Gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu ağlardım...*
*
Nil sonunda iyileşmişti ve biz sabahın aydınlığına sığınmıştık. Bütün kötülükler bir gün yeryüzünden silinecekti, o gün geldiğinde endişelenecek hiçbir şey kalmayacaktı. Bütün umudum o günün bizi bulmasındaydı...
Nurgül annem çoktan uyanmış kahvaltıyı hazırlamaya başlamıştı bile. Çayın kaynayan suyu, kızarmış ekmeklerin kokusu bizi içeriye davet ediyordu.
Nil sırtını duvara yaslamış beni izliyordu. Gözlerindeki karmaşık duyguların yansıması olan çaresizliği görebiliyordum. Bir adım atıp yanıma gelecek gibi yaptı ama sonradan vazgeçip çalışma masamın önünde duran sandalyeyi sertçe çekip oturdu.
"Annene ne diyeceğiz şimdi?"
Sesinde öfke ve bıkkınlık vardı.
"Ne olduysa doğruca olanı anlatacağız. Yalan söylemek yok bizim evimizde" derken kararlı durmaya çalıştım.
"Doğru, Yaman Bey asla yalan söylemez ama doğruları da söylemez değil mi?" dedi Nil. İğneleyici tavrından hoşlanmamıştım.
"Annem başına gelenleri biliyor ve bizim yanımızda olduğunu söyledi. Seni o bok çukurundan kurtarmakla hata mı ettim Nil? Neden bana bu öfken?" diye sesimi yükseltmemeye çalışarak sordum.
Ok yaydan çıkmıştı bu sefer. Hiç beklemediğim bir anda Nil sinirle ayağı kalkıp sandalyeyi devirdi. Gözlerinden ateş çıkararak bana bağırmaya başladı. İşaret parmağını bana doğrultarak sallıyordu ve sanki eline geçsem beni parçalayacaktı.
"Ben sokaklarda mutluydum. Ne ailem vardı ne de başımda bir koruyucum. Kendi başıma özgürlüğün tadını çıkartmıştım. Sen geldin bana durup dururken bir aile verdin. Yüzlerce defa beni ölümden kurtardın. Neden Yaman? Belki ölmek istiyorum. Belki hiçbirinize katlanamıyorum. Anlamıyor musun? Anlamak istemiyor musun beni?"
Nil o kadar kızarmıştı ki patlayacak gibi duruyordu. Nurgül annem koşup sesimize geldi. Kapıyı açtığında heyecanla "Oğlum ne oluyor?" diye sordu.
Tam cevap verecektim ki Nil sağ yumruğunu odamın duvarına geçirip sertçe vurdu ve duvarda kavun büyüklüğünde delik açtı. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Yumruğunu duvardan çıkarıp bize döndüğünde yüzünün kızarıklığı geçmişti ve derin nefesler alıyordu. Yatakta otururken öylece kalakalmıştım.
Nil sesini nihayet kontrol edebildiğinde "Çok özür dilerim sinirlerime hakim olamadım. Gerçekten çok özür dilerim" dedi ve koşarak odadan çıktı ardından kendini banyoya kilitledi.
Şaşkınlıktan ağzı bir karışık açık kalan Nurgül annem yatağa gelip yanıma oturdu. Elini omzuma attı.
"Yaman sana bir şey diyeceğim ama belki de uyduruyorumdur" derken endişeliydi.
"Söyle anneciğim" diyebildim.
Nurgül annem gözlerini halı desenine dikip "Nil'in yaptığı bu davranış bana çok tanıdık geldi. Hatırlar mısın bilmiyorum ama sen de güçlerini yeni yeni keşfetmeye başladığında ergenliğe giriyordun ve sinirlenince mutlaka öfkeni herhangi bir şeyden çıkarıyordun. Baban sana boks çuvalı almıştı da bir gün de yumruklarınla paramparça etmiştin. En son kendini dağa tepeye verip enerjini öyle atmaya başlamıştın. Yoksa Nil de senin gibi özel biri mi?"
Bu sorunun cevabı odamda açılan delikte gizliydi. Ama bu çok saçmaydı. Kanım Nil'i benim gibi biri mi yapmıştı? Fakat ben kendime çoğu zaman katlanamazdım. Nil nasıl başa çıkacaktı bu durumla. Ve kendisindeki bu değişiklik eğer geçici değilse beni affedebilecek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Sonra (TAMAMLANDI)
Teen FictionKatledilen Ekin ve Can'ın biricik oğlu Yaman. Kendini bildi bileli yalnız. Ağzında hep bir acı tat. Aklında intikam alevleri. Henüz gücünün farkında değil. Hala kalbi buzdan...