•4•

630 45 6
                                    

İksir sınıfından çıktığında Hermione olanları bir kez daha düşündü. Güçlü bir büyücüye karşı asasız büyü yapmıştı. Bu, onun güçlendiğini gösteriyordu ama bedelini de güçlü bir şekilde almıştı. Lucius Malfoy bunun karşılığını ona acı çektirerek ödemişti. Böyle bir şeyle en son savaşta karşılaşmışlardı ama şu anki duruma bakarsak Lucius Malfoy'un Hogwarts müdürü olduğu bir zamanda her şeyin gerçekleşmesi olasıydı. Kendi kendine bir kez daha "Nasıl okula geldi bu adam?" diye düşünürken aklına McGonagall'ın Malfoy gelmeden önceki yüz ifadesi geldi. Sesi bile titremişti. Biliyordu ve buna karşı yapacak hiçbir şeyi de yoktu. Asıl sorunsa, bunun nasıl olduğuydu. Nasıl oluyordu da bir ölüm yiyen Hogwarts'ın müdürü olabiliyordu? Yakın zamanda Azkaban'dan çıkan bir ölüm yiyen... Aklına yedinci senelerinde onlar hortkulukları ararken burada olan ölüm yiyenler ve yaptıkları geldi. Kendi başına böyle bir şey gelmişti ama o adam müdür koltuğunda gerçekten oturursa ona karşı büyü yapmayanların da aynı kaderi paylaşacağını düşünüyordu.

Adımları onu Gryffindor ortak salonuna getirmişti. Belki de beyni ona Bunu Harry ve Ron'la konuşman gerekiyor, diyordu. Şişman Hanım ona bakmaya başladığındaysa umutsuzca parolayı bilmediğini hatırladı. Şişman Hanım ona gözlerini dikti ve "Parola yoksa, geçiş de yok." dedi.

"Ama beni yıllardır tanıyorsun!" dedi Hermione.

"Bu bir şeyi değiştirmez." dedi Şişman Hanım. Gözlerini birkaç kez kırpıştırarak saçını düzeltti ve abartılı bir ilgiyle tırnaklarını incelemeye başladı.

Hermione bu okuldaki çoğu tabloyu aptalca buluyordu, gizlice insanları izleyen bir deniz kızı, Kehanet Sınıfı'na giden merdivenleri çıkarken gördüğü her öğrenciyi kılıcını çekerek savaşa davet eden bir şövalye, eski, paranoyak bir müdür, onu yıllardır tanımasına rağmen içeri almayan bir kadın...

Ne yazık ki yanında asası yoktu, Harry ve Ron'a haber vermesinin de bir yolu yoktu. Neden onu görmeye gelmemişlerdi ki? Cidden, onu neden Draco Malfoy'la yalnız bırakmışlardı? Ellerinde olsa geleceklerini biliyordu, bunu yaparlardı... Belki de onların girişi yasaklanmıştı oraya. Bilmiyordu. Yapabileceği en iyi şey gidip birinden parolayı öğrenmekti. Bu saatte herkes yatağında olduğundan, en mantıklı kişi de bina başkanı McGonagall'dı.

Ters yöne dönüp McGonagall'ın odasına giden merdivenleri tırmanırken iksirleri yanına almadığını fark etti. Bileklerinde herhangi bir acı yoktu, demek ki iksirlere de gerek yoktu. Hermione, Lucius Malfoy'a duyduğu nefreti bastırdı. İlk önce bütün bunların arkasında ne olduğunu öğrenmeliydi. Buraya nasıl geldi, sihir bakanı nasıl izin verdi, profesörler neden hiç tepki vermedi ve daha fazlası...

Kapıyı çaldığında ses gelmedi. Belki de odasında değildir, diye düşündü. Ama hava kararmıştı ve saatin dokuzu geçtiğinden bir hayli emindi. Bu saatte ne yapıyor olabilirdi ki? Merakına yenilerek kapıyı açtı. Bu yaptığı büyük ihtimalle altı yıldır okulda çizdiği imajında değişikliğe yol açacaktı; bir profesörün odasına gizlice girmek bir suçtu. Odanın içi boştu, ama kaynağını göremediği bir ışık loş bir görüntü yaratmayı başarmıştı. Bir köşeye yığılmış kitaplar, genişçe bir masa, masanın üstünde parşömen ve tüy kalemler, devrilmiş bir mürekkep, bir köşede odanın simgesi haline gelen Zencefilli Keler kutusu ve önemsiz ayrıntılar duruyordu. Zaten bu odaya bakarak hiçbir şey öğrenemezdi ki, girmekle ne amaçladığını o bile bilmiyordu. İçi rahat etmeyerek kapıyı kapattı. Sadece göz attın, dedi kendi kendine. Hiçbir amacı olmasa da.

Parolayı söyleyecek kişi yerinde olmadığına ve başka bir yerden öğrenemeyeceğine göre yapacak başka bir şey bulması lazımdı. Bu saatte Filch onu dışarıda görürse başı derde girerdi. Ama yapacak başka şeyi de yoktu. Sıkıntıyla ofladı. Daha önce hiç yasaklanan saatten sonra dışarıda olmamıştı. Harry ve Ron parolayı bilmediğini de biliyorlardı. Onun bu saatte geleceğini bilmiyorlardı ama. Düşündüğünde bu olaydaki anlayamadığı şeylerden doğan sinirini ikisinin üzerine yıkmak istemediğini fark etti. Onlar yıllardır arkadaştı, girdikleri en tehlikeli maceralardan ve içine düştükleri onlarca berbat durumdan birbirini kurtarmışlardı. Dünyanın en tehlikeli büyücüsünü birbirlerinin yardımı olmadan yok edemezlerdi. Bu kadar çok şey paylaştığı insanları kafasında suçlamayı bırakıp onların yanına dönse çok daha iyi olurdu.

 𝑶𝑵𝑳𝒀  | 𝐇𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫 𝐅𝐢𝐜𝐭𝐢𝐨𝐧 | 𝐃𝐫𝐚𝐦𝐢𝐨𝐧𝐞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin