Kötüler hiçbir zaman hiçbir savaşı kazanamazlar. Bu yolda verilen çaba, kaybedilen masum insanlar ve kalp kırıkları arasında zorla rayına oturur. Zor olan da her zaman daha güvenli gelir insanoğluna...
İnandığım doğrular zihnimde yeniden yeşerdiği için kendimi şanslı hissediyordum. Kapatıldığım yerde tek bir cam dahi yoktu. Gün ışığına hasret kalmıştım. Bu yüzden uyumadığım zamanlarda hayallerimde güneşe çıktığımı, eskisi gibi ormanlık arazilerde saatlerce yürüdüğümü hayal ediyordum.
Odaya çok nadir insanlar gelip gidiyordu. Bazen beni doktorlar kontrol ediyor hatta uzanmam gerektiğini söylüyorlardı. Fakat bildiğim bir şey vardı ki o da, Aslı Demir'in kesinlikle ayakta tutulmam gerektiğini söylemiş olmasıydı. Benim gücüme kavuşmamı istemiyor, uzanırsam anında gücümü toplayacağımı biliyordu.
Nil epey olmuştu gelmeyeli. O yokken ona yapacağım her şeyi planlamıştım. Pusuya yatan bir avcı gibi avımın bana gelmesini bekliyordum. O gün geldiğinde belki de yapacaklarıma ben bile inanamayacaktım...
*
Tıkırtılar geldiğinde uyuyor gibi yapıyordum, kimin geldiğini bilmiyordum ama bu koku kesinlikle avıma aitti. Usulca bana yaklaşıp yanağıma elini koydu. Nil'in geldiğine emin olmuştum. Biraz bekleyip etrafta başka kimsenin olmadığına emin olmak için gözlerimi açmadım. Çıkan sakallarımı okşuyordu Nil. Bu güne hazırlıklıydım. Günlerdir ağzımın içinde bir yeri ısırıp büyükçe bir yara haline getirmiştim. Isırdığım yara o kadar büyümüştü ki ufacık ısırsam bile ağzımın içi kanla doluyordu. Nil gelmeden önce birkaç kez bunu denemiştim ve şimdi tam zamanıydı.
Gözlerimi yavru bir kedi gibi usulca açtım. Nil bana korkuyla bakıyordu.
"Yaman iyi gözükmüyorsun" dedi kısık bir sesle.
Başımı hızla yere indirdim. Nil irkildi ve geri çekildi. Şimdi istediğim fırsatı yakalamıştım. Ağzımdaki yarayı sertçe ısırıp biraz da inleyerek kanımın bolca yerlere akmasını sağladım. Geldiğim günden beri giydiğim gömleğimin önü hatta Nil'in su yeşili elbisesi bile kan olmuştu. Bu kadar fazla kan geleceğini ben de düşünmemiştim. Ağzımda büyük bir boşluk vardı ama hallederdim buradan kurtulunca.
Nil yere akan kanları görünce kalbi ağzında atmaya başladı. O an anlamıştım hala bana bir şeyler hissettiğini fakat bu durum yaptığı ihaneti asla örtmeyecekti. Başımı önüme eğip kan dolu ağzımla baygın numarası yaptım. Nil başımı havaya kaldırıp yüzüme bakmaya çalıştı ama yapamadı. Telaşlanmıştı ve nabzı koşturup duran bir at kadar hızlı atıyordu.
"Sana bunu yapmalarına izin vermeyeceğim! Hayır Yaman! Ölmeyeceksin..." diye ardı arkası kesilmeyen cümleler fısıldıyordu. Hızla kolumdaki iğneleri be bileğimdeki kelepçeleri çıkardı. Koşarak karşı duvarda asılı olan anahtarları aldı ve ayak bileğimde bağlı zincirlerin kilidini çözdü. Sanki hiç gücüm yokmuş gibi birden kendimi yere bıraktım.
Nil heyecanla gidip bana su getirdi ve elleriyle başımı dizine koyup sudan içmem için bana yalvardı.
"Yaman sevgilim ne olursun bir yudum al, bak sana söz iyi olacaksın" diyordu. Hala kısık sesle konuşuyor olması beni sinirlendirdi. Bu insanların kölesi olmuştu resmen! Sinirime aldırmadan rol yapmaya devam ettim. Nil beni kendi çapında ölümden kurtardığını düşünürken ben onun kucağında canlanıyor resmen büyük bir dönüşüm yaşıyordum. Enerjim sürekli ayakta durmaktan patlama noktasına gelmişti. Anlaşılan benden çekecekleri vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Sonra (TAMAMLANDI)
JugendliteraturKatledilen Ekin ve Can'ın biricik oğlu Yaman. Kendini bildi bileli yalnız. Ağzında hep bir acı tat. Aklında intikam alevleri. Henüz gücünün farkında değil. Hala kalbi buzdan...