*
Elimde tuttuğum beyaz küçük elin bana verdiği güçteki büyüklüğü kimse çözemezdi. Hayat burnuma dolan bahar kokusuydu ama etrafımda gezinen zebanilerle de uğraşmak zorunda kalıyordum.
Nil yanımda sessizce otururken arabayı çalıştırdım. Hiç konuşmadan yollara düşmüştük. Kornalar, bisiklet süren çocuklar, dar sokaklar, kediler, limon satan abiler, köpekler, seyrek ağaçlar ve daha birçok şeyi geçtik. Nil pikabımızın eski radyosunu çalıştırdı, şansımıza Sezen Aksu'nun adını bilmediğim bir şarkısı çıktı. İkimizde aynı anda birbirimize dönüp gülümsedik. Galiba Nil de benim gibi radyoda sevdiği şarkıları yakalamaktan hoşlanıyordu.
Birce'nin hamile kalamaması durumu beni çok üzmüştü. Aklımda sürekli Birce'nin ağlarken, gece uyuyamazken, Meriç'le kavga ederken ve daha birçok durumunda hayali geliyordu. Nasıl başa çıkacaklardı, nasıl toparlanacaktı düşünüp duruyordum o nedenle de keyfim kaçıyordu. Dişlerimi sıkmış olacağım ki direksiyonda duran gergin ellerimin üzerinde Nil'in elini hissetmemle bilincim berraklaştı.
"Üzülme belki kanın Birce'ye iyi gelecek bunu ikimizde bilmiyoruz değil mi?" dedi Nil. Aklımı okuyordu sanki. Elini tutup dudaklarıma götürdüm. Öpmeden hemen önce "Haklısın belki de işe yarayacak" dedim.
"Şimdi nereye gidiyoruz Yaman?" diye yanıtladı gülümseyerek, buna verecek güzel bir cevabım olsa da sessizliği tercih ettim, radyonun sesini biraz daha açtığımda Nil'de gülümsedi ve soru sormayı bıraktı...
*
Arabayı Şile tarafına sürdüğümde Nil çoktan uyumuştu ve geçtiğimiz yollardaki manzaraların güzelliğini görememişti. Yine de üzülmüyordum çünkü artık merkeze uzak kayalıkların üzerinde şahane bir evimiz vardı. Buraya ara sıra kaçacağımızı bildiğimden içimde tarifi imkansız bir sevinç dolup taşıyordu. Tıpkı anne ve babamın yaşadığı gibi bir aşk yaşayacaktık. Belki de Nil'e bir kaç gün sonra evlenme teklif etmeliydim.
Aklımdan binlerce güzel düşünce geçiyorken telefonumun cebimde titrediğini hissettim. Hemen arabayı kenara çekip ses yapmamaya çalışarak kapıyı açıp pikabın arkasına doğru yürüdüm. Hava kararmak üzereydi, etrafta hoş bir koku vardı ve dalgaların coşkulu gürültüsü buraya kadar geliyordu. Arayan annemdi. Telefonun ön yüzünü elimle kapatarak dikkatlice konuştum çünkü Nil'in gözlerini yeni evimizde açmasını istiyordum.
"Yaman akşam yemeğe gelecek misiniz oğlum?" diyordu Nurgül annem. Sesimdeki heyecanı bastırarak "Anneciğim ben Nil ile ikimize ev aldım. Ona evlenme teklif etmeyi düşünüyorum. Ama merak etme seni de getireceğim buraya. Şu işleri bir halledelim de. Yani bu akşam yokuz ama birkaç gün sonra geleceğiz" dedim.
Karşıdan beklediğim heyecanı alamamıştım. Bir süre sessizlikten sonra "Canım ben çok sevindim ama emin misin?" dedi Nurgül annem. Bu neydi şimdi, diye düşündüm içimden. Emin misin de ne demek oluyordu? Sinirlendiğimi belli etmeden "Eminim tabii ki anne neden öyle dedin şimdi?" diye yanıtladım. Nurgül annem derin bir nefes aldıktan sonra telefona gelen kırık sesi "Yani Nil çok hoş bir kız, iyi birine benziyor fakat onu ne kadar tanıyoruz ki oğlum?" diye sordu. Tepem atmıştı sonunda "Anneciğim sen endişelenme ben her şeyi halledip öyle geleceğim yanına, bana güveniyor musun?" diye heyecanla sordum. Nurgül annemin verdiği tek yanıt "Sana güveniyorum oğlum, kendine dikkat et" oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Sonra (TAMAMLANDI)
Teen FictionKatledilen Ekin ve Can'ın biricik oğlu Yaman. Kendini bildi bileli yalnız. Ağzında hep bir acı tat. Aklında intikam alevleri. Henüz gücünün farkında değil. Hala kalbi buzdan...