Nil'in üzerine kapaklandığım anda yerdeki toz havaya karıştı. Ortamdaki sessiz uğultu içimize işlemişti sanki. Bir anda gelen mutluluğun aynı hızla yok olmaya yüz tutması canımı sıktı. Biz ne zaman güvende olacaktık, ne zaman huzurla hareket edecektik bilmiyordum. Hikayem gittikçe anne ve babamın sonuna benzemeye başlamıştı ama bir söz vardır bilirsiniz; boynuz kulağı geçermiş, o yüzden bunun olmasına asla izin vermeyecektim.
Nil hızla yere ellerini çarptığı için avuçları biraz kanamıştı.
"İyisin değil mi?" dedim avuçlarını silkelerken "Ne oldu Yaman, o silah sesi nereden geldi?" diye sordu. Arabanın tam yanında olmamıza şükrederken başımı biraz havaya kaldırıp neler olup bittiğine baktım.
Biraz ötemizde siyah son model bir araba duruyordu. İçeriden bir kişi çıkmış ve uzun namlulu silahını havaya doğrultmuştu. Yanımızda silah denilebilecek herhangi bir şey yoktu. Başımı tekrar aşağı indirip Nil'in üstünü silkeledim.
"Ne oluyor Yaman?"
Nil tekrar sorduğunda bu sefer işimiz bitti, diye düşünüyordum.
"Şimdi yavaşça ayağı kalkalım. Sen arabanın arkasına geç ve başını koru. Ben adamların derdi neymiş öğreneceğim" dedim. Soğukkanlı davranışım Nil'i sakinleştirdi, ikimiz beraber yavaşça ayağı kalkıp durumu kontrol etmeye çalıştık. Nil pikabın arkasına hızla geçip başını dizlerinin arasına aldı ve beklemeye başladı.
Saklandığım arabamın arkasından çıktım ve cebimden sigaramı çıkarıp dudaklarıma yerleştim. Ucunu ateşe verirken telaşım geçmişti. Çünkü bu adamlar beni öldürmek isteseler delik deşik yapabilirlerdi.
Aramızda yaklaşık üç metre vardı. Arabadan sakince ve iyi giyinimli iki adam indi ve üçüncü adamında kapısını açtılar. Silahlı adam hala put gibi duruyordu. Arabadan inen adamın saçlarının tepesi açılmıştı, gözlerinde siyah güneş gözlükleri vardı ve epey kiloluydu. Ayakkabıları iyi parlatılmıştı.
Sigaramdan çektiğim nefesi ciğerlerimde bir süre tuttuktan sonra sakince bıraktım.
"Karşılıklı bakışmalarımız bittiğine göre bizi neden kurşunladığınızı sorabilir miyim?" dedim sesimi yükselterek.
YAŞLI ADAM GÖZLÜKLERİNİ ÇIKARTTI VE YANIMA DOĞRU YAKLAŞMAYA BAŞLADI. Tabi arkasından ayrılmayan adamlarıyla birlikte uyum içindeydiler. Adamın gözlerinin cam göbeği denilen renk kadar saydam bir mavi olması garibime gitti. Daha önce hiç bu kadar açık renkli gözde birini tanımamıştım. Adam yanıma yaklaştıktan sonra beni uzunca süzdü ve "Bir sigara da bana uzatır mısın?" dedi.
"Elbette buyurun, ölmek üzere olmamızın üstünden beş dakika geçti ama yapılacak en iyi şey birer sigara yakmak" dedim. İma ettiğim şey adamda herhangi bir tepkime yaratmadı. Uzattığım sigarayı aldı yanındaki adam hemen çakmağını çıkarıp patronunun sigarasını yaktı. Yaşlı adam eliyle çekilin, işareti yaptı ve şimdi baş başa kalmıştık, bir de araba arkasında saklanan Nil.
"Bak evlat senin ne iş yaptığını, kimi sevdiğini, anneni hatta gerçek anneni ve daha senin bilmediğin birçok şeyi biliyorum. Geçen zamanda bana büyük paralar kaybettirdin. Seni bana getirsinler diye görevlendirdiğim Kudret ve Aslı nedense işten vazgeçtiklerini söylediler. Bu durum canımı sıktı. Ama ben bu zamana kadar ne istediysem aldım. Seni de alacağım. Gücünün farkında değilsin bir kere..."
Boğazımı temizlerken kan şekerimin düştüğünü hafiften terlediğimi hissediyordum. Bu konuşmayı yapmasına izin vermeyecektim.
"Bakın camgöz beyefendi ya da adınız her neyse. Gücümün, kudretimin, nerede olduğumun hiçbir önemi yok. Ben kafamda belli başlı konuları aşmış bir adamım. Burada asıl soru şu: Beni ne yapacaksınız. Özet geçin de dinleyelim"
Sigaramın külü yere bıraktı kendini ve karşımdaki adamın gözündeki seyirmeyi ucundan da olsa yakalamıştım. Nil'in kalp atışının hızlanması canımı sıktı.
Adam öksürerek üzerine çeki düzen verdi ve "Ben Mehmet Korkmaz. Bilim adamıyım. Senin kanın yaptığım deneylerde işe yaradı ve devamını istiyorum. Bize kaynak olmanı istiyorum hatta senden çocuk yapmanı istiyorum. Bize bu kanın devamı lazım" dedi.
Elimdeki sigarayı sinirle yere fırlatıp "Benim kanımın ne özelliği olduğunu nereden biliyorsunuz?" diye kükredim.
Camgöz Mehmet tavrını bozmadan "Seni çok defa arabanda uyurken ya da ormanda yaptığın o uzun yürüyüşlerinde bayıltıp kanından örnekler aldık. Biliyorum bu bir hata ama sen de böyle özel bir kanı saklayamazsın" dedi.
Sinirle "Madem benim türüm devam etmeli o zaman neden beş dakika önce taradınız dört bir yanımızı!" diyerek Mehmet Korkmaz'ı ittirdim. Arkasında duran adamlar hareketim karşısında silahlarını bellerinden çıkartıp bana doğru yönelttiler. Mehmet Korkmaz ise sakinliğini koruyarak adamlarını durdurdu.
Soğuk kanlı sesiyle "Amacım ölüm olsa zaten şu an nefes alıyor olmazdın, kim olduğumu anlamanı sağladım sadece. Neyse tanışma faslı bittiğine göre sana bir çalışma planı çıkaracağız ve ona uymanı isteyeceğiz. Öncelikle haftanın üç günü kliniğe gelip seçtiğimiz kadınlarla beraber olacaksın ardından da her gelmende kan vereceksin bize" dedi.
Şu an elimde ufak da olsa bir bıçağım bulunsaydı karşımda dikilen bu insan görünümlü yaratığı hırsımdan paramparça edebilirdim. Her şeyi anlamak ve çözmek gerektiğinden sinirle gülümsedim.
"Peki o sevgi dolu kliniğinize gelmezsem ne olur?" diye sorarken sinirden kasılan çenem titriyordu.
Mehmet Korkmaz ceketini iliklerken adamlarına işaret verip arabayı yaklaştırmalarını istedi. Araba gelince de binmeden son bir kez bana baktı ve gülümseyerek "Arabanın arkasına sakladığın zavallı Nil Durukan'ı öldürürüz" dedi ve arabaya binip gitti.
HÜZÜNLÜ BİR OYLAMA YAPACAĞIM HİKAYE FİNAL YAPSIN DİYENLER VE DEVAM ETSİN DİYENLER YORUMA NEDENİYLE BİRLİKTE YAZSINLAR LÜTFEN. NEDENSE BİR TÜRLÜ KENDİMİ VEREMİYORUM VE ÜRETEMEDİĞİMİ HİSSETTİM. EĞER GÜZEL YORUMLARINIZ OLURSA ELBETTE DEVAM EDERİM AMA YOK BU HİKAYE BİTSİN ARTIK BAŞKA ŞEYLER OKUYALIM DERSENİZ DE HEMEN VARIM. YARDIM EDİN YORUMLARINIZ ÇOK ÖNEMLİ. ÖPTÜM KALBİNİZDEN ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Sonra (TAMAMLANDI)
Genç KurguKatledilen Ekin ve Can'ın biricik oğlu Yaman. Kendini bildi bileli yalnız. Ağzında hep bir acı tat. Aklında intikam alevleri. Henüz gücünün farkında değil. Hala kalbi buzdan...