Seni Anlamıyorum

11.6K 370 15
                                    

Açık sahaya geldiğimizde bir an bunu gerçekten yapıyor olduğuma inanamadım. Ben futbol oynamak adına gerçekten bir şey bilmiyordum. Abimle Kıvanç izlerlerken en heyecanlı yeri olduğunu düşündüğüm yerlerde ekranın önüne geçecek bir şeyler bulur onları sinirlendirirdim. Ya da dünyanın en önemli şeyiymiş gibi ekrana gözlerini pörtleterek bakmalarını izlerdim. Tuttukları takım farklıydı ve bu durum Fenerbahçe Galatasaray derbilerinde çok komik oluyordu. Fenerbahçe gol attığında abim bana sarılıyor. Galatasaray gol attığında Kıvanç bana sarılıyordu. Ki ben bu durumda Galatasarayın gol atmasını tercih ediyorken Fenerbahçeli olmam ayrı bir ironiydi. Her neyse futbolla uzaktan yakından hiçbir ilgim yoktu ve belki de maçın en heyecanlı olduğu dakikalarda ben futbolcuların yere tükürmesinin ne kadar iğrenç olduğunu düşünüyordum. Şimdiyse erkek gibi yürümem için yolda direktif vermiş olan Kıvançın peşinde penguen gibi yürürken eğer herkesi kandırırsak maç sırasında ayakta dikilmekten başka bir şey yapabileceğimi sanmıyordum.
Gözlerim ısınmak için hareket yapanlara kaydı içlerinden sadece üç dört kişiyi tanıyordum onlar da komşularımızdı bir de Batu vardı tabi. Gözlerim Baranla kesişince bir an erkek olduğumu unutmuş ona selam verecektim. Ama rahatsız bir şekilde gözlerimi başka bir yere kaçırdım sahaya göz gezdirdiğimde abimin uzakta telefonla konuşurken gördüm ısınmak için bir hareket yapmıyordu bir ileri bir geri gidiyordu. Bizi görmedi bile. Diğer yandan Semih bize doğru ilerliyordu. Çelimsiz bir çocuktu saçları ve gözleri standart bir şekilde kahverengiydi. Onunla ilk tanışmamızı hatırladım kimse ondan hoşlanmazken ben hemen sevmiştim çünkü içinden geçen her şeyi söylüyordu çok garip bir kişiliği vardı. Arkadaş edinebilen bir tip değildi ama onu tanıdıkça kanıksamamaya ve alışmaya başladılar.
'' Kıvanç '' dedi söyleyeceği bir şey vardı belli ki. Dibimize kadar gelmişken ondan bir adım uzak durdum yine de bu mesafeden beni tanıyacağını düşünüyordum. Bakışları KIvançtan bana geçerken
'' Bu kim ? '' dedi onda kibarlığın zerresi bile yoktu. Bu duruma dudaklarım kıvrılırken beni tanımamış olmasına şaşkındım
'' Ben Ayhan '' dedim Kıvançın tanıtmasını beklemeden, sesimi kalın çıkarmaya çalışırken kafam arkaya gidiyordu ve tamamen zorlanıyordum. Kıvanç bana dönerek mükemmel gülümsemelerinden birini gönderip göz kırptı.
Semih ikimize tuhaf tuhaf baktıktan sonra kendini tanıtma gereği duymadan
'' Kıvanç gelir misin ? '' diyerek Kıvançı çekmeye başladı. Sahanın ortasında tek başıma kalmıştım ne yapacağımı bilemeyerek ufak adımlarla ısınmaya çalışan ve benimle hiç ilgilenmeyen erkeklerin arasına ilerlemeye başladım. Bir an abimin yanına ya da Batunun yanına gitmeyi düşündüm ama kolaya kaçmaya niyetim yoktu onların yanına gittiğim an beni tanıyacaklarına emindim. Zaten Semihin nasıl tanımadığını anlayamamıştım.
Ama bir erkek gibi yürümediğimin farkındaydım ufak adımlarla olmazdı bu iş. Madem Semih bize kanmıştı ve bu oyunu oynuyorduk ben de hakkını verecektim. Omuzlarımı dikleştirip bacaklarımı açarak geniş ve umursamaz bir tavırla yürümeye başladım. Tanımadığım çocuğun yanına geçerken onlar gibi ayaklarımı iki yana açarak sağ ayağıma uzandım. Semihin ne derdi varsa hala sahanın ucunda anlatıyordu Kıvanç arada benim ne durumda olduğuma bakarken aklının Semihte olmadığına emindim. Yanımdaki çocuk ne yapıyorsa ona bakıyor onu yapıyordum yine pozisyon değiştirirken
'' O şekilde değil '' dedi onun ellerine sabitlediğim bakışlarımı yüzüne çevirdim. Bana alaycı bir gülümsemeyle bakıyordu
'' Sen ısınma hareketlerini bile yapamıyorken oynayabileceğine emin misin ? '' gözlerini üstümden çekerek ayağa kalktı ve kollarını sağa sola germeye başladı. Bu sefer onu takip edip kalkmadım oysa bu yaptığı hareket benim yapmaya çalıştığımdan çok daha kolaydı ilk başta acımasa da birkaç sefer yapınca karnıma ağrı girmişti. Onu takmayarak ayaklarıma uzanmaya devam ettim
'' Yeterince öne eğilmiyorsun '' kafamı kaldırıp ona baktım bana bakmıyordu bile. Başımı kızgınca iki yana sallamaktan başka bir şey yapmadım bu sırada Kıvanç bana doğru ilerliyordu. Yanıma oturup benim yapmaya çalıştığım hareketi düzgün ve seri hareketlerle yapmaya başladı. Dudakları sinsice yukarı kıvrılmıştı durumumun çok hoşuna gittiğini biliyordum. Ellerini ayaklarından çekerek sırtıma yumuşakca bastırdı. Daha öne gitmemi sağlayan bir olaydı bu ama yine de içim bir garip oluyordu
'' Kıvanç arkadaşını nereden buldun bilmiyorum ama sakatlanmasa iyi '' deminki çocuğun sesiyle duygularıma bir kalın bir perde çektim o beni dalgaya alırken hiddetle ayağa kalkıp
'' Sanane '' dedim tabi sesimi erkek sesi gibi çıkararak, bu ses gerçekten bir erkeğe ait olsaydı onun sesini duyar duymaz koşarak uzaklaşırdım. Ne kadar iğrenç çıkıyordu böyle
Ayrıca neden böyle sert bir çıkış yapmıştım ki? Abim telefon konuşmasını bitirmiş paslaşanların yanına gitmişti kafasını kaldırıp bize baktığını gördüm.
" Tamam sert çocuk kötü bir şey demedim " dediğinde gözlerimi kırpıştırıp ona baktım. Herkesi incelediğim gibi onu da mercek altına aldım tabi bu sırada Kıvançın da beni çekmesiyle yerime oturmuştum. Ela gözleri umursamazca kısılmıştı saçları kıvırcıktı ben iki harekette bu kadar terlemişken onda hiçbir şey yoktu. Bakışlarımı fark etmiş olacak ki
" Ne var ? " Dedi ama sert bir şekilde değildi. Omuzlarımı silkerek önüme döndüm. 
'' Bakamaz mıyım ? '' dediğimde sinirlendiğini çenesinin kasılmasından anlamıştım. Yaptığı hareketi bırakarak üstüme eğildi. Şaşkınlıktan oturduğum yerde biraz geri gittim
'' Artisliğin çabuk söndü bakıyorum '' dediğinde Kıvanç araya girdi 
'' Hey tamam sakin ol '' çocuk Kıvançı dinleyerek dudaklarında çarpık bir gülümsemeyle geri çekildi. Bense sanki demin dayak yeme tehlikesi atlatmamış gibi Kıvança döndüm.
" Kıvanç abim hala yanımıza gelmedi beni kimse tanımadı ve birazdan oyun başlayacak yani ben oynamak zorunda kalacağım farkında mısın ?" sesimi sadece ikimizin duyabileceği bir şekilde kısmıştım. Yaptığı hareketi bırakmadan güldü
" Zaten oynayacaksın demiştik sert çocuk, pes ediyorsan ayrı tabi " dalga geçiyordu eğleniyordu. Beni de moda sokuyordu. 
Ahh sınırlarımı zorluyordu işte. Pes ediyorum diyemeyeceğimi biliyordu. Önemli de değildi maça çıkar topun peşinde koşuyor gibi yapardım ordan oraya ilerlemek zor olmasa gerekti.
Maç başladığında Kıvançla aynı takımdaydık abim karşı takımda kaleciydi ve oyunla ilgilenmediğinin farkındaydım aklı başka yerdeydi. Batu da karşı takımdaydı Selim de. Deminki çocuk önüme gelmiş ve dokunamadan kaçırdığım toplar yüzünden bana laf atmayı ve deminki sanane lafımın altında kalmayacak hareketler yapmayı ihmal etmiyordu. Bu durum Kıvançın hoşuna gitmiş olacak ki hiçbir şey yapmıyor hatta gıcıklığına ayağına gelen tüm topları bana atıyordu. İlk yarının yarısına bile gelmemiştik ama benim dilim damağım kurumuştu.
" Hey " deminki çocuk ki maç sırasında adını duymuştum Bora , Kıvançtan pas istiyordu ikimiz de kaleye çok yakındık abimin dikkati tamamen dağılmış bana bakıyordu bakışlarını hissedebiliyordum ona özellikle bakmıyordum bakarsam hiç halim olmamasına rağmen kahkahalarla gülecektim. Abim benim kimliğimden tam emin olamamış olacak ki yanıma gelmedi. Kıvanç topu bile bile bana atarken her zamanki gibi topun ayağıma değmesini bekliyordum. Belki mükemmel bir gol pozisyonuydu ama bunu becerebilecek durumda değildim. Aslında abimin bu dikkat dağınıklığından faydalanabilirdim iki düşüncem arasında bocalarken en azından denemeye karar verdim ve aniden öne atladım fakat güçlü bir çarpışmayla ayağım topa değemeden kendimi yerde buldum. Kafamın yeşil zemine vurmasıyla çıkan tok sesten kulaklarım çınlıyordu. Üstümde bir ağırlık vardı acıyla yumulmuş gözlerimi açtım üstümde Bora şaşkın bir şekilde bana bakıyordu yüzümüz arasında santimler vardı sadece. Ağırlığı canımı ayrı bir şekilde acıtırken ne olduğunu anlayamamıştım bile. Bana yıllar gibi gelen bir dakika içerisinde hala üstümden kalkmamıştı güçlü kollar onu sinirle üstümden çekince bunun abim olduğunu gördüm. Elimden tutup beni kaldırmaya çalışan da Kıvançtı. Ondan destek alıp ayağa kalktım sersemlemiş bir halde ellerimi saçıma götürdüm. Peruğum düşünce çıkmıştı. Sahada herkes bana bakıyordu ve çıt çıkmıyordu. 
Kıvanç beni koltuğunun altına almıştı bakışlarımı sahadakilerden alarak ona çevirdim. Boraya öldürücü bakışlarını yolluyordu. Dudaklarımda istemsiz bir şekilde yukarı kıvrıldı
Kıskanmış mıydı ? Basbayağı kıskanmıştı işte.
Gülüşme sesleri duyduğumda etrafıma tekrar baktım Batu hala şaşkınlıkla bakarken abim sinirliydi üstüme düşen Boranın gözleri hala kocamandı bana bakıyordu diğerleri olayın şokunu atlatmış kahkaha atıyorlardı. Bu durum o kadar garipti ki. Ben de gülmeye başladım ama başımın arkası aldığım darbeyle gerçekten acıyordu.
Abim beni kolumdan sertçe çektiğinde Kıvançın koltuğunun altından çıkmak zorunda kaldım. Sahanın dışına beni sürüklerken Kıvançta peşimizden geliyordu. Onun ellerinden kurtulup sahanın ortasında düştüğüm yerdeki peruğu almak için hareket ettim. Yerden eğilip alırken meraklı bakışlar üstümdeydi bazıları çaktırmadan bazıları göstere göstere gülüyordu
'' Başka bir maçta görüşürüz arkadaşlar '' dediğimde gülüşmeler kahkahaya dönüştü ama abim sahanın ortasına tekrar gelmiş beni çıkışa sürüklüyordu. Kıvanç önden gittiği için kahkahalarla omuzlarının sarsıldığını görüyordum sadece.
'' Şu kolumu bıraksan '' diye tısladım Kıvançın yanına gelmiştik artık tamamen sahadan çıkmıştık.
'' Ne yapıyorsun sen acaba deli misin kızım sen'' abim sinirliydi ama neden bu kadar sinirli olduğunu anlamamıştım oyundu işte. Gözleri kızgınlıkla yüzümde oyalandı sonra benden çekip Kıvança döndü. 
 '' Senin de bu işte parmağın var değil mi ? '' dedi Kıvança
'' Her şey benim başımın altından çıktı zaten '' dediğinde abim sonunda kolumu bıraktı
'' Ya sakatlansaydı , iki gün sonra yarışması var hiçbir şey düşünmez misiniz siz ? '' dediğinde şaşkınlıkla abime baktım. 
'' Vay abi sen beni bu kadar düşünür müydün ? Sanırım ağlayacağım '' dedim alayla ama beni düşünmüş olmasına gerçekten sevinmiştim
'' İkiniz de gerizekalısınız '' abim adımlarını hızlandırdı önümüze geçti
'' Kayra trip atıyor '' diye kıkırdadı Kıvanç
'' Tamam abi oynarken seni de çağıracağız bundan sonra gel , küsme '' resmen dalga geçiyorduk zaten sinirliydi her an patlayabilirdi yine de komikti. Önden gitmeye devam edince ona yetiştim. Kafama peruğu tekrar taksam da saçlarım altndan biraz çıkmıştı
'' Hey dostum yapma ama '' dedim sesimi erkek sesi gibi çıkararak, abimin yüzünü görecek şekilde geri geri yürüyordum. Keyfim o kadar yerindeydi ki. Kıvanç beni kıskanmıştı işte kafamın hala orada olması garip miydi bilmiyorum. Belki bir bakışa bile çok anlam yüklüyordum. Ama bakışı anlam yüklenmeyecek gibi değildi. Beni kıskanmasaydı o çocuğa neden öyle sert bakacaktı ki. Kıskanıyordu ve bunun farkında bile değildi. Ben bunu gün yüzüne çıkaracaktım görmesini sağlayacaktım.
Abim sonunda gülerek kafamdaki peruğu çıkarttı
'' Şebeksin sen şebek '' tekrar dağınık kalan saçlarımı karıştırdı. Kıvanç da bize yetiştiğinde geri geri yürümeyi keserek önüme döndüm. Abim elindeki peruğu Kıvançın kafasına yerleştirdiğinde hepimiz durduk. O kadar komik olmuştu ki. Sarımsı kahverengi saçla kaşlarının rengi uymuyordu. Sanki saçlarını boyatmış gibiydi. Yolun ortasında gülmekten iki büklüm oldum. Ama Kıvanç peruğu çıkarmak için bir girişimde bulunmadı hatta elleriyle geriye doğru tarıyordu bu daha çok gülmemize sebep oldu.
'' Eve gidene kadar çıkartma '' dedi abim kahkahalarının arasında 
'' Oldu başka isteğin '' 
'' Arya kız ve bununla dolaşabiliyor , sana yemiyor mu ? '' ama Kıvanç benim gibi gaza gelmedi. Kafasındaki perugu çıkararak abime attı
'' Yiyorsa sen dolaş '' dedi göz kırparak.
Peruk yol boyunca şekilden şekile girdi hepimizin kafasında. Değişik tiplemeler yaparak kahkahalara boğulduk saçma sapan fotoğraflar çekindik. Evin önüne geldiğimizde Kıvançın kafasındaydı 
'' Siz beğenmeyin Elvis Presley'in sarışın versiyonu gibi oldum '' dedi saçına dokunmak için kalktığını düşündüğüm eli havada kaldı ve sonra tekrar indi. Bakışlarının bir yere sabitlendiğini anladığımda dudağımda hala onun bu haline gülmekten olan sırıtışla istemsizce onun baktığı yere baktım. Gülümsemem yüzümde donarken Kıvanç verandadaki salıncakta onu beklediği belli olan Eylüle doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Bizim evimizin önüne gelmiştik ve abim girmeden önce 
'' Sonunda barışacaklar ha '' deyip sırtımı sıvazladı ve evimizin iki basamağını bir adımda çıkarak anahtarını çıkardı.
Girmem için kapıyı aralık bıraktı ve evin içinde ilerledi. Gözlerim boş boş abimi izlemek istese de o görünmeyince mecburen bakmak istemediğim yere döndü bakışlarım. Kıvanç kafasındaki peruğu bile çıkarmayı unutmuş merdivenlerin başında Eylüle bakıyordu. Başından beri onu görüp yine de yerinden kalkmayan Kıvançın gelmesini bekleyen Eylülün dudaklarında ufak bir gülümseme oluştu sonra büsbütün gülmeye başladı. Olduğum yerden onları net bir şekilde görebiliyordum. Zemine çakılmış gibiydim hareket etmek içeri girmek istiyordum. Görmemek bakmamak bilmemek. Ama hareket edemiyordum. 
Eylül ayağa kalkarken Kıvanç onun gülümsemesine tam anlamıyla karşılık veriyordu. Ben onun sadece bana gülümsemesini istiyordum. Çok mu bencildim ? Birbirlerine her adım attıklarında sanki kalbim daha da ağırlaşıyordu. Daha fazla acıyabilir miydi ? Neden boğazım düğümleniyordu. Kıvanç yeni hatırlamış olacak çünkü Eylül uzanıp peruğunu çıkarttığında ikisi de gülüştüler. Buradan ne konuştuklarını bilmiyordum. Ama hala evin önünde duruyordum.
Abim kapıya geri gelmiş ne zaman bilmiyorum cümlesiyle kafamı ona çevirdim
'' Arya ne dikiliyorsun gelsene '' 
bedenimi eve doğru çeviriyordum ki. Eylülün sesini duydum bana sesleniyordu. Kıvança işaret parmağını kaldırarak 1 dakika demeye çalıştı. Kıvanç bizi izlerken sadece merdivenleri inip orda durdu. Ben de Eylüle doğru yürürken abim içeri gelmeyeceğimi anlayarak kapıyı yavaşca kapattı. Kıvanç bize yakındı ama konuştuklarımızı duyamayacak bir mesefedeydi. Benimle ne konuşacaktı ki.
'' Evet Arya nasılsın '' diye şakıdı Eylül. Onun mükemmel görünen kızıl kahve saçlarından bakışlarımı çekerek gözlerimi gözlerine diktim. Ne istiyordu bu kız benden ? 
'' Gördüğün gibi '' dedim soğukca 
'' Evet hayli çökmüş görüyorum 5 dakika öncesine göre '' neden bu kadar mutluydu diye düşünmüyordum çünkü Kıvançla beraberdi. Ama bana neden bu kadar işkence ediyordu neden gözüme gözüme sokuyordu.
'' Ne demek bu ? '' dedim anlamamazlığa vurarak
'' Neyse gördüğün gibi Kıvançı sana bırakamazdım '' kendinden emin bir şekilde gülümsedi. Kaşlarımı çatıp ona baktım 
'' Ne saçmalıyorsun anlamıyorum '' benim duygularımı anlamış olamazdı değil mi? Ben bu kadar zamandır ustalıkla saklarken bu kız gelip anlamış olamazdı. Kıvanç bile anlamazken bu kız ? Hayır
'' Kıvançı sevdiğini bilmediğimi sanmıyorsun değil mi '' dedi düşüncelerimi okumuş gibi. Yüzümden tüm kanımın çekildiğini hissederken '' Bunu o kadar belli ediyorsun ki , ama aramızı bozmana izin vermeyeceğimi de bil '' dediğinde bu kızı bu kadar küçümsemem gerektiğini anladım. Nereden anladığını bilmiyordum. Ama ne olursa olsun inkar edecektim. Kıvança baktım bizi duymadığından emindim kollarını gögsünde kavuşturmuş karşıya bakıyordu. Büyük ihtimalle ittifak yaptığımızı düşünüyordu , geçen sefer Eylülü sığınaktan kovduğum için şimdi anlaşma yaptığımızı. Ama öyle değildi. Bu kız resmen bana savaş ilan ediyordu
'' Sen paranoyaksın galiba , buna kargalar bile güler '' sesim alaycı çıkıyordu ve umursamaz. En azından benim çıkarabileceğim en umarsız şekil buydu.  O ise bana hiç inanmış gibi değildi
'' Bak küçük kız ben salak değilim '' dedi köprücük kemiğime işaret parmağıyla bastırarak. Gözlerimi Kıvança çevirdim bize bakmıyordu bile
'' Kendini buna inandırmak için günde kaç defa söylüyorsun salak değilim diye '' dedim sadece sağ dudağımı yana kaydırarak çarpık bir gülümsemeyle ona baktım. Bir an kaskatı olsa da çabuk toparladı
'' İnkarların boşa ama yazık sana Kıvanç senden benim resmimi çizmeni istediğinde kim bilir nasıl bir acı içinde çizdin '' dedikten sonra tiksiniyormuş gibi '' Picasso '' dedi. 
Ona şok içinde bakarken gülümsedi dudaklarında gülümsemesi derinleşirken ben kendimi onun kadar çabuk toparlayamadım.
'' Ama biliyor musun Kıvança söyleyeceğim bizi çiz , Kıvançla beni sarılırken '' artık dişlerini göstere göstere gülüyordu. O kadar sinirlenmiştim ki ne yaptığımı bilmeyerek onu sertçe ittim. Bunu hiç beklemediği için ve o topuklularla dengesini tam sağlayamadığı için sert bir şekilde yere düştü. Kıvanç seri bir şekilde ona koşarken eğilip Eylüle yardım edecektim. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum bu benlik bir davranış değildi. Mahalle karısı gibi davrandığımın farkındaydım kimsenin canını yakmak istemezdim ben. Tam ona eğilecekken Kıvançın bana bakışı beni durdurdu o kadar kızgın bakıyordu ki. Eylül kalkmak için hiçbir girişimde bulunmadı Kıvanç sanki o camdan bir bebekmiş gibi dikkatli bir şekilde ayağa kaldırdı ve kendine yasladı
'' İyi misin ? '' dedi saçını kulağının arkasına atarak onun yanağından öptü. Yine yerime zamklanmış gibiydim. Kıvanç bana kızgın bakışlarını ona sevgi dolu bakışlarını yolluyordu bu içimi acıtıyordu. Onun geçici olduğunu göremiyor muydu ? Kalıcı biri varsa hayatında o da bendim. 
Eylülün kafa sallamasıyla tekrar kızgın bakışlarını bana yönlendirdi
'' Ne yapıyorsun seni anlamıyorum '' 
bana bu kadar kızdığını hiçbir zaman görmemiştim resmen bana bağırmıştı. Beni anlamamıştı beni hiçbir zaman anlamamıştı zaten. Dilimi ısırmayı bırakırsam gözlerinin önünde ağlayacağımı biliyordum. Bu yüzden ağzımı açıp tek kelime bile etmedim. Bana ters ters bakmaya son vererek şefkatli bakışlarını Eylüle yönlendirdi sadece yere düşmüştü sanki üç el ateş etmiştim bu kadar da abartmaya gerek yoktu Eylül bilerek canı acıyormuş gibi yapıyordu görüyordum o anda onu ittiğim için hissettiğim pişmanlık yerini keşke daha sert itseydime bıraktı ve benim olduğum yöne dönerek sırtlarını bana çevirdiler Eylülü kendisine yaslayarak yürümeye başladılar. 

Yine bütün umutlarım yıkılmış başladığım yerin daha gerisinde bulmuştum kendimi.

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar, ayrıca kendi fikirlerinizi söyleyin lütfen hikayenin içinde kullanabileceğim eğer böyle yaparsanız çok mutlu olurum :)

Bana Aşık OlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin