Nil bayılmıştı omuzum da, bense bacağımdan sıyırıp geçen kurşuna aldırmadan koşmaya devam ediyordum. Canım yansa da bu yolun sonunu görmek için her şeyi yapardım. Sanki iplerinden kurtulmuş kızgın bir boğa gibi koşturuyor, burnumdan soluyordum. Yeşil çimler bitip kuru otlar başladığında kendimi büyükçe bir ağacın gövdesine siper ettim. Nil'i omzumdan indirip yere bıraktım çünkü günlerdir doğru düzgün yemek yemediğimden gittikçe kan şekerim düşüyordu. Ellerim titriyor belimden aşağıya kadar soğuk soğuk terliyordum. Ağaçtan güç alarak arkamdan gelen olup olmadığına baktım. Yalıdan yükselen dumanlar kendini aşmıştı. Muhtemelen o kadar çok yasal olmayan işler yapıyorlardı ki o nedenle de itfaiye çağırmayı göze alamamışlardı.
Koca ağaca yaslanıp birkaç dakika soluklandım.
Hayat bildiği gibi geliyordu üstüme ben göğsümü açmış kabulleniyordum dertleri.
Nil başını tutup yavaşça yerden doğruldu. Çevresine bakınıyordu. Kendine gelmeye çalışıyor bir yandan da temiz havanın nimetlerinden faydalanırken derin nefesler alıyordu.
"Kalk bakalım güzellik daha fazla dinlenmeye vaktimiz yok" dedim. Nil başını bana çevirip kurumuş dudaklarını yaladı. "Ama sen vurulmuşsun" diye ekledi. Yanına yaklaşıp elinden tuttum ve onu ayağı kaldırıp kendime çektim.
"Ben günler önce vuruldum Nil. Farkında değil misin?" dedim. Gözlerime dalıp gitmişti ki ellerini tekrar kelepçeledim. Plastik kelepçenin ucunu sıkarken "Umarım bileklerin benim kalbim kadar acımaz" dedim. Nil dolan gözlerini benden saklamak istercesine başını geriye itti, siyah kadife saçlarının arkasına saklanmayı tercih etti. Ben ise biraz daha soluklandığım için yürümeye hazırdım.
Nil'in kolundan tutup etrafı inceledim sonunda ormanlık alana doğru yürümeye devam ettik. Sessizdik ikimizde. Kızgındık. Öfkeliydik. Ama benim hissettiklerim kimseyle yarışamazdı. O kadar yoğun, o kadar içimde hissediyordum ki tercüme edemiyordum kalbime. Nefretti bu duygu! Evet nefret kaplamıştı her yanımı! Dünyanın bu düzenini daha erken durduramadığım için kendime kızıyordum.
Yürüdükçe alnımdaki terler toplaşıyor, yolunu bulan damlalar gözüme kaçıyordu. Nil'e zor durumda olduğumu fark ettirmemeye çalışıyordum. Burnumdan nefes alıp ağzımdan usulca bırakıyordum. Beraberce en sonunda otoyolun kenarına varmıştık.
Nil elleri arkasında burnunun ucuyla yolu göstererek "Eee şimdi ne yapacağız?" diye sordu. Sesindeki ima sanki biz bir yere kaçamayız, der gibiydi hala bana güvenmiyor oluşu canımı sıkmıştı.
Mavi tişörtünün ucundan tutup Nil'i kendime çektim. Gökyüzünde süzülen tüy kadar hafif bir hali vardı, bana kendini bırakarak yanıma savruldu. "Bir daha bana soru sorma!" dedim. Gözleri açılmıştı. Karşısında daha önce görmediği bir Yaman vardı.
Biz aramızdaki gerilimi henüz hafifletememişken gözümüze bir arabanın keskin ışığı yansıdı. Sertçe Nil'i çimenlere doğru ittirip arabanın önüne kendimi attım. Şansıma hızlı gelmeyen arabanın ön kaputunda yuvarlanarak yere yavaş bir düşüş yaptım. B,lerek gözlerimi kapatmıştım çünkü planım henüz bitmemişti ama güzel işliyordu.
Sürücü hızla kapısını açıp koşturarak yanıma geldi ve nabzıma bakmaya çalıştı. Birden gözlerimi açtım ve bana şaşkınlıkla bakan orta yaşlı adama "Şimdiden özür dilerim" dedim ve bir kafa attım. Bayılan adamın burnu biraz kanıyordu ama niyetim onu öldürmek olmadığı için şanslıydı da.
Adamı hemen arabanın arkasına yerleştirip Nil'e seslendim. Sürücü koltuğuna geçip bir an önce buradan uzaklaşmak istiyordum ama Nil'den ses gelmiyordu. Koşarak onu ittirdiğim yere gittim ve kaçmaya çalıştığını gördüm. Peşinden giderken "Nereye gidersen git seni yakalayacağım!" diye bağırdım. Nil bana bakarken ayağı ağacın büyük köklerinden birine takıldı ve yere düştü. Acıyla dizini tutuyordu bir yandan da "Senden nefret ediyorum her şeyi mahvettin" diye ağlıyordu. Soluk soluğa yanına vardığımda "Beni yormaktan zevk mi alıyorsun? Kaç gündür doğru düzgün beslenemiyorum bile" dedim. Nil cevap vermedi. Kotu yırtılmıştı ve dizi kanıyordu. Arkasına geçip ellerimi koltuk altına doğru uzattım ve onu ayağı kaldırdım. Bileklerindeki kelepçeyi çözdüm. Bir kolunu boynuma doladım ve aksayarak yürümesine yardım ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıktan Sonra (TAMAMLANDI)
Teen FictionKatledilen Ekin ve Can'ın biricik oğlu Yaman. Kendini bildi bileli yalnız. Ağzında hep bir acı tat. Aklında intikam alevleri. Henüz gücünün farkında değil. Hala kalbi buzdan...