Medya: SEJEONG- If onyl
Çaldığı şarkı da en az benim kadar hüzünlü olmasına rağmen dudaklarımın kıvrılmasına engel olamamıştım.Parmaklarımın arasından kendisi kayar gibi kapattığım kapıya olamadığım gibi,kalbimdeki duyguların tamamen ona ait olmasına engel olamadığım gibi,yürümeyeceğini bilsem de,hayatında bana yer olmadığını bilsem de,hayatıma başka bir yön verme imkanım olmadığı gibi.
Topuklarımın ucunda dönüp piyanonun başına doğru yürüdüm.Çalışını izlemek istiyordum,kulaklarıma dolan piyano sesinin bana huzur vermesi gerekirken canımı yakıyordu,ona bildiğimi söylememin zamanı değildi biliyordum.Ama gırtlağımda sıkışan bir jileti yutmaya çalışıyormuşum gibi hissettiriyordu.Yine de, şimdi tam da bir kelebek dokunuşu kadar hafif de olsa huysuzluğunu dindirebilmişken,tam da dünyanın en güzel uykusundan uyanmışken bunu yapmayacaktım.
Parmaklarının hareketini izledikçe piyanodaki tuşları kıskanacak kadar paranoyak bir düşünceyle gülümsemeye devam ettim,ustalıkla yaptığı şeyleri yaparken uyuşuk bir şekilde de yapsa zevk aldığını görebiliyordum.Piyanosunu seviyordu.Adımlarımı dolandırıp yanına geçtiğimde omuzlarının kalkıp inişini,kafasıyla hafifçe ritim tutuşunu izlemeye devam ettim.Min Yoongi,demek sevdiğin şeylere böyle bakıyorsun,demek senin için değerli şeylere böyle nazikçe dokunuyorsun,aşkın senin müziğini bile tamamen sana ait yapan şey demek...
Hakkım olmadığını bile bile beni sevmesini diledim,istediğim bir şeyi yapması için deli gibi kıvranmama gerek kalmamasını diledim,en çok da,uykularını benimle paylaşmasını istedim,bu soluk benizli parmakların saçlarımda dolaşmasını ve bana sımsıkı dolanmasını diledim.
Sol elimin avuç içini omzunun üstüne yavaşça yerleştirirken durmasından ödüm kopuyordu,her anın büyüsü bozulacakmış gibi ürkekçe yaşamak hem her şeyin böyle büyülü olmasını sağlıyor hem de sonsuz bir huzurla yeryüzüne inen kar tanelerinin yaptığı gibi dünyamı sessizleştiriyordu.Onun yanında olduğumda mutluydum.Sadece bu cümleden ibarettim belki de,süslü sözlerle anlatmaya gerek yoktu.Bana bir şey söylemiyor olsa bile dinlemek hoşuma gidiyordu,bana gitmemi söylese de kalmamı istemesi hoşuma gidiyordu,hiç kimsenin böyle güçlü bir kalbe sahip olduğunu düşünemeyecek olmasına rağmen içindeki sızılarla baş edemediğini görmek,kimsenin göremediğini görmek hoşuma gidiyordu.
İnsan kendine bu işkenceyi neden yapar? Neden olamayacağı birisine aşık olmaya devam eder,diye düşünürken,onun yaptığı hatanın çok daha kötüsünü benim yaptığımın farkında değildim.Bataklıktaki birisine elimi uzattığımı düşünürken,kimin kimi çekeceğini düşünmemiştim bile.Başıma giren şiddetli ağrıyla dengemi sağlayamadım ve omzuna uzattığım elime olması gerektiğinden fazla yüklendiğimde durdu.
Başını hafifçe elimin üzerine doğru eğip boynunu çıtlattığında,aslında tutulduğunu anladığımda başımın ağrısına rağmen gülümsedim.Elimin altındaki kasların kaskatı olduğunu hissetsem de bir kaç dakikalığına ellerimde masaj yapacak gücü bulabileceğimden emin değildim.
"Evine bırakmamı isteyeceksen şansına küs,yurda dönmeliyim yani kendi başının çaresine bakmalısın."
"Burada kalamaz mıyım?"
Şaşkınlıkla kafasını çevirip suratıma baktığında onun şaşırışına şaşırmış gibi yaparak boş boş baktım.Güleceğimi düşünüyor olmalıydı ki şaka yapmadığımı anlayınca kaşlarını hafifçe çattı.
"Pekala küçük fil.Yurt dışında yaşadığın için bu tür şeyler sana normal geliyor olabilir fakat yeni tanıştığın birinin evinde kalmamalısın,insanlara böyle kolayca güvenerek nasıl hayatta kaldın bu yaşa kadar?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue Morn ☁ myg
FanfictionMavinin soğuğu temsil ettiği bu yalancı dünyada,mavi ateşin en sıcak ateş olduğundan bihaberdim. 'Madrugada' "Hm?" 'Şafak sökmeden önceki an,gece mi gündüz mü anlaşılmayan o an,portekizcede madrugada demek' Gü...