🥀 DEAM 🥀

268 21 4
                                    

Bölüm Adı: Tanrıça
Jin'in sesini duyar duymaz ona baktım. Kötü bir şey oldu zannetmiştim fakat Jin kötü bir şey olmuş gibi bakmıyordu.
"H-ha Neul'u görmelisin."
Mr.Burton'a da gelmesini söyleyip Ha Neul'un yattığı odaya gittim.

Ha Neul'un göğsü çok hızlı bir şekilde inip kalkıyor ağzından mavi mavi köpükler çıkıyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum ve korkmuştum. Peki o halde Jin neden bu denli mutluydu?
Mr. Burton'a baktım. Düşünür gibi bir hali vardı,gözlerime baktı ve konuştu;
"Evet evlat, fikrin nedir?"
Ses etmedim. Bu anlamadığımın bir göstergesiydi...ne diyeceğimi bilmiyordum çünkü.
"Bu zehri attığına dair bir işaret. Büyü işe yaramış sevgili TANRIÇA."
"Tanrıça mı?"
...
Yaklaşık bur hafta geçmişti. Ha Neul'un durumu iyiye gidiyordu ama ben hala şu büyüleri ezberleyemiyordum. Jungkook yardımcı olmaya çalışıyordu. Eun Sun bu aralar kendi halindeydi ve bizimle konuşmuyordu. Kütüphanede tesadüfen okuduğum bir yazıyla onu hatırladım.
"....genellikle içlerine kapanıktırlar. Bu içe kapanıklık doğuştan oluşabildiği gibi sonradan da olabilir. İçe kapanmalarının nedeni kendilerini kimsenin anlayamayacağını düşünmeleridir ve bu çok zeki olmalarından kaynaklanır. Zira insanoğlu asla karşısındakini anlamayı denememiştir. Her zaman kendisini savunan,savunucu bir yapıya sahiptir..."
Kitabı kapattım ve uzun zamandır odasında kapalı vaziyette duran Eun Sun'ın o zindan gibi odasının kapısını çaldım. Hemen ardından güçsüz,sürüne sürüne gelen ayak sesleri işittim, kapıyı açtı.
"Merhaba abla."
"Eun Sun...bu ne hal böyle?"
"Hiç."
"Girebilir miyim?"
Kapıyı araladı ve içeriye girmeme izin verdi,ardından kapıyı kapattı.
Etrafıma bakındım, bu dağınık haline göre odası epey derli topluydu. Duvarlarda gezinmekte olan gözlerimi ona çevirdim. Yere bakıyordu...sadece yere. Sanki orada bir şey varmış gibi öylesine dikkatli bakıyordu ki. Şuanda ona seslensem bahse varım duymayacaktı. İşaret parmağımla omzunu dürttüm ve birden nefes verdi, bana baktı.
"Konuşmak,anlatmak ister misin ?"
"Beni anlamazsın ki."
"Nereden biliyorsun. Ben senin ablanım anlat bana."

Gözlerime dikkatle baktı. Bana güvenip güvenemeyeceğini kontrol eder gibiydi. Öksürdü ve anlatmaya başladı.

"Son zamanlarda...son zamanlarda sanki odamın içinde birileri varmış gibi geliyor. Yere,tavana,duvara...nereye baksam onu görüyorum. Kim olduğunu sorsam da cevap vermiyor ama beni korkutmuyor da. Sanki...sanki bana yardım etmek için buradaymış gibi, ne zaman başıma bir şey gelecek olsa engel oluveriyor."
...
Bu konu hakkında epey araştırma yapıp düşünmüştüm. Ama bir sonuca varamamıştım. En sonunda Jungkook'la Mr.Burton'ın yanına gitmeye karar verdik. Hemen ertesi sabah kalkıp oraya gittik. Kapıyı defalarca çalmama rağmen açan yoktu. Jungkook'a baktım. O da bilmiyordu.
Jungkook yanıma geldi
"Hey kolyene bak"
Kolyeme baktım. Pembe olan kolyem artık hafif mora çalıyordu. Bunun anlamını ne biliyordum, ne de düşünebiliyordum. Aklıma en ufak bir şey dahi gelmiyordu. Ben düşüncelerimle yüzleşirken evin arkasındaki çalılıklardan bir ses geldi. Bana sesleniyormuş gibi hissediyordum ama oraya gitmek istemiyordum. Jungkook beni belimden kavradı ve ne yapacağını bilmediğini söyledi. Bunun üzerine oraya doğru küçük ve ürkek adımlar atmaya başlamıştım. Mr.Burton bu kolyeyi bana boşuna vermemişti. Bir zamanlar pembe olan kolyem artık mavimsi bir renge bürünmüş ve bana bir şeyler anlatıyor gibiydi.
Çalılıklara iyice yaklaştığım zaman, artık güvende olmayacağımı anlamıştım...

THE ENİGMATİC || After DeadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin