🌏 1.8 stars in the sky

4K 370 148
                                    

Medya;Stone Sour-through the glass

*

"Eğer yanlış kapıya girmiş bir anahtarsanız,

zorlamayın,

kırılırsınız."

Hayatım boyunca okuduklarım içinde beni en çok etkileyen cümle bu olmuştu.Belki zamanlaması fazla doğruydu,belki de kulağıma dolan hüzünlü müziğin güçlendirmesiyle hayatımın kitabına ait bir cümle gibi hissettirmişti.

Ben belki de,hiçbir kapıyı açamayacak olan ve hiçbir kilide ait olmayan bir anahtardım.Bu yüzden ufacık bir hareketimle kırılabiliyordum,yine de zorlamaktan vazgeçemeyecek kadar inatçı olmasaydım bir anahtar olarak yaşamamın ne anlamı kalırdı ki?

Yaşamımın bir anlamı olmadığını biliyordum.

Yaşamımın anlamını aramamın boşuna olduğunu biliyordum.

Yalnızca intahar edecek kadar aptal olmadığım için yapabildiğim kadar yaşayıp,gidebildiğim kadar gitmek istiyordum,ve zorlayabildiğim kadar kapıyı zorlayıp,kırılabildiğim kadar kırılmaya çalışıyordum.

Yutkunursam ağlayacağımı bildiğim için ağzımın içinde biriktirdiğim tükürükler yüzünden midem bulanıyordu.

Bir şeyler yazarsam yine ağlayacağımdan emindim,o yüzden düşüncelerimi içimden geçirmemeye çalışıyordum.

Oturduğum kaldırım köşesinden kalkacak gücü bulamadığımdan hiçbir yere gidemiyordum.

Daha önce de binlerce kez terk edilmiştim. Hatta yeni doğmuş bir bebekken annem tarafından bile geride bırakılan olmuştum. Birisinden vazgeçmek söz konusu olduğundan,uzay aracından bırakılan modül misali ilk benden vazgeçilirdi.

*


Bulutsuz gökyüzünün altında,soğuk zemine sırtüstü uzanmış bir halde doğrudan karşıma bakıyordum.Bazen kendimi bu gezegene ait değilmişim gibi hissederdim ve yine o anlardan birisindeydim.Belki de olmam gereken gezegen bir başkasıyken,birilerinin ufak bir hatası yüzünden dünyada sıkışıp kalmıştım.Belki de önceki hayatımda beni seven insanlara zulmetmiş kötü birisiydim ve bu hayatımda cezalandırılıyordum.

Şehrin ışıklarından kaçmak için çıktığım bu çok katlı apartmanın çatısında,üşüyor da olsam beton zemine uzanmak olabildiğince iyi hissettirmişti.Telefonumu sıktığım ellerimdeki ojelerin çoğu soyulmuştu.Ona söyleyecek milyonlarca şeyim olmasına rağmen hiçbiri dilimin ucuna gelecek kadar doğru hissettirmiyordu.Ne söylesem hem yetmeyecek hem de çok fazla gelecekti.

Yanlışlıkla elim kameraya dokunduğunda karşımda bir masalı andıran güzellikteki gökyüzünün telefonun kamerasında bir simsiyahlıktan ibaret olduğunu görmüştüm.Nedense içimdeki minicik serpilmiş iyi hissim de bunu görmemle yok olmuştu.Çektiğim fotoğrafı Yoongi'ye yolladım.

"Senin için bu yıldızlardan bir farkım yok,doğru yerden bakmadığın için hiçbir zaman varlıklarını göremeyeceksin.Bulunduğun yerden gözükmedikleri için güzelliklerini fark edemeyeceksin,hiç çabalamadığın için ne hissettiğimi anlayamayacaksın.

Senin bu gökyüzünde yerin olup olmadığını bile bilmiyorum.Ama ben de tıpkı bu yıldızlar gibi,fark edilmesem de varolacağım.Görülmemenin sonsuz hiçliğini hissederek,içindeki karanlıklara birer mum ışığı etkisi yapabilmek için var gücümle yanacağım."

Blue Morn ☁ mygHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin