İNTİKAM

663 100 4
                                    


Ellerimle kazıdım toprağı... 

Kalbinin atışını, gittikçe azalan nabzını, ve almaya çalıştığı nefesi dinleyerek ellerimle kazıdım toprağı. 

Gözlerimden yaş gelene kadar, tırnaklarım kanayana kadar, umudumu gömmüşüm gibi kazıdım toprağı. 

Beyaz bir bez parçasına bulaşmış vişne çürüğü rengi kana rast geldiğimde ise sabrım kalmamıştı artık. Tek bir hamlede beyaz çarşafı çekip Nil'in buz gibi olan bedenine ulaştım. Üzerindeki toprağı silkeleyip güzel yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Temiz havayla karşılaşan ciğerleri dünyaya yeni gelen bir bebek gibi yanıyordu şimdi. Moraran dudaklarına tekrar renk gelmeye başlamıştı. 

Bu kız benim yüzümden ne acılar çekiyordu şimdi...

Bir bebek gibi gözlerinden yaşlar gelmeye başladı. Buz gibi donan parmak uçlarını dudaklarıma götürüp ısıtmaya çalıştım.

Zorlayarak kendini "Biraz daha gelmeseydin ölecektim" dedi...

Bacağında dizinin biraz üzerinde derin bir kesik vardı ve bez parçasına bulaşan kan oradan akmıştı. Kucağımda kesik kesik nefesler alarak hayatta kalmaya çalışıyordu. 

"Ne zaman çağırırsan gelirim" dedim. Belli belirsiz gülümsedi.  

Toprak Nil'i alamadı benden. 

Bir kez daha kurtarmıştım onu ama bu sefer canım çok yanmıştı. Ölüme bir adım daha atsa yakalanacak gibiydi. Belki bir saat belki de bir saniye. Ya yetişemeseydim? Aklımı yemeye başlayan rahatsız düşüncelere kapılmadan önce üzerimdeki montu çıkartıp Nil'e giydirdim. 

"Hazırsan seni kucağıma alacağım hediye paketi" derken yeşim taşı gibi parlayan gözleriyle bir kez daha buluşmuş olmanın tadına varıyordum. Nil başıyla onaylayınca ayağı kalkıp Nil'i cehennem çukurundan çekip kucağıma aldım. 

Öfkeden ateş saçıyordu gözlerim. Aslı Demir yaptığı hatayı misliyle ödeyecekti. Yaptığı kötülüğün ona ne denli mal olacağından habersizdi...

Kuş tüyünden hafif bedeni kucağımda öylece yatıyordu. Nil'in yaşama sevincini söndürmüştüm. Onun hayatına karışarak ondan birçok parçayı da çalmış bulundum. O kadar savunmasız bakıyordu ki, bunu ona yaşatmaya ne hakkım var, diye geçirdim aklımdan.

Nil'i direksiyonun yanındaki koltuğa oturtup arabanın kapısını kapattım. Buradan ayrılmadan önce yapacak son bir işim kalmıştı. Pikabın arkasındaki içi benzin dolu bidonu elime alıp tekrar eve girdim. Evin her yerinde gezdirdiğim benzini içimden küfürler ederek son damlasına kadar bitirdim. Evden çıktıktan sonra paketten bir dal çekip dudaklarımın arasına aldığım sigaramın ucunu yaktım. Değmezdi ama işte son olarak da elimde tuttuğum çakmağı evin ortasına fırlattım. Hızla alev alan eşyaların birbirini tutuşturmaya başlamasını büyük bir keyifle izledikten sonra arabaya döndüm.

Nil'in konuşmaya hali yoktu. 

Yeşil gözlerindeki yansımada her tarafını alevlerin sardığı dağ evini görebiliyordum. 




*



Bir kalbi taşımak onu korumak kadar zordur. 

Karanlıktan Sonra (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin