Ellerimdeki kahve bardaklarından yayılan sıcaklık ve burnuma dolan karamel kokusu ve kapıyı tam kapanırken yakalamamın verdiği çocuksu sevinçle adımlarımı dışarı attığım an bedenimi saran soğuk...Bunların hepsi bana gerçek olamayacak kadar büyülü geliyordu,her zaman içinde yaşadığımda benimle birlikte yaşadığını hissettiğim bir şehirde olmak istemiştim.Seul şimdiden bana bir masalın içine kaçmışım gibi hissettiriyordu.
Güneş havadayken girdiğim bu kafeden uzun süredir çıkmadığım için,gökyüzünü ne çok özlediğimi fark ederek derin bir nefes aldım.Orada olduğundan kaynağını bilmediğim bir güvenle emin olsam da,gözlerimle görüp kontrol etmek istedim.Ellerini deri ceketinin cebine koymuştu ve başı önüne eğikti,sahilin aşağısında kayalıkların olduğunu biliyordum,bugün denizin dalgalı olduğunu da görebiliyordum.Ama ilk izlenimime dayanarak karşımdaki kişinin hiç de kayalara çarpan dalgaları izleyecek kadar duygu dolu olduğunu sanmıyordum.
İçimde durdurulamaz biçimde çağlayan merak duygusuyla onu bilmeyi istedim.Birisini tanımaya duyulan bu telaşlı merakla sağıma soluma bakmayı unutup yola atladığımı,yolun tam ortasındayken fark ettim.Uzun bir korna sesiyle küfür yedikten hemen sonra kendimi sahilin bulunduğu taraftaki çimenlere atmıştım ki ayağımın takılmasıyla kahvenin birinin elime dökülüp yanışıyla hafif bir çığlık attım.Ardından sabit bir şekilde durup nereye döküldüğünü kontrol ederken gözümün ucuyla,bana bakıyor mu diye baktığımda hiç istifini bozmadan sırtı dönük durduğunu gördüğümde içimden yükselen ağlama hissiyle öfke doldum ve sağ elime dökülmeyen kahveyi ona vermek üzere aldım.Birisinin yanında ağlayacak kadar cesur olmamıştım hiç,kimseye ruhumun kapılarını o kadar aralayacak kadar güvenmemiştim.Yalnız başına ağlamanın,kendini teselli etmenin beni büyüttüğünü düşünürdüm hep.Hızlı adımlarla yürüyüp kahveyi ona uzattım.
Başını bana çevirdi ve şöyle bir süzdükten sonra,döktüğüm kahveyi tuttuğum,az önce yanmış olsa da şimdi soğukla serinleyen elime uzandı.İki eliyle bardağı sarıp ısınmasını izledim,bir a önce içmesini ve bana öfkelenmesini istiyordum.
***Neden dolu bardağı değil de dökülmüş kahveyi aldığını çok sonra öğrenecektim,onun benden nefret ettiğini sanıyorken bile aklından neler geçirdiğini,ilgisiz gözükmek için ne çok çabaladığını,kalbinde batırdığı gemilerin ağırlığıyla dalgalanan bir deniz olduğundan,böyle kıyıya vuran dalgaları izleyerek kendine benzettiğini,hala cebinde denizkızı kolyesiyle dolaştığını,geçmişini bilmediğim hikayesinin bir parçası olacağımı o zamandan hissettiğini ve beni bu girdaba sürüklemek istemediğini çok çok sonra öğrenecektim.
Çekime karşı koyamayan yalnızca benim sanarken,güneşin de dünyaya doğru belirlenmesi güç de olsa bir şekilde çekildiğini bilmiyordum.Bu yakınlığın bir milimetre dahi artması halinde dünyayı yakıp kavuracağını bilen güneşin,mesafeyi korumak için kendi çekimiyle savaştığını bilmiyordum.Üstelik,güneşin çekimine kapılan ilk gezegen olmadığımı,güneşimi yalnızca kendime istemenin bencillik olacağını bilmediğimi çok sonra fark edecektim.
Kahveyi döktüğümün farkındaydı,elimin yandığının farkındaydı,fark etmesini istediğimin farkındaydı,buna rağmen kendisinden ödün vermek yerine,duvarları olan bir tek benmişim sanarken o bana kalesinin ardından gülümsüyordu.Bir yudum dahi almadığı kahvenin,daha ben yanına gelmeden bile caramel macchiato olduğunu bildiğini,aşık olduğu kadının karnında en iyi arkadaşının bebeğini taşıdığı için geceleri nasıl uyuyamadığını,herkese olmadığı bir şekilde gözükmek için çabalarken ne çok yorgun düştüğünü,sonra öğrenecektim.
Çünkü bildiklerimiz,bilmediklerimizin kanıtıdır.Gördüğümüz kadarı,bize görmediğimiz şeylerin olduğunu ispatlar,gelecekten bihaber olan ben,bu gece,bir yıldızın kayışında,kalbime bir kıvılcım çakıldığını hissettim. Her yıldızın ölümüne bir dilekle bağlanmayı uman insanoğlunun bir parçasıydım,bir ölüme umut bağlamayı çok küçükken öğrenmiştim.***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue Morn ☁ myg
FanficMavinin soğuğu temsil ettiği bu yalancı dünyada,mavi ateşin en sıcak ateş olduğundan bihaberdim. 'Madrugada' "Hm?" 'Şafak sökmeden önceki an,gece mi gündüz mü anlaşılmayan o an,portekizcede madrugada demek' Gü...