"Adım ne dedin?"
"Sağır mısın? Aahh,burada neden adımı hep tekrarlamak zorunda kalıyorum.İsmim,Arven. Akşam yıldızı demek* "
Adımla gurur duyuyordum,dünyaya bir kaç kez daha gelsem yine aynı isme sahip olmayı dilerdim,insan olmasam bile,bir kedi olsam ya da bir çiçek olsam bile ismim arven olduğu sürece bana seslenilmesinin hoşuma gideceğini düşünürdüm.Ve anlamını söylediğim herkesin ismimle ne çok uyuştuğumu belirtmesi de beni çok mutlu ederdi.Büyük bir hevesle onun kendini tanıtmasını beklerken,bana yine ona küfür etmişim gibi baktı.Onun bu "kim olduğunu sanıyorsun" isimli bakışını hiç sevmemiştim ve sevmeye de pek niyetim yoktu.Dudaklarının üstüne getirdiği sağ elinin işaret parmağının arkasından öfkeyle güldü,gerçekten gülmeyi kast etmeden gülme olayını onunla tanımıştım ve bunu nasıl bu kadar iyi yansıtabildiğine bir kez daha hayret ettim.
"Bu bir şakaysa hiç komik değil.*ona şaka olmadığını tüm mimiklerimi sabit tutup bakışlarımı bayarak anlattım* ama ciddiysen...işte o zaman epey komik--"
Hayretler içerisinde kalarak hafiften öfkelenmeye başladığımı belli etmek için iki elimi yumruk yapıp hafifçe masaya çarptım.Bana olan bakışlarının adımı söyledikten sonra kararmasını ve göz bebeklerindeki o siyah elmas parıltısının sönmesini acıyla izledim.Önleyemediğim ve önleyemeyeceğim,hatta bir ihtimal sebep olduğum bu sönüş ruhumun derinliklerinde bir ağrı hissetmeme neden oldu.
"Hah! Binlerce insanla tanıştım ama ismimi komik bulan ilk ve tek kişisin."
Neden yaptığını anlayamasam da aniden ayağa kalktı,hiçbir hareketi ani değilmiş gibi oturaklı tavırları vardı ama yine kendisiyle çelişerek çok seri bir şekilde kalp atışlarımla oynamayı başarabiliyordu.Elinin ucuyla burnunu kaşır gibi yapıp ardından saçlarını karıştırdı ve yerimde rahatsızca kıpırdandım.Gitmesini istemiyorum,hayır,hemen değil.
"Üstelik yalan söylemekte de oldukça beceriksizsin" dedim rahat gözükmeye çalışarak sırtımı ahşap sandalyeme yasladım,ama kalbimin atışını boynumdaki damarlardan hissediyordum.Görmesinden endişe ederek elimi götürüp kaşıyormuş gibi yaptım.Sanki aklı buraları çoktan terk etmiş gibi boş bir bakışla kafasını bana çevirdi,ellerini nereye koyacağını bilemeyerek dikkatini bana yöneltmeye çalıştı.
"Buraya kahve içmek için geldiğini söylemiştin"
Kıpırdamayı bıraktığında,asla susturamadığım iç sesim "gitmeyecek" dedi,ve midemdeki kelebekleri özgür bırakıp onun bana attığı bakışla açan çiçeklerin üzerinde özgürce gezmesine izin verdi.Kendi iç sesime kolaylıkla kanmazdım,hatta hayatım boyunca hep onunla savaşmıştım,kim kazanmıştı bilmiyordum ama böyle yaşayarak daha az incindiğimi düşünürdüm.Yıllarca kendimi böyle yaşamaya alıştıran ben,şimdi iç sesime kanmak istiyordum,iç sesim onun kokusunun ruhumda edindiği yeri çok iyi biliyordu ve hep o kokuyu bana anımsatıp,hissettirdikleriyle,kanıma giriyordu.Üzerime doğru yürüdüğünde düşündüm,gerçekten bana karşı atacağı her adıma böyle heyecanlanacak mıydım? Avuçlarımdaki terleme hangi duygunun eseriydi? Korku mu heyecan mı? Sevebilmeyi mi istiyordum,arkama bakmadan kaçmayı mı?
Masadaki ellerimin arasında duran kahvemin bardağını aldı,ve tereddüt bile etmeden, benim çığlık atar gibi itirazıma kulak asmadan,dudaklarına götürüp,koskoca bir yudum aldı.
"Bekle! O benim--ruj izi-...."
Beni duymamış gibi davrandıktan sonra,dudaklarını memnuniyetle yalayıp başını hafifçe salladığında, bu görsel şöleni hak etmek için önceki hayatımda ne gibi bir zulüme uğradığımı merak ettim.Karşımda her hareketi bir sanat eseriymiş gibi kıpırdanan bu adam,beni etkisi altına almaya başlamıştı bile.Neredeyse her çeşit insanla karşılaşmış olmama rağmen,onda çözemediğim bir şeyler vardı,beni esas çeken şeyin ne olduğunu hala anlayamamıştım.Bir insanda en nefret ettiğim özellik kendini beğnmişlikle birlikte kibirken,bu adam baştan ayağa o duyguyla hareket ediyor gibi gözüküyordu ve ben...Onu tanımak,çözmek istiyordum,gösterdiğinin arkasında gizlediği duyguyu,hikayeyi,kim olduğunu,kim olmayı dilediğini ama olamadığını,bu uğurda ne acılar çektiğini merak ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue Morn ☁ myg
FanfictionMavinin soğuğu temsil ettiği bu yalancı dünyada,mavi ateşin en sıcak ateş olduğundan bihaberdim. 'Madrugada' "Hm?" 'Şafak sökmeden önceki an,gece mi gündüz mü anlaşılmayan o an,portekizcede madrugada demek' Gü...