SONUNDA

9.6K 387 108
                                    


Doğum gününden bu yana Kıvanç'la aramıza neredeyse gözle görülecek buz dağları çekilmişti. Sabah ya benden erken kalkıp çoktan okula gitmiş oluyor ya da benden çok daha geç gidiyordu. En azından salı günleri ikimizin dersi de 8.30 da başlıyordu ama o o gün bile beni beklemiyordu. Olabildiğince az konuşuyor , artık sığınağa gelmiyordu onu bazı günler göremiyordum bile, aynı okulda okuyup aynı yerde yaşayan insanlar için bu çok tuhaftı. Canım çok sıkkındı ve bu durum da bütün enerjimi alıyordu. Ne olduğunu anlayamıyordum. Benden neden uzak duruyordu? İstemeden bir şey mi yapmıştım. Kıvanç'ı 20 yıldır tanıyordum ve bu başıma ilk defa geliyordu. 

Kahvaltımı yapmadan kendimi dışarı attım en erken nasıl hazırlanabiliyorsam o kadar hızlı hazırlanmıştım. Doruk ile Defne beni her daim şık ve her daim bakımlı görünmem konusunda uyarmış olmasalar eskisi gibi giyinir 2 dakika 20 saniyede hazır olurdum gerçi bu önemli değildi çünkü ne yaparsam yapayım Kıvanç'a yetişemiyordum. Gelen taksiye binmek amaçlı elimi kaldırdığımda Kıvanç'ın garajdan motorunu çıkardığını gördüm. İçimden ' Sonunda' naraları atıp sırıttım duran taksiye binmeyerek hızlı adımlarla Kıvanç'a yürüdüm topukluları giymediğime şükürler ediyordum.

İnanılmazdı  ama şu harika motora Kıvanç'ın arkasında binme fırsatım hala olmamıştı ve sanırım gün bu gündü !

'' Günaydın '' sımsıcak gülümsedim onun yanında olmayı bile anında özlüyordum sakallarını kesmediğini fark ettim baya uzamıştı ve bu ona çok yakışmıştı elimi uzatıp sakallarıyla oynamak gibi bir istek duydum, kaskını takmamıştı  zaten ve bana uzattı ama sanki bunu zorunluluktan yapıyordu. 

'' Günaydın '' dedi bu tını bana nefret ettiğim ortaokul Türkçe hocasına sınıfta zorla topluca yüksek sesle Günaydın dediğimiz günleri hatırlattı. 

Motora binmedim. Ona aksi aksi baktım ben hiçbir şey yapmamıştım birden bire bu da nesiydi?

'' Senin sorunun ne ? Bir problem mi var '' elimde kaskı evirip çeviriyordum

'' Hiç. Binmeyeceksen gideceğim acelem var seni bekleyemem '' bana bakmıyordu

'' Binmeyeceğim Kıvanç '' kaskı sertçe ona verdim ve arkama bile bakmadan bizim eve geri yürüdüm ben yeni bir taksiyi beklerken Kıvanç çok hızlı bir şekilde yanımdan geçti onunla gelmemem umrunda bile olmamıştı. Kafasına da kaskı yine takmamıştı içten içe hem endişelenmiş hem sinirlenmiş hem de üzülmüştüm. Kıvanç bana hiçbir zaman böyle bir muamelede bulunmamıştı ama şimdi bir haftayı aşkın böyleydi Eylülü ittiğimde ve benim yüzümden yere düştüğünde bile aramız bu kadar kötü olmamıştı. Hangisi daha kötüydü bilmiyordum sebepsizce aramızın açılması mı yoksa Eylül yüzünden aramızın açılması mı ? En azından sebebini bildiğimde düzeltme imkanı bulabiliyordum diye düşündüm.

Okulda öğlene kadar heyecan verici hiçbir şey olmadı portfolyolarımız incelendi, Özgür hoca benimkini oldukça özgün ve yaratıcı bulmuştu arkadaşlarım zorluk çekerken ben gerçekten zorlanmıyordum. Mimarlıktan başka bir dalda kendimi düşünemiyordum ve gerçekten de yetenekliydim açıkcası boş zamanımız çok az oluyordu sürekli proje yapıyorduk ve okul başlar başlamaz bir yoğunluk içine girmemiz beni şaşırtmıştı ama yine de memnundum. Sınıf arkadaşlarım bazen gelip bana danışıyorlardı, okulda zaten garip bir popülerliğim vardı. Hem Ege'nin tayfasını hem abim hem de Kıvanç'larınkileri tanıdığım için arkadaş yelpazem epey genişti. Benim tanımadığım insanlar beni tanıyor oluyordu açıkcası bu kendimi ilk defa havalı hissettiriyordu bana.

Öğle arasında Egelerle otururken Kıvanç'ı gördüm spor salonuna gidiyordu üstünde abimin aldığı imzalı forması vardı beni gördü ama görmezden geldi. Ege ne kadar bozulduğumu görünce Kıvançı kast ederek sessizce sordu 

'' Aranız mı bozuk ? '' Ege hiçbir şey bilmiyordu ne benim Kıvanç'a deli gibi aşık olduğumu ne de Doruk'un bana bunun için yardım ettiğini ve sonuç olarak Doruk'un manevi abim haline gelmesinin en baştaki sebebinin bu olduğunu. 

'' Yoo '' dedim '' Bizim aramız hiçbir zaman bozulmaz '' 

'' Anladım, bu arada Doruk'la konuştunuz mu ? Seni yemeğe çağırıyor bize , bu akşam için. Unutmamam için sıkıca tembihlemişti '' sırıttı

'' Bana bir şey söylemedi ve hiç keyfim yok başka zaman gelirim '' dedim bu arada Görkem ne söylediyse bizden başka çardakta olan herkes güldü biz Egeyle muhabbetten uzak kalmıştık. 

'' Deli olma detonaliçe gelmen lazım bu akşam bomba gibi olay var abimin kız arkadaşı gelecek '' bana göz kırptı

'' Oha '' ağzım açık kalmıştı ve aynı zamanda gülüyordum '' Doruk'un kız arkadaşı olmaz ki '' dedim

'' İşte bomba da buydu. Son zamanlarda onda bir farklılık sezmemiş miydin ? Bir de kız olacaksın hani hissederdiniz siz? ''

'' Ben ne bileyim Doruk dengesiz genelde , onun aşırı mutlu hallerini de buna bağladım '' kıkırdadım '' Peki nasıl biri sen tanıyor musun ? Kim ? Güzel mi ? Tabiki güzeldir sorduğum soruya bak. Ha bi de yemekte kimler var? Ben kesinlikle geleceğim bu anı asla kaçırmam '' nefes dahi almamıştım fakat ne yapabilirdim ki bu ne zamandır duyduğum en güzel haberdi. Doruk ve aşk. Sonunda !

'' Ne oluyor orda bizi de muhabbete dahil edin gençler ? '' Zeynep ellerini oturduğu tahtanın iki yanına koymuş destek alıyordu. Kendini öne eğdiği için saçları da önüne dökülüyordu saçlarına sabah sabah maşa yaptığını fark edip bütün kızların bahtsız doğduğunu bir kez daha anladım. Erkekler daha şanslıydı

İkisini eşit çekmeleri gereken eyelinerları , birbirine uyumlu olması gereken egzantirik kıyafetleri , dudaklarında sürekli kuruyan yemek yediklerinde çıkan rujları , sabit ve kabarmaması gereken uzun saçları ve üzerinde dik durmaları gereken topuklu ayakkabıları yoktu. 

''Aramızda Zeynepciğim burnunuzu sokmayın '' dedi Ege. 

'' Sen de akşam gelince sorularının cevabını görsel olarak alırsın gerilmene de gerek yok sadece 4 ümüz olacağız '' bana sırıttı yanağımdan makas aldıktan sonra işinin olduğunu söyleyip çekip gitti.

'' işinize burnumu ben de sokmak istemem ama sizin aranızda bir şey mi var ? '' Duru bana kaşlarını çatarak bakıyordu ne demek istediğini anlamamıştım.

'' Evet aramızda konuşuyorduk '' 

Herkes güldü. '' Hayır demek isteediğim sizin ikinizin arasında bir şey mi var ? ''iki işaret parmağını birbirine sürtüştürdü

'' Saçmalama Duru. '' yüzümü buruşturdum bu insanları anlayamıyordum bir kız bir erkekle yakınsa illa abuk sabuk yakıştırmalar yapılmak zorunda mıydı ?

'' Tamam canım sinirlenme. Ege'nin sevgilileri geçen gün bize geldi hem de ikisi beraber '' kıkırdadı, şu anda bana değil ortaya anlatıyor gibiydi

'' Dediler ki Ege ikisinden de ayrılmış ve de farklı davranıyormuş aramalarına bile dönmüyormuş kızların ,ben de bunun seninle bir ilgisi olabilir diye düşündüm '' 

Ah demek Ege o boş kızlardan ayrılmıştı hem de ikisinden birden. Bu Defneyle ilgili planları var demek mi oluyordu acaba ? Bir an o kadar umutlandım ki neredeyse el çırpacaktım

'' Arya neden bu kadar mutlu oldun ? '' dedi Görkem imalı imalı

'' Siz cidden hastasınız arkadaslar ama canımı sıkacak kadar değeriniz yok Ege bir gün sizden de ayrılsa da hayatındaki tüüüm gereksizleri süpürmüş olsa '' cümlem öyle şok etkisi yaratmadı çünkü hiçbir şeyi ciddiye almayan bir grubun yanındaydım ve söylediklerim umurlarında değildi

'' Tamam atarlanma '' Görkem sakin işareti yaptığında yanlarından kalkıp hala 10 dakika olsa da amfiye gitmek üzere ilerledim. 

Defneyi arayıp dersi yoksa çıkışa gelmesini mi isteseydim diye düşünmeden edemedim. Hala onunla Ege olayını konuşmamıştık çünkü nedense bana bir şey anlatmıyordu. Bana güvenmiyor muydu acaba ? Gerçi güvenini hak etmemiştim gidip anında Egeye Robin'in Defne olduğunu ötmüştüm ve bunu daha Defne'ye söylememiştim. Her şey kafamı karıştırıyordu Defne ve Egeyle ne yapmam gerektiğine karar veremiyordum. Kıvançtan sonra bi de bu derdim çıkmıştı.

'' Merhaba Arya '' o kadar dalmıştım ki Batu'yu fark etmemiştim. 

'' Aa nasılsın Batu, seni görmemişim '' elimi kafama hafifçe vurup gülümsedim

'' Önemli değil sen beni hiçbir zaman görmedin zaten '' imalı bir şekilde iç çekti , ne diyeceğimi bilememiştim Batu beni kimse bana değer vermezken de görüyor ve sürekli ne kadar güzel olduğumu söyleyip duruyordu. Bana bir çok defa çıkma teklif etmişti görünüşe bakılırsa hala vazgeçmemişti. Elindeki A4 'leri sallayıp '' Neyse aslında '' kafasında cümleyi toparlamak istiyor gibi durdu ve sol eliyle sakalını sıvazladı. '' Çıkışta işin var mı ? ''

'' Evet maalesef doluyum '' dedim yalan değildi

'' Peki yarın ? '' 

'' Yine doluyum '' özellikle neden soruyorsun demiyordum sadece onun sorusuna cevap veriyordum gerçi neden sorduğu açıktı

'' Ne zaman boşsun peki ? '' 

'' Batu benim şimdi sınıfa gitmem gerek sonra konuşuruz olur mu ? '' kibarca gülümsedim ve bozulmuş bir suratla onu orada bıraktım. 

Amfinin kapısında Destan'ı gördüm bölümden yeni arkadaşımdı çok tatlı bir kızdı kocaman güzel gözleri vardı ve ona baktığınızda ne kadar samimi ve tatlı bir karakteri olduğunu hemen anlayabilirdiniz.

'' Nereye böyle derse girmeyecek misin ? '' dedim gülerek 

'' Asıl sen derse mi gireceksin birazdan bizimkilerin maçı var Kıvanç da oynamıyor mu? '' şaşkın görünüyordu önüne gelen saçını kulağının arkasına attı 

'' Maçları mı var ? '' ben de şaşırdığımı saklama ihtiyacı duymadım. Kıvanç bana hiçbir halt söylemediği için maçı olduğunu bile bilmiyordum. Destan'ın sevgilisi Ferman bizimkilerin kaptanıydı bunu biliyordum bu yüzden Destan'a neden bir daha maçları mı var diye sorduğuma emin değildim ama o başını salladı. 

'' Ben de geliyorum o zaman '' beraber spor salonuna giderken yeni projemiz '' Sessizliğin Sesi '' ile ilgili konuştuk projeleri tanıtırken hocaların tanıdığı süreden yakındık ama benim kafam tamamen farklı bir yerdeydi. 

Spor salonuna geldiğimizde maç başlamak üzereydi Destan kendi arkadaşlarının yanına gelmem için beni de çağırdı hatta ısrar etti ama maçı en önden izlemek istemiyordum Kıvanç'ın kazara bile beni fark etmesini göze alamazdım. Beni burada istememişti besbelli. Bu yüzden Destan'dan ayrılmak zorunda kaldım arka sıralardan boş bir yer bulup oturdum. Salondaki sese aldırmadan abimi aradım.

'' Ne var? '' 

'' Abi Kıvanç'ın maçından haberin var mıydı , nerdesin ? '' sesim aksi çıkıyordu

'' Beni göremediğine göre orada değilim Karaköyde hayali binamıza arazi arıyoruz ve beni rahatsız etme '' herkes ters tarafından kalkmıştı herhalde. Telefonu suratıma kapattığında maç başlamıştı Kıvanç'ı görünce istemsizce sırıttım el sallayasım geldi fakat bu çok saçmaydı.

Kıvanç iyi bir oyuncuydu bunu biliyordum onu her zaman izlerdim -en zevk aldığım şey- ama bugün hiç havasında değildi futboldan çok anlamasam da bunu ben bile fark ediyordum, sürekli birilerine omuz geçiriyor insanları yere düşürüyordu topa o kadar sert vuruyordu ki sanki patlatacaktı birkaç tane mükemmel pozisyonu resmen baltalamıştı. Karşı takımdan 6 numaralı çocuk yerde kıvranırken Kıvanç'a kırmızı kart geldi. Buradan bile ne kadar sinirli olduğunu görebiliyordum. Arkamdaki çocukların futbol yorumlarıyla olayı daha iyi anlayabiliyordum küfüre varacak bir kelime kullandıklarına sinirle arkama döndüm

'' Ne biçim konuşuyorsunuz siz ? '' ilk başta şaşırsalarda sarışın saçlarına jole boşaltmış olan çabuk toparlandı

'' Nasıl konuşmamızı isterdin ? '' yandan yandan gülüyordu bu kekoların bizim üniversitede okuduğuna inanmak istemedim.

'' Keşke konuşmasan '' küçümseyici bir bakış attıktan sonra onlara cevap verme imkanı tanımadan kalktım zaten Kıvanç oyundan çıkmıştı biraz acele ederek soyunma odalarının olduğu alt kata indim koridorlar dardı ve ilerledikçe ışıklar yanıyordu. Kız soyunma odasının iki yanında erkeklerinki vardı önüne geldiğimde kapıya vurdum ses gelmedi. Bu şekilde içeri girmem saçmaydı ama ne yapayım  duramıyordum içeride başkası varsa da yanlış geldiğimi söyler çıkardım zaten kapıya da vurmuştum kimseyi uygunsuz yakalama gibi bir talihsizlik yaşamayacaktım. 

Her ihtimale karşı bir kez daha çaldım ve içeri girdim. İlk başta boş olduğunu sandım çünkü kimse yoktu içeri ilerlersem duşların olduğu bölmeye geleceğimi biliyordum. Bu yüzden Kıvanç'a seslenmeyi daha makul buldum ama ses gelmeyince ilerledim. 

İçerideki beyaza boyanmış uzunlamasına tahta oturakta tek başınaydı formasının üstünü çıkarmıştı ve iki elini başının iki yanına yerleştirmiş yere bakıyordu

'' Burdasın ve ses vermiyorsun ? '' dedim belki giriş olarak ' İyi misin ? ' demem daha uygun olurdu aslında

'' Ses vermesem de geleceğini bildiğimdendir '' dedi kafasını kaldırmadan gülümseyip yanına gidip diz çöktüm

'' Neyin var Kıvanç ? '' elini kafasından çekmeye çalıştım ama istemedi

'' Beni biraz olsun yalnız bırakmayacak mısın ? '' 

Midem allak bullak oldu sanki karın boşluğuma birisi yumruk atmıştı. 

'' Hayır '' dedim kafasını kaldırdı geldiğimden beri ilk defa bana baktı belki de bir haftadır ilk defa.

'' Her yerde seni görmekten bıktım artık '' ona şaşkınlıkla baktım. 

'' Sen delirdin mi Kıvanç ? Şizofren misin sen ? Ben sana ne yaptım bu havalar bu tavırlar ne, sen kiminle konuştuğunu sanıyorsun kim olduğumu unuttun mu ? İstediğin kadar bık beni görmek zorundasın şimdi ben sana bir şamar atmadan kendine gel '' yanaklarım sinirden yanıyordu , gözlerim de yaşları akıtmak istercesine dolu doluydu ama buna izin vermiyordum.

Bana anlamlandıramadığım bir şekilde baktı. '' Ne yapacağım Arya seninle ne yapacağım ? '' dedi gözlerimi kırpmak zorunda olduğum için yaşlar iki yanağımdan aynı anda düştü hıçkıra hıçkıra ağlamak isterken bu kadarına da şükretmeliydim aslında.

Parmaklarıyla yaşlarımı sildi sonra bu yaptığından pişman olmuş gibi fevri bir hareket yaparak ayağa kalkıp küçük alanda volta atmaya başladı

'' Kıvanç ne oluyor , ölümcül bir hastalığa yakalandın ve ben öldüğünde üzülmeyeyim diye bana şimdiden kötü davranmaya falan mı çalışıyorsun ? '' hala taş zeminde oturuyordum. Deminki korkunç cümleyi nasıl kurduğumu bilmiyordum böyle bir şeyin ihtimali bile beni öldürmeye yeterdi.

Oysa Kıvanç bana dönüp ufak bir kahkaha attı. Gülümsediğini görmek beni güldürdü ve birbirimize bakarak kahkaha atmaya başladık neye güldüğümüzü bilmiyordum sanırım psikolojimiz bozuktu. Bu saçmalığı sonunda Kıvanç kesti

'' Belki de gerçekten ölümcül bir hastalığa yakalanmışımdır '' dedi hala dudaklarında kahkasının izleri vardı

'' Allah korusun.'' dedim neden en kötü senaryoları düşünüp söylüyordum '' Ne olduğunu artık anlatacak mısın ? '' tüm sevimliliğimle sordum

'' Hayır '' bir mimiği bile oynamıyordu

'' Peki bu durum benimle alakalı mı ? ''

Biraz duraksadı sanırım doğruyu söyleyip söylememek arasında kalmıştı

'' Evet ve artık git duş alacağım '' 

'' Son bir soru '' gözlerimle gitmemek için yalvarıyordum

'' Rahat bırak beni '' dedi ama umursamadım '' Düzeltebileceğim bir şey mi ve çok mu kötü bir şey yaptım ? ''

'' İki soru oldu bu '' dese de gülmüyordu. '' Düzeltemezsin '' ağzımı açıp bir şeyler daha söyleyecekken soyunma odasının kapısı açıldı ben de telaşla kapıya doğru ilerledim. İlk yarının bitmesiyle oyuncular odaya doluşuyordu ve beni görünce bazılarının umursamaz bazılarının imalı bakışları altında yanlarından geçip kendimi dışarı attım. 

Şu saatten sonra derslerden bir şey anlamayacağımın bilincinde olarak eve gitmeye karar verdim ama hiçbir araca binmeyerek hiçbir zaman yürümediğim kadar yolu kulaklıklarımı takarak yürüdüm. Doğum gününden sonra yaptığım her davranışı düşünüyor ve hiçbir yere  varamıyordum. Kıvanç bana neden yardımcı olmuyordu ne olduğunu neden söylemiyordu ? Kendi kendime hiçbir sonuca varamıyordum. Eve vardığımda ayaklarıma kara sular inmişti bir adım daha atarsam bayılacak gibi hissediyordum ve daha Doruk'un kız arkadaşıyla tanışmak için yemeğe gitmem gerekiyordu. Belki de Doruk bana yardımcı olurdu o her şeyi bilirdi ona anlatmak en mantıklısıydı. Telefonumu ve kulaklığımı çantanın içine fırlatıp anahtarlığımı çıkardım. Anahtarlığım Kıvanç'ın 5.sınıftayken sınıfıyla gittiği Ankara gezisinden getirdiği tahta kalpti üzerinde Canım Arkadaşım yazıyordu. Dalgınca merdivenleri çıktığımda girişteki salıncakta bir hareketlilik oldu bu Bora'ydı onu fark edemeyecek kadar düşüncelere dalmıştım.

Zoraki gülümsedim '' Burada ne işin var? ''

'' Seni bekliyordum '' 

'' Ve bunun sebebi de ? '' dedim kaşlarımı kaldırarak , çok yorgundum ve tahammül seviyem eksilerdeydi gidip duş almalı ve hazırlanmalıydım yürümek bana çok zaman kaybettirmişti derse girseydim bile bu kadar geç dönmezdim normalde. Bora'yı ise Kıvanç'ın doğum gününde konuştuktan sonra sevmiştim ama kapıma geleceği kadar yakın olduğumuzu düşünmüyordum.

Saçlarını karıştırdı ve utangaç bir gülümseme attı. Bu çocuk bana neden böyle bakıyordu ? 

'' Pek iyi gününde değilsin sanırım ben sonra gelsem daha iyi olacak '' 

'' Yo hayır ne söyleyeceğini merak ettim '' merdivenlerin başından geri döndü. Bu çocuğu daha futbol sahasında o ilk gördüğüm an tanımıştım çok egoist ve kendine güveni olan bir çocuktu. Tabi bir de o gün üstüne düştüğümdeki surat ifadesi aklıma geldikçe gülesim geliyordu bu yüzden o anları düşünmemeye çalışacaktım.

'' Zamanın varsa bir kahve içerken anlatabilir miyim ? ''

Söyleyeceklerini deli gibi merak ettiğim için kabul ettim , zaten sığınağın yanında Gorki cafe vardı ve bir kahve beni kendime getirir akşam Doruklarda uyuklamamı engellerdi. Yol boyunca ona her baktığımda o da bana bakıyor oluyordu. Bu bana erkek kılığına girdiğim gün onun ısınma hareketlerini taklit etmeden önceki dakikaları hatırlattı. Bana '' Ne var ? '' diye sormuştu bense ona '' Bakamaz mıyım? '' demiştim sanki dejavu yaşıyordum bu yüzden bana  bir daha baktığında ona 

'' Ne var ? '' dedim

'' Bakamaz mıyım ? '' diye cevap verdi bunu hatırlayıp hatırlamadığını anlayamadım. Mekana geldiğimizde camın kenarında boş olan mor masaya oturduk buranın eşsiz ve orjinal tatlıları vardı buraya gelmişken Bora'ya denemesini tavsiye ettim gülerek garip bir şekilde hepsinden sipariş etti ,kahvelerin yarısını içtiğimizde ise Bora hala havadan sudan konuşuyordu.Bense onu ara ara dinliyor geri kalan zamanda Kıvançı ve  Bora'nın kıvırcık sarı saçları ve ela gözleriyle bir Türk'tense İngilize benzediğini düşünüyordum.

'' Bora evet okul kulubünün düzenlediği konserler harikadır ama konuya gelsen acelem var benim '' dedim en sonunda

'' O kadar kolay değil Arya , izin ver '' gülümsedi. Anlamıyordum bu çocuk ne diyecekti de kolay değildi neden utanıyor gibi davranıyordu bu çocukta her şey vardı bu gibi çocuklar utanmazdı ki aksine ego deposu oldukları için karşısındaki sıradan bir vatandaşı utanç komasına sokarlardı.

'' Yahu ne oluyor anlamadım '' aksi aksi konuştum zaten canım burnumdaydı. Kıvanç'ı rahatca düşünüp odamda ağlayıp 292874 tane çikolata yeme imkanım elimden alınmıştı tabi bir yandan da fix depresyon şarkılarım.

'' Ben de anlamadım ki sana anlatayım '' içten bir şekilde gülümsedi ona bakınca bana da bir gülme geldi

'' Bugün herkese bir şeyler oldu galiba '' sinirden mi gülüyordum bilmiyordum ama ben de gülüyordum.

Tam o anda gülüşüm suratımda dondu. Kıvanç asık suratlı bir şekilde cafeye girdi besbelli bizi görmemişti çünkü direkt kasaya ilerledi buranın sahiplerini tanıyorduk ve genelde yanlarına gider önce biraz sohbet ederdik. Kıvanç arkası dönük bir şekilde Suzan ablayla konuşurken ben onu izliyordum o benim tek kahramanım ,çocukluk aşkım ,en yakın arkadaşım, en güvenilir sığınağımdı. 

Şimdi ne olmuştu onun neyi vardı ?

'' Kıvanç bana hiç yardımcı olmadı bu yüzden biraz bozuğum aslında ona '' başımı bu sefer Boraya çevirdim o da Kıvanç'a bakıyordu. Açıklama beklediğimi anlamış olacak ki '' Senin numaranı istedim güya yakın arkadaşım ama vermedi ben de kapının önünde bekledim iş başa düştü deyip. '' kıkırdadı. 

Kıvanç tepsi almış içine bütün çikolatalı pastaları koydurmuştu Suzan abla her ne dediyse dudaklarında birkaç saniye öncesinin tebessümünün kırıntıları vardı. Elindeki tatlılardan daha tatlı görünüyordu. Yanına gidip her yerinden öpmek istedim. Neden bu kadar çok seviyordum ki ?

'' Anlamadım ne dedin ? '' dedim Boraya. Oysa tam dikkat Kıvançtaydım o hala bizi fark etmedi diye düşünürken yan masamıza tepsiyi bıraktı. Bizi görünce aynı maçtaki gibi sinirli gözüktü gözüme ama bir anda suratını ifadesizleştirdi.

'' Kıvanç nasılsın dostum ? '' Bora gülümsüyordu cevap beklemeden devam etti '' Buranın pastaları Arya'nın dediği kadar var ama senin de bu kadar tatlıya düşkün olduğunu bilmezdim ''

'' Haklısın bak , bu pastaları yemek yerine suratında parçalamak daha iyi bir fikir gibi gelmeye başladı şimdi ''

'' Kıvaanç hayırdır ? '' Bora Kıvanç'ın sözlerine alınmışa benzemiyordu herhalde aralarında küçük bir şaka dönüyordu.

'' Ben sana ne dedim ? Senin burada Arya ile ne işin var? ''

'' Arya burayı tavsiye etti tatlıları güzelmiş '' Bora ayağa kalktı 

'' Sen dışarı gelsene benimle '' Kıvanç birden öyle sakin bir şekilde kurmuştu ki bu cümleyi ben bile korkmuştum ama Bora bana göz kırpıp '' İki dakika sonra geliyorum lütfen kıpırdama yerinden '' dedi ve Kıvançı ikiletmeden dışarı çıkmak için hareketlendi. Kıvanç ise uzun bir süredir yaptığı gibi yine yüzüme dahi bakmamıştı. Onlar çıkar çıkmaz hemen hesabı ödeyip kendimi dışarı attım. Sağa sola bakındım ama cadde üzerinde değillerdi sığınağa doğru ilerledim büyük ihtimal oraya gitmişlerdi tahta kapımızın önüne geldiğimde sesler rahatlıkla duyulabiliyordu ve ben yine ve yeniden kapı dinliyordum

'' Neden bu kadar aşırı tepki verdiğini anlamıyorum Kıvanç. Onu öylesine bir kız olarak görmediğimi anlattım sana. '' 

'' Kes, ben bilmiyor muyum senin dadandığın kızları , hepsine aynı istekle yaklaşıyorsun. ''

'' Farklı diyorum farklı onun yanında farklı hissediyorum sanırım aşık oldum ''

'' S.kik s.kik konuşma aşkmış birkaç  defa gördün beğendin diye aşık mı oldun ? Onu bir kere konuşarak mı tanıdın ? Sırf güzel diye sırf seni görünce ağzının suları akmadı ve sana hayran kalmadı diye kırıldığını bile anlayamadığın egonla onun peşinden aşık oldum diye koşamazsın. Aşk bu kadar kolay bir şey değil. '' Kıvanç bağırıyordu ve onu küfrederken hiç duymamıştım bu gibi gereksiz şeyleri neden düşünüyordum bilmiyordum. Bora'nın bana aşık olduğunu söylediğini algılayamamıştım sanırım. 

'' Sana hiçbir şey açıklamak zorunda değilim. Kendini onun abisi olarak görüyor olabilirsin ama değilsin birine kendimi anlatmak zorunda kalırsam bu kişi Kayra olur. ''  Kıvanç'ın ne diyeceğini heyecanla bekliyordum ama ses gelmedi dışarı çıkacaklarını düşünüp gerileyeceğim sırada bir yumruk ve saniyesinde acı dolu inleme sesi duydum. 

İçimden küfürler ederek oradan uzaklaştım çünkü içeri girmek istemiyordum orada bir saniye daha durursam içeri dalacak ve kavga etmelerini önlemeye çalışacaktım.

Odama çıkıp duşa girdim sıcak suyun beni dinlendirmesine izin verdim.Hiçbir şey düşünmek istemiyordum çünkü ne düşüneceğimi bilmiyordum.

Duştan çıkıp üstüme en kalın pijamalarımı giydim sıcaklık istiyordum uykum yoktu ama uyumak istiyordum şu anda Doruk'lara gidecek enerjim yoktu hiçbir şey yapacak halim yoktu saçımı dahi kurutmadım zaten kısacıktı hemen kururdu yatağıma geçip kafama kadar çektim. 

Uykuyla uyanıklık arasında bizimkilerin eve geldiklerini duydum annem odama çıkıp yanıma geldi uyuduğumu düşünüp yanağımı öptü gözümü açmak istedim ama açamadım ruhen yorulmuş olmalıydım annem kapıyı da çektiğinde onun öpücüğüyle sakinleşmişim gibi rahatlayıp gerçekten uykuya daldım. Bunu da odadaki anlamlandıramadığım bir ses beni uyandırınca anladım. Yatağımda doğruldum ve kafamı kaşıdım 

Bu ses neydi böyle ? Kalkıp odada döndüm ışığı uykum kaçmasın diye açmıyordum evde büyük bir sesszilik vardı herkes uyumuş olmalıydı. En sonunda sesin camın tıkırtısı olduğunu anladım bir şey cama çarpıyordu. Balkonun perdesini açtığımda şok oldum 

'' Kıvanç?! '' hemen kapıyı açıp Kıvançı içeri çektim. Buraya nasıl çıkmıştı ?

'' Arya '' dedi kıkırdayarak bana uzandı ve sarıldı anında onun kör kütük sarhoş olduğunu anladım '' Dur bir bakayım sana '' beni görebilmek için cama tekrar çekti ışık açık olmadığı için ay ışığından yararlanıyordu. Ben de ona bakıyordum tabi ki bir haftadır kendini benden soyutladığı için. 

'' Kıvanç sen içkinin dibine mi vurdun hiç sarhoş olmazdın ? ''

'' Evet '' dedi güldü çok tatlıydı ben de güldüm

'' Neden buradasın ? '' dedim '' İşte '' dedi omuzlarımdan sarılıp bir sağa bir sola bizi sallamaya başladı yanıt alacağımdan emin olmadan sordum sarhoştu bu yüzden belki cevap alırdım '' Peki neden içtin ? ''

'' İçmem lazımdı yoksa olmuyordu dayanamıyorum '' dedi beni bıraktı şimdi de çok ciddileşmişti başını robotik hareketlerle sallıyordu. Gülümsemekten dudaklarım acımıştı

'' Neden buraya çıktın ?  Ya düşseydin ben ne yapardım ''

'' Ne yapardın çok üzülür müydün ? Üzülür müydün ki , üzülme sen '' 

'' Kıvanç '' dedim gülerek elini kaldırıp başımı avuçlarının arasına aldı burunlarımızı birleştirdi

'' Arya '' dedi derin bir nefes aldı o kadar yakındık ki kalbim durmuştu nefes alamıyordum düşüp bayılacaktım şimdi. Böyle durmak ona da çok huzur veriyor gibiydi. Nefesini verdi 

Elini başımdan çekti ama hala alnı alnımdaydı elleri ellerimi buldu ayın ışığı üstümüze vuruyordu dünya üstünde kurulmuş cennetteydim sanki sonsuza kadar böyle kalabilirdim.

'' Sana bir şey diyeyim mi ? ''

'' İstediğin her şeyi de bana '' dedim ' Sonunda yanıma geleceksen senden bıktım bile de bana' diye düşünürken

'' Fena aşığım ben '' dedi

Elimi birden bire ellerinden çektim. Ne diyordu bu yine ? Yine cennetteyim sanırken cehennemin göbeğine atmıştı beni. Sanırım camdan atlayacaktım ama atlasam ölmezdim ancak sakat kalırdım. 

'' Kime aşıksın yine ? '' dedim bana bile uzak gelen bir sesle ,yatağıma oturdum çünkü ayaklarım beni taşımıyordu

Hemen beni takip etti önümde diz çöktü ağlıyordum ama karanlık olduğu için görmüyordu.

Ellerimi buldu ve tuttu '' Ben sana fena aşığım '' duyduklarımı algılayamadım ama kalbim anlamış gibi deli gibi atmaya başladı. ''Benim bir parmağımı minik elinle kavradığın andan beri aşığım ben sana '' fısıldadı '' Sen de BANA AŞIK OL bu tek taraflı yaşanamayacak kadar büyük bir aşk tek başıma taşıyamıyorum ''  



**

Umarım duygu ve düşüncelerinizi benimle paylaşırsınız :)) 

Bana Aşık OlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin