Medya;Ruth B - Lost Boy
Medyadaki gife tarif edilemez şekilde çıldırıyorum!
Yalnız olduğum zaman bir zaman vardı.
Gidecek hiçbir yerim ve evim yoktu.
Tek arkadaşım aydaki adamdı.
Ve hatta bazen o da uzaklara giderdi.
*
Bir çok yerde,birbiriyle hiç alakası olmayan,ya da bu dünyada bir kere varolmuş her şeyin birbiriyle ne kadar alakası varsa en az o kadar olan bir çok yerde,bir yazı görmüştüm.Meğer farkında olmadan doğru anlarda hatırlamak için zihnimin derinlerine süpürdüğüm ne çok söz varmış diye düşünürken kapattığım kapıya bakıyorum hala.
"Her çıkış,başka bir yerin girişidir."
2257, bunun bir tesadüf olup olmadığını anlayamayacak kadar yorgunum,bedenime ağır gelen ruhum olurken her zaman,bu kez ruhum kuru bir zayıflık içinde,bedenimse bana aitliğini sonsuza dek inkar edecekmiş gibi canlı davranıyor.İkisinin bir bütün olduğuna inanmakta güçlük çekiyorum,bu bedenin ve bu ruhun ve hatta bu kalbin ve beynin bana ait olduğundan,ismimin Arven olduğundan ettiğim kadar şüphe ediyorum. Onu ilk gördüğümde, pul pul olmuş bakışlarıyla avuçlarında bir denizkızı- hayır hayır- kalbinde ve aklında bir denizkızıyla avcunda sıktığı kolyeye yüklediği nefretini denize savurmak ister gibi dalgalara bakıyordu.Dudaklarından çıkan fısıltıyı nasıl duyabildiğime hayret etmiştim,işte o zaman insanların çoğu şeyi kulaklarıyla duymadığını anlamıştım.Bazı şeyleri kelimeye dökmenin mümkünatı yoktu,bazı şeyler sadece davranıştan ibaretken daha anlamlıydı.Min Yoongi'nin dudaklarından çıkan yalvarış sinyalini gözlerimle ve, mümkünmüş gibi kalbimle duymuştum.Onun kalbinden gelen sirenlerin bana ulaştığı o ilk an,arkasındaki biraz uzaktaki saati netleyen gözlerim, 22:57 olduğunu haykırmıştı.
Bu anı geçen bütün zaman boyunca unutmamıştım.Aklımda dolanmaya başlayan düşüncenin terliklerinin mermerde çıkardığı ses bana şunu fısıldıyordu. "Öyleyse,her giriş de bir yerlerden çıkış demektir."
Neden avuçlarımın arasında sürekli bu kapı kolunu tutup ısıttığımı bilmiyordum ama sanki hayatın benim tercihlerimden çok ötede bir yerde durduğunu düşünmek için en mükemmel yer bu kapı kolunu tuttuğum yerdi.Hayatımın kalemini ellerinin arasında tutan kişi,sanki hangi seçimi yapacağımı çok iyi biliyor ve ben henüz kararımı vermeden o yolu çizip beni içine itiyordu.Bense kendi seçimimle girdiğim yolun etrafındaki çiçeklere şaşırarak bakıyordum,yaşamın getirdiklerinin benim eserim olduğunu sanıp bazen gururlanıyor ve gülücükler saçıyordum bazense sırf kendi seçimim olmasından dolayı ona isyan edemeyip çekmem gereken acıyı kabulleniyordum.
22:57 bir aşkın bir kalbe giriş saati.
2257 numaralı odanın kapısı,bu aşkı bu bedenden çıkaramadığı için,aşık olduğu bedeni özgür bıraktığı anın şahidi.
Hayat bana öyle zalim davranıyordu ki kendimden başka nefret edebileceğim kimsem yoktu ve olmayacaktı da.Sırf talep etmediği bir aşka hala sahip olduğu için Arien'den nefret edemezdim,sadece aynı adama aşık olduğumuz ve onun için savaştığımızdan dolayı Rebekah'dan nefret edemezdim.Bırakmam gerektiğini bir süredir biliyordum,çok zorladığımı biliyordum ama sanırım bunu hayata geçirebilmem aşkım yüzünden mümkün olmuyordu,dışarıdan gelen bir kıvılcımla ateşe vermeliydim bütün duygularımı.
Tep tep.
Bu koyu ahşaptan yapılmış kapıya ne kadar süredir baktığımı bilmiyor olsam da Yoongi'nin güçsüz nefesinden başka hiçbir şey duymadığıma göre,kurşun geçirmezler çoktan bizi yalnız bırakmaya karar vermiş ve gitmişlerdi.Onun karşısına çıkmak için kendimi fazla üzgün hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue Morn ☁ myg
FanfictionMavinin soğuğu temsil ettiği bu yalancı dünyada,mavi ateşin en sıcak ateş olduğundan bihaberdim. 'Madrugada' "Hm?" 'Şafak sökmeden önceki an,gece mi gündüz mü anlaşılmayan o an,portekizcede madrugada demek' Gü...