Hermione elinde olmadan birkaç adım geri gitti.
Lucius Malfoy sınıfın kapısının eşiğinde duruyordu ve hareket etmiyordu. Bakışları ilk Hermione'de durduktan sonra Draco'ya doğru gezindi ve o saniyeleri Hermione boğazının gerisinde hissettiği yakıcı duyguyla takip etti. Malfoy'un herhangi bir tepki vermesini bekliyordu. Draco ile neler konuştuklarını duymuş muydu? Duyduysa şimdi ne olacaktı? Onun kısa süre içinde içinde yeşeren tüm endişelerine rağmen Draco sessizdi ve ifadesiz bir şekilde babasına bakıyordu. Hermione bunu garip buldu, bunca yıldır Draco'nun her zaman babasına sığındığını ama aynı zamanda ondan korktuğunu tahmin edebiliyordu. Belki de her şey değişmişti gerçekten.
"Gel, Draco." Dedi Lucius Malfoy ve Draco bir şey demeden onu takip etmeye başladı. Hermione sorarcasına bakışlarını ona dikse de Draco ona cevap olarak gözlerine ulaşmayan bir gülümseme gönderdi.
Hermione sınıfta yalnız başına kalmıştı. Birkaç saniye bekleyip sakinleşti, nasıl olsa Draco bunu hallederdi, değil mi? Kısık sesle konuştuklarına emindi. Ayrıca Lucius Malfoy'un dakikalarca kapının önünde durup onları dinleyecek hali de yoktu. Ya da öyle miydi? Kafası fazlaca karışmış olan Hermione en azından o an için yapacak hiçbir şeyi olmadığına karar verdi ve sınıftan çıktı. Şu an o sorunla uğraşması gereken kişi Draco'ydu.
Öğle arası çok Hermione'nin nasıl geçtiğinin bile farkına varmayacağı kadar olaylı geçmişti. Şimdiki dersleri Sihirli Yaratıkların Bakımı'ydı ve Slytherinlerle ortaktı. Hermione Harry ve Ron'un, ayrıca Draco'nun orada olacağını umarak bahçeye çıktı. Eşyaları da orada, konuştukları ağacın dibinde kalmıştı. Yerde duran çantasını aldı ve bir saat öncesini aklında tekrar yaşatarak Hagrid'in kulübesine doğru yürümeye başlamıştı.
Draco'nun neden bu kadar tepki gösterdiğini anlamamıştı. Söyleyeceği kişi Harry ve Ron'du sonuçta. Bugüne kadar onlarla her şeyini paylaşmıştı, ikisinin de yapacağı son şey kendisine ihanet etmek olurdu. Draco da bir yandan haklıydı ama onların hafızasını silmesinin yanlış olduğu da bir gerçekti, bu kesinlikle hatalı bir davranıştı. Hermione en yakın arkadaşlarına yaşadıklarını Draco'nun gelemeyeceği bir ortamda da anlatabilirdi ama hikayenin Draco'nun ikisinin haızasını değiştirdiği kısmı da içeren gerçek hikeyeyi duyunca onlardan istediği anlayışı ve desteği alabilecek miydi? Hayır tabii ki de. Draco neden bunu berbat etme ihtiyacı duymuştu ki?
Hagrid'in kulübesinin önü öğrencilerle doluydu. Harry, Ron ve Draco oradaydı. Draco kendi arkadaşlarıylaydı ve Harry ve Ron da Hagrid'le konuşuyordu. Hermione bir önceki derste verilen ödevi teslim etme bahanesiyle üçünün yanına gitti. Hagrid Hermione'yi görünce gülümseyerek ona selam verdi. "Nasılsın, Hagrid?" dedi Hermione, elindeki parşömenleri üzerinde ağzı kapalı tahta bir kutunun bulunduğu masaya bıraktı.
"Ben de tam seni soruyordum," dedi Hagrid. "Son zamanlarda üçünüzü pek görmedim Hermione."
"Biz her zamanki gibiyiz Hagrid." Dedi Ron gülerek. Hermione bunun herhangi bir ima olup olmadığını anlamak istercesine Ron'un yüzüne baktı. Sonuçta Draco'nun hafızalarının ne kadarını değiştirdiğini bilmiyordu.
"Eh, o zaman, neden bu akşam yanıma gelmiyorsunuz? Biliyorsunuz, ee, çay içmek için."
Harry kaşlarını hafifçe çatsa da onayladı. Hermione ise Hagrid'in onlara ne anlatacağını merak etmeye başlamıştı bile.
"Okulun çevresinde hala kurtadamlar var mı Hagrid?"
"Ne? Hayır, Hermione, ne zaman Hogwarts'da kurtadamlar oldu ki? Yok artık!"
Ron cevap vermek için ağzını açmıştı ki Hagrid, "Hadi, ders başlıyor," diyerek üçünü yerlerine geri gönderdi.
"Hagrid garip davranıyor, değil mi?" diye sordu Hermione, garip davranan tek kişinin Hagrid olup olmadığını anlamak için yapmıştı bunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑶𝑵𝑳𝒀 | 𝐇𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫 𝐅𝐢𝐜𝐭𝐢𝐨𝐧 | 𝐃𝐫𝐚𝐦𝐢𝐨𝐧𝐞
Fanfic•Harry Potter Fan Fiction• Kitap esas olarak bir Dramione hikayesi değil, genel bir fiction hikayesini anlatmaktadır. Kapak ve kitabın adı düzenlenecektir. ~ Karanlık bir sabaha açtı gözlerini genç adam. Ne zamandan beri karanlıktı ki onun günleri...