Murphy kanunlarını duydunuz mu? Peki o kanunları ortaya koyarken kimden esinlenildiğini biliyor musunuz? BEN.
Bir şeye ne kadar önem verir ve özenle hazırlanırsam o kadar berbat ederim ve bütün aksilikleri mıknatıs misali üzerime çekerim.Şu dağına göre kar olayını hayat bende biraz abartıyor olabilir,yani yaz günü kutup ayısıyla karşılaşabilen insanlar olur ya,hah! İşte onların en başında gelen kişi benim.
Kolumdaki ince bakır saatimi düzeltip göz ucuyla baktım ve ardından gergin olmak istemediğimden başımı tekrar taksinin camına çevirdim.Sağanak yağmur olduğu için trafik kilitlenmişti ve ben şu an Min Yoongi'yi bekletiyordum.Tam bir yıldır eyelinerı tek çekişte mükemmel yapan ben,bugün tam altı kez silip düzeltmek zorunda kalmıştım ve öfkeden kudururken makyaj çantamı banyoya düşürmüştüm.Saçımı istediğim gibi yapmak için üstünden beş kere geçtiğim için yağlandırmış ve dayanamayıp yıkamış,tekrar yapmıştım.Sabahın köründe uyanmış olmama rağmen ve evimde çoğu şey kolilerin içinde duruyorken çıldırmış gibi bir oraya bir oraya koşturuyordum.Otobüs hattının merkezi bir sorunu olduğu için çalışmıyordu o yüzden mecburen taksiye binmiştim fakat herkes benim gibi yaptığı için de trafik felaketti.Şimdiyse sadece sırtımı geriye yaslayıp elimde çevirdiğim telefona bakıyordum.Yüzünü göreli iki gün olmuş olmasına rağmen onu özlemiş gibi hissediyordum.Beklediğim mesaj ondan neredeyse emzik gibi telefonumu her yere yanımda taşıdığım iki günün sonunda gelmişti.
Mesajda bir adres ve bir talimat vardı.
"Saat 15.30 da burada ol,geç kalırsan seni denize atarım.İlk karşılaşmamızdaki çirkin kıyafetlerini giyebilirsin."
Çirkinmiş.Hah! Götüm.Bal gibi de beğendiği ortadaydı yoksa neden giymemi istesin ki? Gerçekten bunu anlayamayacak kadar salak olduğumu mu düşünüyordu yoksa insanlara iltifat etmenin erkekliğinden bir şey götürmeyeceği ona öğretilmemiş miydi?
"Yes sir! Beni denize atarsan o kıymetli kıyafetlerine su sıçratırım.O yüzden eski kafalılığı bırakıp daha yaratıcı bir ölüm şekli bulamaz mısın?"
Kalbim göğsümü deler gibi dugumdugum çarparken beni göremeyecek olduğu için hala dudaklarım acıyana kadar sırıtıyordum.Bana çıkma teklifi etmediğini bilebilecek kadar onu tanımıştım,ama ne için çağırdığını da bir türlü tahmin edemiyordum.
Tam o sırada çalan telefonumla elim ayağıma dolaştı,bekliyormuş gözükmemek için çalmasına izin verirken taksiciyle göz göze gelip sırıttım ve sonunda açmak zorunda kaldım.
"Çok yaratıcı ölüm şekilleri buldum.Geldiğinde- eğer gelebilirsen- üzerinde hangisini denememi istersin?"
Sesinden ne kadar sinirli olduğu o kadar belli oluyordu ki bi an elimde olmadan ondan korkarken buldum kendimi,ama hemen toparladım.Anladığın dilden konuşalım bay kibirlilerin efendisi.
"Geldiğimi nereden çıkarıyorsun? Şu an pijamalarımla ve battaniyemle film izliyorum,bunu bölebileceğini sana kim söyledi?"
Bir an karşı taraftan ses gelmeyince kapattığını düşünüyordum ki aramanın hala açık olduğunu fark ettim,sinirden köpürdüğünü nefesini seslice alıp vermesinden anladığım an gülmemek için kendimi güçlükle tuttum.
"Sen ciddi misin?"
Bir süre sessiz kalıp onu daha da öfkelendirmek isterdim ama telefonun diğer ucundan bay çok bilmiş rahatlayan tok bir sesle konuştu.
"Ne izliyorsun hızlı ve öfkeli falan mı? Arkadan gelen korna seslerini yalan söylerken hesaba katsan iyi edersin.Taksiciye ne kadar yolun kaldığını sor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue Morn ☁ myg
FanfictionMavinin soğuğu temsil ettiği bu yalancı dünyada,mavi ateşin en sıcak ateş olduğundan bihaberdim. 'Madrugada' "Hm?" 'Şafak sökmeden önceki an,gece mi gündüz mü anlaşılmayan o an,portekizcede madrugada demek' Gü...