CEZA

503 47 4
                                    


İnsan en sevdikleri tarafından sınanırmış, yanılmadım. Yanımda yürüyen kadın beni sırtımdan bıçaklamıştı. Hava rüzgarlıydı ve ben yanıyordum içten içe. Kalbim ağzımda atıyordu sanki. 

Nil apartmanın kapısını ittirip benden önce çeri girdi ve merdivenleri hızla çıkmaya başladı. Ben de arkasından onu takip ettim. Nurgül annem beni görmeyeli epey zaman geçirmişti. Kapıyı iki kere tıklattıktan sonra beklemeye başladık. Eski parkelerin gıcırdayan sesi annemin kapıya yaklaştığını anlattı bana. Ardından anahtarlık sesi ve final. İşte annemin karşısındaydım. 

"Oğlum! Neredesiniz siz ya? Benim canıma zorun mu var oğlum?" dedi haykırarak ve çoraplarıyla dışarı çıkmayı umursamadan kapı ağzında atladı kollarıma. Uzun uzun sarıldık. Nil başını eğmiş bir şey söyleyemiyordu. Biliyordu o da, yaptığı hatanın farkındaydı. Bir anneyi oğlundan ayırmak ne demek ona gösterecektim. Her şey yeni başlıyordu daha...

"Canım benim içeri girelim her şeyi anlatacağım sana" dedim, Nurgül annem benim kollarımdan ayrılır ayrılmaz bu sefer de Nil'e sarıldı. "Güzel kızım neden aramadınız beni, niçin haber vermediniz?" dedi. Nil'in kolunu biraz da sıkarak tuttum ve kendime çektim. Belli etmeden "Hadi içeride konuşalım millete güldürmeyelim kendimizi" dedim ve içeri geçtik. 

Nurgül annem biz daha koltuğa oturmadan "Aç mısınız oğlum? Hemen bir şeyler hazırlayım, dolapta çok güzel bulgur pilavım var hem istersen yayla çorbası da yaparım yanına..." dedi. Beni biraz süzdükten sonra "Senin neyin var oğlum, erimişsin resmen, gözünde ışık kalmamış, yoksa hastasın da benden mi saklıyorsun?" diyerek yanıma oturdu. Çoktan gözleri dolmuştu bile. Nil de o sırada sandalyeyi çekmiş oturacaktı ki "Nil annemle bana kahve hazırla, ben de üç aydır neredeydik hepsini anlatayım" dedim. Nurgül annem şaşkın gözlerle bana baktı ne demek oluyor bu şimdi, der gibiydi. Ama asıl şoku Nil yaşıyordu. Hiçbir şey söyleyemeden kahve yapmaya geçti. 

Nurgül annemin ellerinden tutup öptüm ve kocaman bir yalan uydurmaya başladım. Annem pür dikkat beni dinliyordu. "Aslında ufak bir tatile çıkmayı hayal etmiştik ama işler karıştı anneciğim. Nil ile birlikte önce pasifik okyanusuna gittik. Harika bir yolcu gemisinde seyahat ettik. Anne inanır mısın yanımızdan balinalar yüzüyordu, muhteşem güzel bir tatil yaptık. Seni arayacaktım ama çantamı bir hırsıza kaptırdım. Ardından mektup yazdım fakat galiba ben mektuptan önce ulaştım eve. Bu sırada gemide çok ilginç bir şey oldu. Birazdan duyacaklarına inanamayacaksın ama gemimiz az kalsın batıyordu. Hatırlıyor musun aynı şu Titanik filmindeki gibi..." ben anlattıkça Nurgül annemin gözleri büyüyor küçülüyor hatta o kadar şaşırıyordu ki anlattıklarımı doğrulamak istercesine ara sıra Nil'e dönüp bakıyordu. Nil de mecburiyetten kelimelerimi başını sallayarak onaylıyordu. Annem bana döndüğünde ise ellerini iki yana açıp ne yapmaya çalıştığımı soruyordu fakat ben asla onu umursamıyordum. 

"Gemi batacak, dediğinde kaptan o anda acilen hayatın ne kadar anlamsız olduğunu düşünüp Nil'e evlenme teklif ettim ve o da kabul etti. Kaptan bize oracıkta nikah kıydı. Düşünebiliyor musun anneciğim az kalsın ölecektik ama birden bire etrafımızdaki insanlar bizim nikahımızdan ilham alıp gemiyi kurtardılar ve son anda batmaktan kurtulduk. Ardından uçak, otobüs ve otostop çekerek buraya geri döndük. Bu olaylar yüzünden de seni bir kaç ay ihmal etmiş oldum, özür dilerim" dedim ve Nil öksürük krizine girdi. Annem alnından damlayan birkaç damla teri yeleğinin köşesine silip yutkundu.

Ben de böyle bir şey uyduracağıma ihtimal dahi vermiyordum ama olanlar oldu. Artık Nil ile evliydik. Evde duyduğum tek ses Nil'in taşırdığı kahve köpükleri oldu...






*




Nurgül annem uzun bir sessizliğin ardından ağzını açıp "Yani siz evlisiniz şimdi öyle mi?" dedi. Biraz korkmaya başlamıştım çünkü uydurduğum hikayeye kimse inanmazdı. O kadar fazla şey söylemiştim ki yalanımın büyüklüğü ile nasıl başa çıkacağımı bilemiyordum. Kafam allak bullak olmuş kahvemden bir yudum alırken annem birden yerinden hoplayıp bağırarak "Yani Nil şimdi benim gelinim mi?" diye tekrar sordu. 

Anlaşılan onca uydurduğum olaydan sadece evlilik kısmını sevmişti. Ayağı kalkıp önce bana sonra Nil'e sıkı sıkı sarıldı. Defalarca tebrik etti. Ne ortalıktan kaybolmam ne de aylar sonra ortaya çıkmam hiçbir sorun kalmamıştı ortada. Annem artık gönül rahatlığı ile yakın dostlarına gelinini anlatacak, oğlunun evlendiğinden ve çok utlu olduklarından bahsedecekti. Zaten yaşlılığının ilk zamanlarından beri istediği buydu. Beni güvenebileceği emin ellere emanet edip sonra da huzurla hayatı terk etmek. 

Nurgül annemin yumuşacık pamuk ellerini öperken, ne kadar iyi birisi olduğunu düşündüm. Benim için çok güzel şeyler istiyordu fakat benim kimlerin elinde olduğumu bilmiyordu. Bilmeyecekti de...

"Peki nerede oturacaksınız oğlum? Size güzel eşyalar almak lazım. Düğünde lazım bak çok işimiz var. Nasıl yapsak ki?" diye telaşlandı Nurgül annem. Nil'e dönüp "Canım kızım seninle düğün alışverişine çıkmamız lazım acilen ne dersin?" diye sordu. Nil gözlerime sinirle bakıp "Yaman nasıl isterse öyle yaparız anneciğim" dedi. Nurgül annem bir çığlık daha koparttı "Ay bana anne, dedi görüyor musun?" diyerek havalara uçtu. Neyse ki aramızdaki yüksek gerilimi mutluluğu sebebiyle anlayamamıştı. Bu da işime geldi. 

"Hadi artık yatalım kızlar bütün bunları yarın konuşuruz şimdi derin güzel bir uykuya ihtiyacım var" dedim, doğrudan Nil'in gözlerine bakıyordum. Günlerdir soğuk betonda ayakta durmaya zorlandığımı bildiği için gözlerini benden kaçırdı...





*





Odaya geçince Nil'in çekimser gözleriyle karşılaştım. Hiçbir şey söylemeden ortalıkta bir şeylerle ilgileniyor gibi gözükmeye çalışıyordu. Üzerimdeki tişörtü çıkartıp bir köşeye fırlattım. Pantolonumu aşağı indirirken yoğun ter kokum karşıladı beni. Günlerdir yıkanamamıştım. Nil yatağa doğru yaklaştı "Nereye?" diye sordum aniden. Gözlerini kırpıştırarak "Yatağa geçiyorum" dedi saf saf. Yandan gülümsememi takınıp "Sen bu gece sandalyede uyuyorsun" dedim. Nil gözlerini açarak bir şey diyecek gibi yaptı ama son anda laflarını yuttu. Çalışma masamın önünde duran sandalyeyi alıp odanın en köşesine geçti ve oturdu. Bacak bacak üstüne attı, bana bakmamaya çalışsa da burnundan soluduğunu görebiliyordum. 

Siyah dar şortum kalmıştı üzerimde çoraplarımı da büyük hareketlerle çıkarıp yere attım. Tam bir hayvan gibi davranmaya özen gösteriyordum. Yatağa kendimi bıraktım.

"Oh be, sonunda sırtım yumuşak bir şey buldu" diyerek iyice yayıldım. Nil sesini çıkartmadan bekliyordu. Daha bunlar neydi ki, ona yapacaklarımdan haberi yoktu. Uykuya dalmam uzun sürmedi. Yorgunluktan bayılacak gibiydim...

Karanlıktan Sonra (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin