Etraf gri bir hâl almış ve zaman durmuştu.
Mabel gözlerine inanamıyordu. Donup kaldı. Onu öldürmemişler miydi? Taşa dönüşmüştü ve bir daha da karşılarına da çıkmamıştı. Hatta bunun üzerine kurtulma partisi bile yapmışlardı.
"Beni gördüğüne sevindin, değil mi?" dedi Bill alaycı bir şekilde.
"S-sen ölmemiş miydin?" dedi kekeleyerek. "Biz seni taşa çevirmiştik ama!" dedi Mabel. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Yoktan tekrardan var olmuş olamazdı. O anda aklına adını unuttuğu bir bilim adamının sözü geldi: Hiçbir şey yoktan var olmaz; varken de yok olmaz.
"Evet, sanırım öyle olmuştu," diyerek gözünü kaydırdı Bill. "Ama ölüp ölmediğimi kontrol etmeniz gerekirdi."
Mabel bir an olduğu yerde kalakaldı, ne diyeceğini bilemedi. "Peki, nasıl dönebildin? Ve neden döndün?"
"Kayan yıldız, sana her şeyi açıklayacağım. Söz veriyorum. İlk neyden başlamamı istersin?" Hızla bastonunu salladı. Bill oldukça sakin görünüyordu.
"Nasıl dönebildiğini söyle. Ardından da bize neden bir yıldır kurtulduğun halde karşımıza çıkmadığını."
"Peki." Biraz Mabel'a yaklaştı. "Stanley'nin beyni silinirken ölmüş gibi yapıp, çok iyi rol yaparım, son anda ordan ışınlandım. Biliyorsun, istediğim zaman beyinlerden ışınlanabiliyorum." Gülümseyerek devam etti. "İşte bu şekilde kurtuldum. Ahh ve şu heykel," diyerek gözünü kaydırdı. "Onu da tanıdığım bir arkadaşıma yaptırdım. Öldüğüme tamamen inanmıştınız, değil mi?" Sesi gittikçe yükselmişti. "Aslına baklırısa buraya kadar her şey çok güzel ilerledi. Taa ki sonradan keşfettiğim bir şeye kadar. Bu şey planlarımı altüst etti."
Mabel dikkatlice onu dinliyordu ama yine de şaşkınlığını gizleyemedi. Bill devam etti.
"Ve sıra geldi sizin neden karşınıza çıkmadığım. Çünkü bir şey beni Esrarengiz Kasaba'ya hapsetti. O yüzden size, siz burda yokken ulaşamadım." Biraz duraksadı. "Ben de sizin buraya gelmenizi bekledim."
Mabel olanları anlamaya çalışırmış gibi etrafa bakmaya başladı. "Ben buraya geleli yaklaşık bir hafta geçti. Neden daha önce çıkmadın?" diye sordu Mabel. Sakinleşmiş gibi görünüyordu. Bill buna sevindi.
"Çünkü anlaşma yapabilmek için uygun zamanı bekliyordum. Sadece bu yüzden de değil. Ayrıca sizin tanıdığınız birinden şüpheleniyorum, onun hakkında da konuşmamız gerek."
"Anlaşma mı?" Yüzünü buruşturdu. "Onca olan şeyden sonra mı?"
"Daha anlaşmadan bahsetmedim bile. Önyargılı olma. Önyargılı olmak kötüdür." O anda Paytak'ı özel güçleriyle havada uçurmaya başladı.
Mabel şaşırarak bağırdı. "Paytak!"
"Sana Paytak'ı vereceğim ama karşılığında anlaşmayı kabul etmen gerekiyor."
Mabel ona sinirle baktı ve yine bağırdı. "Asla! Paytak'ı geri ver!"
"Ben artık değiştim, Mabel. Bu süreç bana çok şey öğretti. Lütfen, beni dinle." Bill üzülerek ona baktı.
Mabel, Paytak'ı hem geri istiyor hem de Bill'in anlaşmasını merak ediyordu. Biraz düşündükten sonra Paytak'ın ona karşı bakışlarını gördü. "Aah, peki" dedi Mabel üzülerek.
"Gerçekten teşekkür çok ederim, Mabel," gülümsedi. "Beni burda tutan şey çok güçlü. Bir kalkan gibi bir şey. Aslında tam olarak ne olduğunu ve kimin tarafından yapıldığını bilmiyorum. Buradan ayrılamıyorum. Bütün günümü, gününü saçma sapan geçiren insanları izlemekle geçiriyorum ve bu artık baydı. Evime gitmek istiyorum. Bunun için de sizin yardımınız gerekli."
"Ne?" Mabel yine ne diyeceğini yine bilemiyordu. "Biz sana nasıl yardım edebiliriz ki?"
"Bunu sonra konuşuruz. İlk anlaşmayı kabul et." dedi hızlıca.
Mabel korkuyordu. Kendisi kabul etse bile diğerleri ne derdi bilemiyordu. Dudaklarını telaştan ısırdı. "Peki bizim kârımız ne olacak?"
"Sizi rahat bırakacağım ve sizin 'Dünya' dediğiniz bu gezegene bir daha uğramayacağım. Anlaşma arkadaşlarım için de geçerli."
Buna Mabel oldukça sevinmişti. "Tamam, kabul."
"Sana minnettarım, Mabel." Çok mutlu olduğu her halinden belli oluyordu. Elini ona karşı uzattı. Mabel da uzattı ve el sıkıştılar. Mavi bir alev yükseldi ellerinden.
"Tamam şimdi Paytak'ı ver." Paytak uçarak Mabel'ın kollara indi ve her zamanki domuz sesini çıkardı. Mabel sevinçle "Paytaak!" dedi ve ona sıkıca sarıldı.
"Şimdilik görüşürüz, Mabel. Seni izliyor olacağım." dedi ve gitti.
O sırada her şey eski rengine döndü. Mabel, Paytak'a baktı. "Bunu şimdi diğerlerini anlatmam gerekiyor, Paytak. Umarım bana kızmazlar."
O sırada arkadan Dipper ve Skyla'nın sesi geldi. "Mabel! Mabel! Nerdesin?"
Onları unutmuştu. Endişelenmiş olmalılardı. Ayrıca Bill'in sayesinde ortaya çıkan gri hava yüzünden etrafın karanlık olduğunu da fark etmemişti.
Mabel olan gücüyle bağırdı. "Burdayım!"
Dipper ve Skyla sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladılar. Sesi takip edince sonunda Mabel'ı buldular. Dipper, Mabel'a koşarak sıkıca sarıldı.
"Seni bulduğumuza çok sevindim, Mabel," dedi gülümseyerek Skyla.
"Nerelerdeydin? Bir domuzu gerçekten fazla önemsiyorsun." dedi Dipper. Sarılmayı bıraktılar. Mabel'ın aklına Bill'in söyledikleri geldi bir an ve tedirgin oldu. "Bir soeun mu var, Mabel?"
"Dipper, sana anlatmam gereken bazı şeyler var."
Dipper bir şeylerin ters gittiğini anladı ve Skyla'ya baktı. "Evde söylemeye ne dersin?"
Mabel onaylar biçimde başını salladı.
Yolda giderken tek kelime bile etmediler. Skyla'yı evine bıraktılar ve ardından da Gizemli Klube'ye gittiler, odalarına çıktılar.
Mabel kendini yatağa attı. Dipper yanına geldi. Mabel ona endişeli bir bakış attı.
"Bana ne diyecektin, Mabel? Bu kadar özel ve seni endişeli yapan nedir?"
Derin bir nefes aldı Mabel.
"Bill geri döndü, Dipper."
Herkese merhaba! Sonunda Mabill olan bölümlere ayak basmış bulunuyoruz. Evet, ayak bastık.
Umarım bu bölümü beğenirsiniz. İlk Mabill bölümü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boyutlar Arası Geçit ✡ Esrarengiz Kasaba
FantasyTAMAMLANDI, düzenleniyor. "We Live For This Love" ~~MaBill~~ Hiç düşünemeyeceğiniz sırlar ve gizemler ama hayır, bunlar Esrarengiz Kasaba'nın gizemleri değil. İkizlerin... Daha önce öğrenmedikleri yetenekleri yüzünden bu sorun ile baş edememeleri, D...