SAVAŞ

593 47 8
                                    

Elimizde tuttuğumuz sıcacık kahvelerin dumanı ormana karşı süzülürken rüzgar gri yansımaları alıp oradan oraya sürüklüyordu. Evin verandasında doğayı dinliyorduk.  Nil'in üzerindeki ince hırka omuzlarından düşmüştü, sanki peri masalında poz veren iki kahraman gibiydik. Ama bizim masalımızın baş rolü kandı. Kan, insanın en mahrem bilgilerini bile ortaya dökebilen sizi sizden önce tanıtan o koyu kırmızı sıvıydı işte. Şimdi biz o kanı ikimiz paylaşıyorduk. 

Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra dudaklarını yaladı. Bu görüntüyü hafızama deliler gibi kaydettim en umutsuzluğa düştüğüm anda beynimden çıkarıp izleyebileceğim ya da sığınabileceğim bir şeydi. Hisler insanı oluşturuyordu bence et ve kemik sonradan gelirdi. 

Nil bana dönüp "Kilometrelerce koşmak istiyorum, biraz önce beş tane roman bitirdim ve öylesine romanlarda değildi, Franz Kafka okudum hayatımda ilk defa. Bir çiçeği kokladım tüm yaşanmışlığını içime çekerek. Seni hissettim Yaman. Senin ne yaşadığını ne kadar yalnız kaldığını ve ne acılar çektiğini anladım. Sanki beynim karıncalanıyor sanki bedenimde dolaşan kan daha fazla şey yapmamı söylüyor gibi" dedi. Nefesi kesildi birden gözü ileride bizi gözlemeye çalışan sincapa takıldı. 

"Ben de ilk başlarda böyleydim. Herkesten farklı olmak, herkes gibi davranmak için rol yapmak o kadar acıydı ki " dedim. Kelimeleri toparlamak güçtü ama Nil beni, ben de Nil'i anlıyordum. 

Telefonumdan Chopin açtım ve ormanın değerli oksijenini içimize çekerken az da olsa rahatlamaya başlamıştık. Nil kendini kontrol etmeyi öğreniyordu yanımda. Ben ise daha az yalnızlık çekmiyordum artık. Karanlığım tamamen bitmişti. Gözüme düşen puslu görüntü kalkmış daha fazla neşe oturmuştu yüreğime. 

Nil kahvesini masaya bırakıp yanıma geldi ve elimdeki kahveyi alıp kendi kahvesinin yanına bıraktıktan sonra kucağıma oturup kollarını boynuma sardı. Kokusunu aldığımda başım döndü sanki. Her şey istediğim gibiydi. Sonunda ulaşılmaz sandığım hayale kavuşmuştum ve tüm o korkunç karanlık üzerimizden çekilmişti. 

Nede olsa karanlığın bittiği yerde aydınlık başlardı, bu cümleyi asla unutmayacaktım. Ne zaman karanlığa düşsem bir sonraki adımın aydınlık olacağını bilecektim.

Nil'in yumuşak siyah saçlarını okşadım. Boynunda burnumun ucunu gezdirerek kokusunu içime ta derinlerime kadar çektim. 

"Benimsin" dedim, gözlerime baktı büyük yeşil gözleriyle "Benimsin" dedi sadece. Günü onunla bitirmek ve onunla başlamak hayatımı anlamdıran tek şey oldu. Yaşama amacım, hayatımın anlamı ve ne yaşarsam yaşayayım hepsini unutturan o kadın...















*















Telefonum ısrarla çalarken Nil'in kollarından sıyrılıp komodine uzandım. 

"Meriç saatin farkında mısın oğlum?" diye çıkıştım ama karşıdan gelen sesler pek de beni takıyor cinsten değildi. Uyanmış neler oluyor, der gibi bakan Nil de duysun diye hoparlör açtım. Karşıdan Birce ve Meriç bağırıyordu "Dayı oluyorsun Yaman dayı oluyorsun!" diyordu Meriç, o anda "Hamileyim" diyerek haykırdı Birce. Yataktan fırladık birden ilk defa gözlerim yaşardı. Telefonun karşı tarafında da Birce ağlıyordu "Kanın işe yaradı Yaman" diyordu. Bu güzel haberi sonra kutlamak için haberleştik ve telefonu kapattık. Yüreğimin pır pır attığını hissettim aylar sonra. Nil göğsüme gelip yattı "Ne güzel şey şu bebek haberi kim duysa sevinir herhalde" dedi. İster istemez gözlerine baktım "Bizim de bir gün olur mu bebeğimiz?" dedim. Nil derin bir soluk aldıktan sonra "Sana benzemesini çok isterim" dedi. Eğilip omzunu öptüm. Her şey yolundaydı işte.  Her şey yolunda da olabiliyormuş, diye düşündüm gözlerimi kapatmadan hemen önce. 



















Karanlıktan Sonra (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin