Hellö! Ben geldim.Sınavlarım bitti ve her gün bölüm atmaya hazır bir şekilde bekliyorum.Kocaman yorumlarınızı bekliyorum ^^ ❤︎
*
"Senin hatan değildi ufaklık.O güvercinin yani, kuş arkadaşının ölmesi senin hatan değildi.* burnundan çok kısık bir şekilde gülüşünün nefesi duyuldu* doğanın dengesini değiştiremeyecek kadar küçük aptal bir fil yavrususun. "
"...ve bu ufacık halinle benim dengemi nasıl değiştirebildiğini anlayamıyorum."
*
Dokunuşunun boynumdan uzaklaşmasıyla bedenimin histerik bir üşümeyle baş edemeyecek kadar hassas olduğunu gördüm.Başka şartlarda olsaydı ölü taklidi bile yapmam gerekse yanımda kalması için her şeyimle çabalardım.Doğduğumdan beri hiçbir zaman sevmediğim gamzemi o dokununca bana ait oluşundan dolayı sevmeye başlayabilirdim.Kuş arkadaşıma baş sağlığı dileyen tek kişi olduğu için ona sarılıp hıçkırarak ağlayabilirdim.
Bunların hiçbirini ve daha fazlasını,yalnızca düşünmekle kalıp yapmadan öylece yorgun bir şekilde gözlerimi araladım.Odanın beklediğimden daha karanlık oluşuyla gözlerimin alışmakta hiç zorluk çekmemesine rağmen bir kaç kez kırpıp bilincim yerine yeni geliyormuş gibi davranabildim.Uyandığımı gördüğünde şefkatinin üzerine beton döküp hızla uzaklaşmasını bekliyordum ama beni şaşırtarak yalnızca öyle durdu.Ve bana bakmaya devam etti.
Yapma,yalvarırım.Bana böyle bakarsan hiçbir şey kolaylaşmayacak.
"İstemiyorum"
Kendi sesimi duymayı beklemediğimden onun kaşlarını çatıp bana odaklanmasına karşılık ben de kendi iç dünyamla konuştuğumu düşünürken dışarı yansıttığım için kendimi garip hissetmiştim.Abuk subuk bir anda baygınlık geçirmiş,kaç saat öyle kaldığını bilmeden Min yoongi çenemi okşarken uyanmıştım ve söylediğim ilk şey "istemiyorum" olmuştu.Bedenini benden çekingenlikle uzaklaştırıp,aynı zamanda bunu hissettirmemeye çalışması içimdde bir yerlerin sızlamasına sebep olmuştu.Onu kast ettiğimi sanıyordu.Kafasını hafifçe çevirip saçlarını sallayarak düzeltti ve kısık bir sesle sordu.
"Neyi... istemiyorsun?"
Üzgünüm Min Yoongi,bu kez sorunu cevapsız bırakmak zorundaydım.Bana kızmamalısın çünkü kendime göre sebeplerim vardı.Hiçbir şey planladığım gibi gitmemişti,doğarken kimse bunun böyle olacağını da söylememişti zaten.Yalnızca gökyüzünden kaptığım uçsuz bucaksız umutlarla kendimi her şeyin iyi olacağına inandırmak için çabalamış,olmayacağını anladığımdaysa öylesine yaşamaya devam etmiştim.Ve şimdi karşıma sen çıkmıştın.Hayatına girmek için çok geç kalmıştım.Bu kadar karmaşıklığın içinde yüreğine bir taş da ben yükleyerek her şeyi zorlaştırmak istemiyordum.İsim taktığın herkesi seni öldüresiye acıttığını bildiğimden bana fil yavrusu diye seslenmeni istemiyordum.Daha önce...Bir süre önce karşılaşmış olsaydık denizkızın olmayı isterdim belki,ama şimdi ufaklığın olmak istemiyordum.Seninle karşılaştığımdan beri olduğum her şeyden pişmandım,olmadığım her şeye ise özlem duyuyordum.
Sırtımı doğrulttum.Saçlarımın arasına ellerimi daldırdığımda ateşimin olduğunu hissetsem de belli etmeden derin bir nefes alıp ayaklarımı yataktan sarkıttım.Kolumdaki serumun her saniyede iki kez damlayıp vücuduma bıraktığı acı katlanamayacağım şekilde öfkelendiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue Morn ☁ myg
FanfictionMavinin soğuğu temsil ettiği bu yalancı dünyada,mavi ateşin en sıcak ateş olduğundan bihaberdim. 'Madrugada' "Hm?" 'Şafak sökmeden önceki an,gece mi gündüz mü anlaşılmayan o an,portekizcede madrugada demek' Gü...