Medya; Saddest Piano & Violin Ever!
Epey uzun bir bölümle yine sizlerleyim,umarım sıkıcı olmamıştır diyerek aradan çıkıyorum,yorumlarınızı bekliyorum.Bu arada sona yaklaştığımızı da belirtmek istiyorum,kısa hikaye olarak düşündüğüm için uzun bile sürdü :')
*
**
Gözümden düşen damlaların yüzümde hiçbir değişiklik yaratmadan bir çığ gibi yuvarlanması onun görüntüsünü bulanıklaştırdığında ona son kez yakardım.Ve bu yakarış bizim sonumuz oldu.
Bana Ariel diye seslenmesi nefes kesici derecede boğucuyken,bir de hayatımda ilk kez bu cümleyi inanmayı deli gibi dilediğim birinden duyacağım sırada olması beni kahrediyordu.Bu anı sonsuza dek hatırlayacağımı çok iyi bildiğim için hiç yaşanmamış olmasını,başa sarılmasını istiyordum.Ama biliyordum,nasıl dünyanın kaderi silinip baştan yazılamazsa bu anı da sonsuza dek böyle yürek burkan bir şekilde kalacaktı.
"Bir...bir şey söyle.."
"Ağlama, buna katlanamadığımı biliyorsun.Ağlama.Bu...Sadece..."
Yutkunarak ve gözlerini kaçırarak titrek konuşması bilerek adımı tekrar yanlış söylemekten çekindiğini hissetmeme sebep olmuştu ağlamamdan nefret eden birisine göre ne kadar pervasız davrandığının farkında değildi,konuşmasındaki tedirginlik daha da ağlamam için beni zorlasa da yutkunup dudaklarımı ısırarak elimin tersiyle yüzümü şöyle bir silivermiştim.İki elimle birden olanca gücümle göğsüne sert bir darbe vurmaya çalışarak onu ittiğimde bir kez sallandı ama beklediğim etkiyi oluşturamadığım için arka arkaya vurmaya devam ederken konuştum.Beni durdurmak yerine olmaması gerektiği kadar sakin bir şekilde dikiliyordu.
"Bu sadece gözlerini yumduğunda dilinden dökülen şey miydi? Nasıl bir kadın ki bir aileye sahip olmasına rağmen hala senin kalbini,aklını dilini terk edemiyor.Ve ben nasıl acizim ki bana dokunduğun her an onu düşündüğünü göremedim! "
"Saçmalama Ari! Ah.. Biraz sakinleşmen gerekiyor-- bir şeyleri çarpıtmayı-"
Sesimin boğazımda bir acı bırakacak kadar sert çıkması kontrolüm dışında gerçekleştiğinde ağlamam öfkemden dolayı duraklamıştı.
"Çarpıtmak mı? Yalnızca özür dileseydin bile sakinleşebilirdim ama senin yaptığına özrü kabahatinden büyük derler adi Min Yoongi!"
"İşte yine başlıyoruz. Her şeyin yolunda gitmesi sana batıyor değil mi? Kendine heyecan aramaktan asla vazgeçemeyen küçük bir çocuk gibi davranmak hoşuna gidiyor."
Hayır diyorsun kendi kendine,daha dibi olamaz bu düşüşlerimin.Zirveden böyle hızlı düşerken, rüzgarın şiddeti bile aklını başından almaya yetecek kadar korkunçken, sırtını şiddetle çarptığın yeryüzü,sanki daha da alçalıyor,her kırılışın daha fazlası oluyor.Artık bitsin,hepsi son bulsun derken daha da dibi keşfediyorsun.Ve anlıyorsun tıpkı mutluluğun olmadığı gibi mutsuzluğun da bir sonu yok.Ve anlıyorsun her keşif damakta çilekli dondurma tadı bırakmıyor,bazen zift gibi bir şeyler damağında dolaşıyor.
Yutkunuyorum.Keşke gerçekten yalnızca bir mucize olsa ve bir kaç dakika geriye gitsek.Ömrümün sonuna kadar ondan seni seviyorum cümlesini duyamamaya bile razı olacağımdan eminim,bu yanılsamayı duymamak için vazgeçebileceğim diğer şeyleri düşünüyorum.Ama farkındayım,çaresizliğimin,bir saniye önceye dahi gidemeyeceğimizin.
Kulağımda bir arı kovanına dayanmışçasına yükselen uğuldamayı bastırmaya çalışıyorum,bütün o bulutların üstündeymişçesine büyülü gelen saatlerin ardından demek ki diyorum,her mutluluğun muhakkak bir yıkılış gelmeli,yaşam ciğerlerine doluyorsa hemen ardından nefessiz kalmalısın.Dünya böyle dönüyor demek ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue Morn ☁ myg
FanfictionMavinin soğuğu temsil ettiği bu yalancı dünyada,mavi ateşin en sıcak ateş olduğundan bihaberdim. 'Madrugada' "Hm?" 'Şafak sökmeden önceki an,gece mi gündüz mü anlaşılmayan o an,portekizcede madrugada demek' Gü...