Uyandığımda başımda Kook bekliyordu ve canım çok yanıyordu. Kook uyandığımı görmüş olmalı ki yavaşça bana sarıldı ve derin bir nefes verdi. Ne olduğu yavaş yavaş aklıma gelmeye başlamıştı. O kan, o adam...Taşlar yerine oturuyordu ama canımın acısı bütün hatırlama çabalarımı mahvediyordu. Kook eliyle karnıma dokunduğunda acıyla bağırdım. Gözlerime dikkatle baktı " Seni seviyorum "dedi. Yanağına küçük bur buse kondurdum. "Bende seni seviyorum" dedim kısık sesimle. Tekrar sarıldı "Çok korkuttun beni" dedi ve devam etti
"Sana bişey olacak diye , seni kaybedeceğim diye çok korktum."dedi. Tebessüm ettim. Onu asla yanlız bırakamazdım , bırakmamalıydım.
×××
Günler ve saatler geçiyordu ve benim canımın acısı azalacağına artıyordu. Sadece canımın acısı değil kabuslarım da artmıştı. Kook başımdan ayrılmaz olmuştu ona bunu yapmak istemiyordum ama o beni bırakmıyordu. Hatta avlanmıyordu bile. Gün geçtikçe kendime olan güvenim daha fazla azalmaya başlamıştı. Yara iyileşiyordu fakat canımı çok yakıyordu. Nedenini bilmiyordum ama bu işte bir iş vardı.
Kook 'u zorla avlanmaya yollayıp rahatça ağlayabiliyor ve yaramdan gelen kanla başa çıkabiliyordum. Kook'u yine evden gönderdim ve ağlamaya başladım. Annemi, babamı o kadar özlemişim ki..Kalkıp lavaboya gittim. Son zamanlarda ağzımdan kan gelmesine alışkındım yine aynı şeyler oldu kan geldi yine. Bu benim canımı çok yakıyordu. Kook görmesin diye iyice temizledim ve lavabodan çıktım. Tam lavabonun karşısında bir ayna vardı. Az da olsa tipime bakayım dedim ve gözlerim dikkatimi çekmişti daha yakından baktım ve gözlerimin lila gibi bir renk aldığını farkettim. Son zamanlarda kendimde olan değişimin farkındaydım ama bu kadarını beklemiyordum. O sırada Jungkook'un geldiğini duyup yanına indim. "Aşkım g-gözlerim bir acayip mi ?"dedim. Kook gözlerime baktı ve gözleri parladı. "S-sen"dedi. Ne ben? "Ben?"dedim daha fazla dibine girerek. Koşarak kütüphaneye gitti. O Kütüphanedeyken onu rahatsız etmek istemiyordum o nedenle odanın kapısını açıp balkona geçtim. Dışarıyı izlemek kadar huzur verici bir şey daha yoktu Kook'dan başka tabii. Gözlerime ne olduğunu hala düşünüyordum. Ne olabilirdi ki? O kadar süre boyunca gördüğüm kabus vb. şeylerle alakalı olabilirdi aslında. Hele dün gece gördüğüm, kabustan ziyade bana anlatmak istediği bir şey var gibiydi. Bir süre daha bekledim ve rüyayı hatırlamaya çalıştım. Ama başaramadm. Sadece belli bir kısmını hatırlıyordum ve dahası olmuyordu. Bir süre sonra Kook'un ellerini belimde hissettim. Tebessüm edip başımı öne eğdim. Kook kulağıma yaklaştı "Güzelim artık acı çekmeyeceksin çok az kaldı"dedi. İçten içe mutlu olmuştum ama neden böyle bir şey dediği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. "Neden öyle dedin birden bire"dedim sakince. "Kook sadece tebessüm etti ve cevap vermedi. Kendi kendime görmemi istiyordu anlaşılan. Bekleyip görecektik.
×××
Gece sadece yatakta oturmuştum. Kook zaten bir vampir olduğundan uyumuyor ve benimle vakit geçiriyordu. Belki uyurum diye bana masal anlatmaya başladı. Göz kapaklarım irademin dışında hareket etmeye başlamıştı. 1-2 haftadır korkudan uyuyamadığım için şuan çok uykum vardı. "Ve mutlu son prensesim" dediğinde ben de kendimi uykuya bırakmıştım.
"Sonu görünmeyen bir yolda arkama bakmadan koşuyordum. Üzerimde yine aynı pelerin vardı ve neyden kaçtığım ya da neden kaçtığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Bir süre daha koşmaya devam ettim. Yerde bir kitap vardı "MAGIC" . Elime kitabı alıp rastgele karıştırıyordum. Bie sayfa denk geldi ve parmaklarım alev aldı. Ama canım yanmıyordu. Daha çok bir büyü gibi..."