandalyeme geçerken hareketlerindeki zarafeti izliyordum.
"Çay da severim kahve de, fark etmez" diye yanıtladım.
Tam karşıma oturduğunda ince parmakları siyah mat kupanın etrafına dolanmıştı. Su yeşili gözlerinden tuhaf bir bilinmezlik geçti. Kahvaltıya başlamadığı için arkama yaslandım, bana soru sormak istiyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Sonra (TAMAMLANDI)
Ficção AdolescenteKatledilen Ekin ve Can'ın biricik oğlu Yaman. Kendini bildi bileli yalnız. Ağzında hep bir acı tat. Aklında intikam alevleri. Henüz gücünün farkında değil. Hala kalbi buzdan...