~ SANGUİNEAM ~

630 66 12
                                    

Kan Kırmızısı
Bölüm şarkısı :
Christina Perri - A Thousand Years
                                  
Göğsüme saplanan ok, tüm acıyı hissetmemi sağlamıştı. Kanım çekilir gibi hissetmiştim. Acıyla öksürüğümde elime gelen kan irkilmemi sağlamıştı. Etrafta Touka yoktu...gitmişti. Muhtemelen öldüğümü zannediyordu. Jungkook belimden tutacaktı ki vücudum tüm direncini kaybedip yere düşmemi sağladı. Jungkook kucağına aldığında akan göz yaşı yüzüme gelmişti. Ölecek miydim?
...
Gözlerimi açtığımda yaramın neredeyse kapanmak üzere olduğunu farkettim. Jungkook başımda elimi tutmuş bekliyordu ve benden daha fazla acı çektiği belliydi. Doğa bizi ayırmamaya yemin etmişti...
Gözlerimi açtığımı farkeden Jungkook irkildi ve sarıldı "Çok korktum sevgilim...öleceksin sandım"dedi. Zorla gülümseyip ellerini tuttum. "Yaram nasıl bu k-kadar ça- " cümleyi tamamlamadan Jungkook beni susturdu ve "Sen şifacısın ya güzelim" dedi. Demek çabucak iyileşebiliyordum. Yavaşça doğruldum ve Jungkook'a uzandım. Jungkook hemen sarıldı ve onun sırtına elimi koyup tüm acısını çektim. Farkında değildi.
Birkaç gün sonra neredeyse iyileşmiş hatta ayaklanmıştım. Yataktan kalkıp direk banyoya gittim. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Dalgalı kumral saçlarım birbirine karışmış yüzüm çökmüş pandalı pijamalarımla harika bir zombiydim. Kahkaha atmamla Eun Sun yanıma geldi ve o da halime gülmeye başladı. Biliyorum çok gülünesi bir şey değil ama uzun zamandır gülmek için bahane arar olmuştuk. Jungkook bizi kapıdan izliyordu. Bunu farkettiğimde ona bakıp gülümsedim ama ters giden bir şeyler vardı. Gülümsememle doğruca odasına gitti. Gece de evde yoktu. Herneyse sonuçta kokusu çıkar yakında değil mi?
...
Jungkook iki üç gündür evde kıyamet kopartıyordu. Eun Sun ve Jungkook habiye didişiyor ben yanlarına gittiğimde susuyorlardı. Kahvaltı masasına oturup telefonumu elime aldım. Ha Neul ile biraz konuştuktan sonra telefonu masaya koydum ve Eun Sun'ın önüme koyduğu omleti yemeye başladım. Jungkook karşımda portakal suyu içiyor ve bana bakıyordu. "Neee" dememle gülümsedi ve çatalı elimden aldı. Omleti parçalara böldü ve ağzıma verdi. Bütün omleti bana yedirdi ve huzurlu bir kahvaltı ettikten sonra odama çıktım. Üstüme daha düzgün bir şeyler giydim ve ormana doğru yürümeye başladım. Jungkook peşimden bana yetişti ve ağacın birine yasladı. "Jae Sun sana söylemem gereken şeyler var" dedi. 'Hah işte bu atağı bekliyordum. '
"Efendim"dedim sabırla. "B-baban" dedi ve durdu. Gözlerim doldu ve "Eee" dedim titrek sesimle.
"Yaklaşık 10-11 yaşlarındayken babamın ölmemiş olduğunu düşünüyordum. Hayatım mahvolmuştu. Her gün üvey annem tarafından tehditler alıyor , işkence çekiyordum. Daha sonra katil olduğumu düşünmeye başlamıştım. Sadece bir kaç ay içerisinde değişen hayatım her şeyi fakretmemi sağlamıştı ve güçlü hissetmeye başlamıştım. Hayatıma ortak olan adam, yıllardır aradığım kardeşim ve ben mükemmel bir takım olmuştuk. İşte bu mükemmel bir şeydi. Şimdi de düşündüğüm şey mi oluyordu yoksa..?"
Jungkook devam etti;
"B-baban yaşıyor s-sevgilim..!"

THE ENİGMATİC || After DeadHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin