•2•

1.1K 62 36
                                    

Gözlerin karanlığa alışırsa göremezsin beni.
Eğer beni karanlıkta görmek istersen, gözlerini diğer yıldızlardan çekmelisin.

Yeni bir sabah. Yeni bir gün. Yeni bir yıl.

Hermione Granger sabah kalktığında bunları düşünüyordu.

Arkasında bıraktıklarıyla, kaybettikleriyle yüzleşmekle geçen birkaç aydan sonra...

Yirmi yaşındaydı. Hogwarts savaşından üç yıl geçmişti ve artık olgun bir insan olarak Hogwarts'a başlayacaktı.

En başta Hermione itiraz etmişti buna. Kendisi savaştan sonra St. Mungo'da sadece bir ay yatmıştı ama Harry ve Ron'un uyanmasını beklerken geçen sıkıntılı aylar boyunca yaşadıklarını unutmamıştı. Onların bu kadar erken normal hayata atılmalarını istemiyordu. Hayatlarından bu kadar çabuk kopabileceği korkusu, sarsmıştı onu. Çok fazla hem de.

Evet, savaş kazanılmıştı ama bir bakıma da kaybedilmişti... Yitip giden onca insan karşılığında onların yaşaması... Hermione suçluluk duygusunda boğuluyordu.

Voldemort'la yaptıkları son düello sonunda Voldemort'un gücünü yitirmiş bedeninden çıkan karanlık madde, Harry'yi etkilemişti. İç organlarının bazıları ciddi şekilde yara almıştı. Neyseki muggle dünyasında yaşamıyorlardı, büyüyle tedavi edilirdi. Zaman almıştı yine de. Ve Ron... Ona ne olduğunu kimse bilmiyordu. İlk birkaç ay hayati değerleri sıfırlanacak şekilde yatmış, şifacıların günde birkaç kere verdiği iksirlerle yaşayabilmişti. Sonrasında ise birden... Ayağa kalkmıştı.

Hermione sadece üçünün birden hayatta olduğuna seviniyordu.

Artık Hogwarts'a giderken duyduğu o çocuksu neşeyi duymuyordu elbette, ama yine de tatlı bir duygu vardı içinde. Tekrar Gryffindor binasına gidecek, şöminenin yanındaki koltuğa kurulacak, her derste elini havaya kaldıracak ve Quiddicth izleyecekti. En önemlisi, altın üçlü tekrar bir araya gelecekti.

Saçını tekrar düzeltip tek başına yaşadığı küçük daireden çıktı. Çıkarken aynadaki görüntüsüne gözü takıldı. Kabarık saçlarıyla ve yara izleriyle mutsuz görünüyordu. Ama artık mutlu olmanın vakti gelmişti.

Hermione, Harry ve Ron duvardan geçtiklerinde kendilerini cadı ve büyücülerin arasında, kocaman ve etrafa dumanlar saçan Hogwarts treninin önünde buldular. Herkes trene binmeden önce ailelerinin yanındaydı. Hermione buraya ilk geleceği zamanı hatırlayıp gülümsedi.

Boş bir peron aramaya başladılar. Ama nereden geçseler gözler onların üzerindeydi. Bakışlarda heyecan ve korku vardı sanki.

"Bu yıl Slytherin binası olacak mı?" Diye sordu Ron.

"Olmak zorunda." dedi Hermione. "Slytherin de Hogwarts'ın bir parçası. Ayrıca savaşta hepsi karanlık tarafta değildi."

"Haklısın, olmak zorunda. Onlar olmasa Quiddicth'te kimi yeneceğiz? Kupayı kimden alacağız?"

"Kupayı bilmem ama siz bu sene Quidditch falan oynamayacaksınız."

"Ne?"

"İkiniz de yeni iyileştiğinizin farkında mısınız?"

"Ne olmuş yani?"

"Yani bu yıl kendinizi yormayacaksınız. Amacımız sadece mezun olmak ve bakanlıkta bir işe girmek."

"Saçmalama Hermione! Hogwarts'daki son yılımız, hayatımız boyunca bir daha burada öğrenci olamayacağız. Son yılımızı yaşamayalım mı diyorsun yani?"

 𝑶𝑵𝑳𝒀  | 𝐇𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫 𝐅𝐢𝐜𝐭𝐢𝐨𝐧 | 𝐃𝐫𝐚𝐦𝐢𝐨𝐧𝐞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin